Uyaniş

David [email protected]“Kimlik” kavramı yeri geldiği zaman birçok kültürel birleşmeye ev sahibi olduğu gibi, yeri geldiği zaman tehlikeli ve savaşları başlatabilecek bir kavram olmuştur. “Modern” bir dünyada yaşadığımızı saydığımız bugün dahi “kimlik” gibi birçok kavram güncelliğini koruyor. Bir yön

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK

Sevgili Okurlar,
“Uyanış” adlı oyunum 28 Temmuz Cuma günü, Muammer Karaca Tiyatrosunda SODER (Sinema, Tiyatro Oyuncuları Derneği) tarafından yorumlandı. Oyunun bitiminde sahneye çağrıldım ve aşağıdaki konuşmayı yaptım. İlginç bir müşahede: Bir izleyici, konuşmamın tiyatro oyunu yazmak isteyenler için bazı ipuçları içerdiğini betimledi 
Sevgili Konuklarımız,
 “Uyanış” ı izlemek için buraya kadar gelme zahmetini çeken sizlere kendim ve oyunda emeği geçen arkadaşlarım adına çok teşekkür etmek istiyorum.
Büyük insan Muhsin Ertuğrul, “tiyatro medeniyetin üniversitesidir” dermiş. Gerçek olduğu kadar da güzel bir tanıtım. Tiyatro insanlığın doğuşu ile başladı, kişinin gönlüne ve usuna girerek gelişti ve gide gide uygarlığın çekirdeği oldu.
Tiyatroyu ele alan akademik bir konuşma yapmak beni çok aşar. Bu hocaların tercihidir...  Ben size şimdi geometrideki bir kareden söz etmek istiyorum.
Oyunun yazarı
Oyunun karakterleri
Oyunu oynayanlar
Oyunu izleyenler
Beni “Uyanış” ı yazmaya sevk eden dürtü nereden doğdu? Çocukken Ankara’da sık sık babamla halkevlerine giderdik. Müzikle, resimle ve şiirle orada tanıştım. Tiyatroyu orada sevdim. Sanat denilen oluşumu bilinçaltımda orada algılamağa başladım.
1980 yılında Viyana’da bir tiyatro çıkışı “Ben de bir oyun yazacağım” dedim kendi kendime “Ben de bir oyun yazacağım”.
Peki, ama ne yazacaktım? Binlerce olay yaşanıyordu çevremizde; ancak şunu çok iyi biliyordum. Önemli olan olayın kendisinden fazla olayı sunuş tarzı ve üslubuydu. 
Bir gazete haberi: 14 yaşında bir kız vapurda denizi izlerken dengesini kaybediyor, denize düşüyor, çok iyi bir denizci olan baba suya atlayıp kızını boğulmaktan kurtarıyor; ancak baba ne yazık ki o yorgunluğa dayanamayarak yaşamını yitiriyor.  
Bu bir olaydı, yaşanmış bu olay bir oyun olamaz mıydı? Olabilirdi; ancak bunun devamı gelmeliydi. Viyana’da çürük dişimi çekmek için eşimle beraber gittiğim bir klinik bana aradığım ihamı verdi. Babası tarafından kurtarılan kızı bu klinikle bütünleştirdim. Kızı klinikte çalıştırmaya başladım. Eşyanın tabiatı icabıdır. O kız klinikteki doktorlardan birine âşık oldu, doktor da genç kıza.  
Daktilonun başına geçtim. Kişiler oluşmaya başladılar gönlümde ve aklımda. Ayla doğdu önce, sonra babası, sonra annesi sonra diğerleri, Betül, Perihan ve doktorlar. Hepsini içimde yaşatmaya başladım ve hepsini çok sevdim. Onların da beni sevdiklerini duyumsuyordum taa derinlerde.
Aylanın üzüntüsü beni de sarıyordu. O sevindiği zaman benim de yüzümde gülümseme beliriyordu. Babası için duyduğu acı içimdeydi. Annesinin sıkıntıları da… Yazı makinesinin başında her karakter benden bir parça olmuştu sanki… Onlarla beraber ağlıyor, onlarla beraber mutlu oluyordum.
Oyunu bitirdim. İyi de kim oynayacaktı. 1981 de İstanbul’a döndük ailece. İmalata başlamıştım. Sanayici olmuştum. Ambalaj sanayi için hammaddeler üretmek bana kıvanç veriyordu. Üreticilik ulvi bir duygudur.
Oyundan kimseye bahsetmemiştim. Çekiniyordum. Ya beğenilmezse, ya içten içten alaya alınsa? Oyun yazmak benim ne haddime.
26 yıl sonra oyun SODER oyuncularının eline geçti. Onlar ustaca yorumladılar ‘’Uyanış’’ı ve gönüllerinde de yaşattılar oyunun kahramanlarını. Sevindiler, üzüldüler, ağladılar, güldüler, bütünleştiler…
Sevgili İzleyicilerimiz,
Konuşmamın başında bir kareden bahsetmiştim. Karenin bir öğesi sizsiniz. Sizler mümeyyizsiniz, ayırtmansınız... Yazara, oyunun karakterlerine ve oyunu oynayanlara sizler not verirsiniz.
Bu gece sizlere bir şeyler sunabilmişsek ne mutlu bize.
Sevgili misafirlerimiz, teşekkürlerimi iletmem gereken kişilere de buradan seslenmek istiyorum.
Bu oyunu kütüphanemin rafından gün ışığına çıkartan Ceyda Aslı Kılıçkıran’a, yönetmen Cenap Küçüksu’ya, yardımcısı Yılmaz Orhan’a, oyunu yorumlayan değerli oyunculara ve oyunu koordine eden Müjde Coşkun’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayrıca bize tiyatroyu tahsis eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, tiyatronun müdürüne ve çalışma arkadaşlarına da saygılarımızı sunuyoruz.
Saygı ve sevgilerimle...