Türkiye BM bariş gücü için nabiz yokluyor

Türkiye`nin hangi şartlar altında Lübnan`a asker gönderip göndermeyeceği tartışılırken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bölge ülkelerinin görüşlerini almak üzere Ortadoğu ülkelerinde temaslarda bulunuyor

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Hafta başında Lübnan, İsrail ve Filistin’de temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Salı günü Suriye’ye gitti. Hükümet ve MGK,  doğru kararın alınabilmesi için çalışmalara başladı.

Lübnan ziyareti
Lübnan’a gönderilmesi düşünülen Türk birliği ile ilgili temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, diplomatik ziyaretlerine Lübnan ile başladı. 16 Ağustos Çarşamba günü Beyrut’a giden Gül, görüşmeler  yaparak nabız yokladı.
Gül Beyrut’ta önce Lübnan Dışişleri Bakanı Fevzi Salluk ile bir araya geldi. Bu görüşmenin ardından basına açıklama yapan Gül,  Lübnan’da barış süreci ile ilgili olarak Lübnan Başbakanı Fuat Sinyora’nın planını desteklediğini bildirdi. Gül ayrıca Türkiye’nin Lübnan’a savaş süresince insani yardımda bulunduğunu ve bu yardımın devam edeceğini de hatırlattı.
Abdullah Gül ikinci görüşmesinde, aynı zamanda Şii Emel Partisi’nin lideri olan, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya geldi. Yarım saatlik görüşmenin ardından yapılan basın toplantısında Gül; Lübnan’a göndermesi muhtemel uluslararası barış gücüne Türkiye’nin katkısının ele alındığını açıkladı. Gül, Lübnan Başbakanı Sinyora’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı bizzat arayarak asker talebinde bulunduğunu, konu hakkında Türkiye’nin henüz karar vermediğini de belirtti.
Dışişleri Bakanı Gül,  suikasta uğrayan Lübnan Eski Başbakanı Refik Hariri’nin oğlu Saad Hariri ile görüştü. 40 dakika süren görüşmede Saad Hariri; El Şark el Evsat al Şark adlı Arap gazetesinde çıkan, MİT’in İsrail’e istihbarat verdiği yönündeki haber konusunda sorular sordu. Gazetedeki iddialara göre, Türk istihbarat teşkilatı MİT,  İsraillilere Hizbullah Lideri Nasrallah’ın Beyrut’taki İran Elçiliği’nde saklandığı bilgisini vermişti. Gül sorular üzerine iddiaları yalanladı.
Dışişleri Bakanı, Lübnan Başbakanı Sinyora’nın verdiği öğlen yemeğine katıldı. Gül yemekte Sinyora’nın yanı sıra Fransa, Pakistan, Malezya dışişleri bakanları ve Lübnan hükümetinin 9 bakanı ile  bir araya geldi. Yemekteki 9 bakandan 5’inin Hizbullah’a yakın isimlerden olması dikkat çekti. Hürriyet Gazetesi’nden Ertuğrul Özkök’ün haberine göre Ermeni partisi Taşnak’a mensup bakan dahil olmak üzere, Lübnanlı tüm bakanlar Türkiye’den asker gelmesi talebinde bulundular. Fakat sabah saatlerinde Lübnan’daki 120.000 Ermeni’yi temsil eden Taşnak partisi Türkiye’nin bölgeye güç yollamasına karşı olduğunu duyurmuştu. 
Suriye yanlısı olarak tanınan Lübnan Devlet Başkanı Emil Lahud da  İsrail ile askeri anlaşması olan ülkelerin Lübnan Barış Gücü’nde yer almaması gerektiğini söyledi. Bu söylem Lübnan’daki diğer politikacılar tarafından desteklenmedi. Türkiye’nin İsrail’le süren askeri anlaşmaları bulunuyor.
Gül Türkiye’ye dönmeden önceki son ziyaretini Dahiya bölgesine yaptı. Lübnan’da “Hizbullah’ın kalesi”  olarak bilinen bölgede bakanı Hizbullah milletvekilleri karşıladı. Gül, Hizbullah’ın televizyon kanalı El-Manar’ın savaş sırasında bombalanan binasını ziyaret etti ve El-Manar’a demeç verdi. Demecinde bu ziyareti, Türk halkının Lübnan halkı ile dayanışmasını göstermek için yaptığını söyledi. 
Lübnan’dan dönüşünde Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamada Gül, Türk askerinin Hizbullah'ı silahsızlandırmak için bölgeye gitmeyeceğini, sadece barışı korumak görevi ile gideceğini belirtti.

İsrail ziyareti
Gül Lübnan temaslarından sonra 20 Ağustos  Pazar günü de İsrail ve Filistin Özerk bölgesine geçti.
Abdullah Gül,  İsrail’de diplomatik temaslarına başlamadan önce kandil nedeni ile Kudüs’te Mescit-i Aksa’yı ziyaret etti. Kubbet-üs Sahra'da namaz kılıp El Aksa Camii’ne geçmek isteyen Gül, orada Filistinli bir gencin protestosu ile karşılaştı. Gencin Gül’ün üzerine yürüyüp hakaret ettiği ve “Burayı kurtarın” dediği belirtildi.
Gül daha sonra İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ile görüştü. Görüşmede Gül; güç kullanarak tek taraflı adımlar atmanın sorunun çözümüne katkı sağlamayacağını, Türkiye’nin bu konuda tecrübesinin olduğunu belirtti. Son bir ayda yaşanan yıkımın üzücü olduğuna değinirken, ateşkesin ve BM güvenlik konseyi kararının kalıcı bir barışın sağlanması için fırsat olduğunu söyledi. Gül, İsrail ve Filistin’in iki ayrı bağımsız devlet olarak yaşaması gerektiğini ve bölgede kalıcı barış için Türkiye’nin elinden geleni yapacağını söyledi. 
Bu amaç doğrultusunda iki İsrail askerinin serbest bırakılması için çalışacağını söyleyen dışişleri bakanı, İsrail’in tutukladığı Filistinli politikacıların da serbest bırakılmasını talep etti.  
İsrail Dışişleri Bakanı Livni ise BM’nin 1701 numaralı kararının uygulanması ile ilgili endişelerini ve uluslararası güce ilişkin taleplerini dile getirdi. Livni, Hizbullah’a silah akışının durdurulması gerektiğini vurguladı. Son bir hafta içerisinde 5 İran ve 1 Suriye uçağının Türkiye tarafından aranması İsrailli yetkililer tarafından olumlu karşılandı. Livni uluslar arası kuvvetle beraber Lübnan ordusunun bölgeye yerleşmesini, 1701 sayılı kararın uygulanması sonucunda Hizbullah’ın silahsızlandırılıp Lübnan’ın tam bağımsız bir devlet olmasını beklediğini de bildirdi. Livni, Lübnan ordusunun güneye gönderilmesinin iyi bir başlangıç olduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakanı Gül daha sonra İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile görüştü. Görüşmede uluslararası gücün Güney Lübnan'a konuşlandırılması ve Türkiye’nin rolü görüşüldü.
Olmert görüşme sonrasında Türkiye'nin  bölgede istikrar sağlayıcı bir rol oynayacağına inandığını ve İsrail’in Türkiye’ye güvendiğini belirtti. Gül  görüşme ile ilgili olarak basına bir açıklama vermedi.
İsrail Savunma Bakanı Amir Peretz ile kısa görüşmesinde de, İsrail’in Türkiye’den uluslar arası güce katkı beklediği yinelendi.
İsrailli yetkililerle görüşmelerini tamamlayan Gül, daha sonra Ramallah’a hareket etti. Orada Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile görüştü. Edinilen bilgilere göre Abdullah Gül, Mahmut Abbas’a İsrail’in Türkiye’den asker talep ettiğini bildirdi. Abbas ise Türkiye’ye  güvendiğini ve Türkiye’ye destek olacaklarını söyledi.
Görüşmenin sonunda Filistinli Müzakereci Saeb Erakat ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ortak basın toplantısı düzenledi.
Gül, Filistin sorunu çözülmeden bölgede sorunların bitmeyeceğini, sorunun çözümü için geçmişe bakmayı bırakıp geleceğe dönük adımların atılmasının ve Yol Haritası Planı’nın uygulanmasının gerektiğini söyledi. Tek taraflı adımlarla ilgili uyarılar da bu toplantıda da tekrarlandı. Erakat ise Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın gayret ve çabalarından ötürü
Gül'e ve Türkiye'ye teşekkür ettiğini ve Türkiye'nin bölgedeki rolünü devam ettirmesinde fayda gördüklerini söylediğini aktardı.
Gül bu toplantının ardından İsrail-Filistin temaslarını tamamlayarak ülkeye geri döndü.

MGK toplantısı
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül  bölgedeki ülkelerin Türk barış gücü ile ilgili taleplerini değerlendirirken, yurtdışından Başbakan Erdoğan’a da asker talepleri yağdı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve İtalya Başbakanı Romano Prodi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı arayıp asker yollamasını istedi. Başbakan Erdoğan konuya temkinli yaklaşarak, asker yollanması için gerekli şartların sağlanması ve Meclisten kararın çıkması gerektiğini dış liderlere ifade etti.
Başbakanın temkinli açıklamalarına karşın, Ankara’daki gazeteciler Erdoğan’ın doğru şartlar altında Lübnan’a asker göndermeye olumlu yaklaştığını düşünüyorlar. Başbakan Erdoğan 16 Ağustos’ta yaptığı açıklamada 1 Mart tezkeresi ile ilgili olarak “Irak’ta söz sahibi olmuş olsaydık, bugün ne Kuzey Irak’ta PKK olurdu ne de Sünni-Şii savaşı” demesi 1 Mart tezkere sürecinde hata yaptığına dair itiraf olarak yorumlanıyor. Başbakan’ın Lübnan konusunda işi daha sıkı tutması, CHP ile AKP'li muhalifleri bilgilendirmek ve ikna etmek için elinden geleni yapması bekleniyor.
Gül’ün Ankara’ya dönmesinin ardından 21 Ağustos Pazartesi yapılan MGK olağan toplantısında da Lübnan konusu ele alındı. 4 saat 15 dakika süren toplantının ardından  MGK Genel Sekreterliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Ortadoğu'daki son gelişmeler ile bunların Türkiye ve bölge bakımından yansımaları değerlendirilmiş, 1701 sayılı BMGK kararı ve çatışmaların durdurulmasından duyulan memnuniyet belirtilmiş, kararın tümüyle uygulanmasının önemi ve askeri önlemlerin yanı sıra bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesisi için diplomatik çabaların hızlandırılmasının gerekliliği vurgulanmış, tarafları barış yolunda cesaretlendirmenin ve sorunları görüşmeler yoluyla çözmeye özendirmenin önemi ile Filistin ve Lübnan'a yönelik insani yardımlarımızın sürdürüleceği ifade edilmiştir” ibaresi yer aldı. 
MGK toplantısından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan toplantıya katılan bazı bakanları Başbakanlık Resmi Konutu’nda toplayarak yarım saat görüştü.
MGK’da konuşulanlar ve hükümetin konu hakkındaki görüşü ise Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Suriye’ye gitmeden önce yaptığı basın açıklamasında belli oldu. Gül, “Birliğimizin üstleneceği misyon kesinlikle yerli unsurlarla bir çatışmayı içermeyecek veya silahlı grupların silahlarından arındırılması gibi görev kesinlikle üstlenilmeyecektir” derken asker gönderilip gönderilmeyeceğinin de henüz belirsiz olduğunu ifade etti.
İsmi açıklanmayan bir üst düzey yetkili ise asker göndermenin MGK’da konuşulduğunu, gönderilecek asker sayısının ise “binlerle ifade edilen” bir rakam olmayacağını söyledi.

Suriye ve İran
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Ortadoğu gezisinin son ayağı olarak 22 Ağustos Salı günü Suriye’ye hareket etti. Gül, Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad ile 1,5 saat görüştü fakat görüşmenin ardından basın açıklaması yapılmadı.  Başkan Yardımcısı Faruk El Şara ile de görüşen Gül’ün BM’nin 1701. sayılı kararı üzerine “taraflara silah sağlanmaması” hükmünü öne sürerek Suriye’nin Hizbullah’a silah yardımını durdurmasını istemesi bekleniyor. Ayrıca Gül Suriye’den Hizbullah’a baskı yapmasını da isteyecek.
Suriye gezisinden önce kendisine sorulan sorular üzerine Gül, İran’ın nükleer faaliyetleri hakkında Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile geçen hafta İstanbul’da görüştüğünü, İran’a ziyaret planlamadığını ifade etti. İran, aranılan uçaklarla ilgili olarak Türkiye’nin yasal hakları bulunduğunu belirtmiş fakat hoşnutsuzluğunu da bildirmişti.