Türkiye`nin hangi şartlar altında Lübnan`a asker gönderip göndermeyeceği tartışılırken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bölge ülkelerinin görüşlerini almak üzere Ortadoğu ülkelerinde temaslarda bulunuyor
Haaretz yazarları Amos Harel ve Avi Issacharoff,ateşkesin ardından yaşananları yazdı. Bu yazarlara göre Lübnanın güneyinde yeni bir mini-İran doğuyor
Beklendiği gibi geçtiğimiz perşembe Lübnan için tarihi bir gün oldu. Lübnan ordusu, 30 yıldır ilk defa Litani Nehrinin güneyine yerleşti. Yine beklenildiği gibi siviller bir askeri gücün üzerine daha pirinç atarak gelişini kutladı.
Fakat asıl tablo, sahnenin önünde yer alan bir Lübnanlı yetkilinin açıkladığı görüşlerle ortaya çıktı: Ordumuz yaralı Lübnan toprağını, direnişçi birlikler ile sırt sırta dolduracaktır
Bir başka deyişle: Lübnan Ordusunun Hizbullahın Güney Lübnandan ihraç edilmesine veya Hizbullaha karşı durmaya yönelik hiçbir planı olmadığı ortaya çıktı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Emil Lahud, çarşamba günü, Hizbullahın Litani Nehrinin güney bölgesinde dahi silahsızlandırılmayacağını açıkça belirtti. Hizbullah Lideri Hassan Nasrallah adamlarının silah taşımayacağına söz vermiş olsa bile, sığınakları tekrar inşa edebileceklerini ve içlerini gelecek çatışmaya hazırlık için roketler ile doldurabileceklerini ortaya koydu.
Öte yandan, uluslararası gücün bölgeye yerleşmesi ertelendi. Fransanın asker gönderme konusunda çok aceleci davranmadığı gözlemleniyor. Bir hafta önce onaylanan, BM Güvenlik Konseyinin 1701sayılı kararı, daha şimdiden anlamsız olma yolunda ilerliyor. Amerikalılar Lübnanda yerleşecek yeni kuvvetlerin Hizbullahın sınır boyunca konumunu yenilemesine izin vermeyeceğini belirtse de, Nasrallah düşünülenin tersini ispat ediyor. Askeri kuvvetleri hiçbir şeyden çekinmeksizin Güney Lübnan kasabalarında devriye geziyor, İsrail Savunma Kuvvetlerinin faaliyetlerini kayıt ediyor, silahları ellerinde, Arap televizyon ve radyo kanalları ile görüşmeler yapıyorlar.
Tüm bu gelişmeler Lübnanın güneyinde bir İran-Suriye hegemonyasından korkan diğer dini guruplar için oldukça endişe verici. Walid Jumblat, Saad al-Din Hariri ve diğerleri, Suriye Başkanı Başer Esadı, Lübnanın iç politikasına karışma çabalarından dolayı şiddetle eleştiriyor. Fakat onların açısından bakılınca asıl tehdit Hizbullahın Güney Lübnanı, milyarlarca İran doları kullanarak yeniden inşa etmesinden, ve hükümet organlarını dışarıda bırakarak kendi organizasyonunu bir ileri boyuta taşıma planlarından kaynaklanıyor.
Gelişmelerin Tahranda kutlamalar ile karşılanması kimseyi şaşırtmadı. Perşembe günü, Tahranda bir kamu ulaşım şirketi, Hizbullahın İsraile karşı kazandığı zafer şerefine tüm halkın bir günlük bedava seyahat edebileceğini duyurdu. Gözüken o ki, Ayetullah rejimi İsraili işgal etmek üzere Güney Lübnanda mini-İran kurma hayalinin gerçekleşmesine tanık olmak üzere.
İsrailin siyasi ve askeri kurmaylarının da en az Hizbullah kadar algı savaşları konusunda mesai harcadığı ortaya çıkıyor. İsrail kulislerinde Olmertin, Bint Jnailde bir zafer konuşması yapacağı şakaları yapılıyor. Bint Jnail bu mücadelede önemli bir yer, çünkü Mayıs 2000de İsrail Güney Lübnandan çekilip bölgeyi Hizbullaha bıraktığında, Hizbullah lideri Nasrallah İsraile yönelik zafer konuşmasını Bint Jnailde yapmıştı.
Elbette Şin Bet, İsrail Başbakanı Olmertin bu tehlikeli bölgede bir konuşma yapmasına asla izin vermeyecektir. Ancak İsrail Ordusu tüm girişimlerine rağmen 34 günlük savaş boyunca bu algısal öneme sahip bölgeyi ele geçirmeyi başaramadı.
İsrail Ordusu savaş sırasında Bint Jnaile üç operasyon düzenlemiş olsa da, bölgenin zorlu coğrafi yapısından dolayı, Hizbullahın bu önemli sembolü fethedilemedi.
Savaş sırasında, Olmert birçok konuda Savunma Bakanı Amir Peretzi aşarak doğrudan Genelkurmay Başkanı Dan Halutz ile çalıştı. Bir yandan ilişkiler zayıflarken, diğer yandan kabinedeki hiç kimse veya ordu kurmaylar kararları sorgulamadı.
Ateşkes bildirinin onaylandığı andan itibaren, İsrail işgal etmiş olduğu topraklardan ağır kayıplarla çekilmeye mecbur kalırken, Hizbullah zemini tutmaya ve kazanmış olduğunu vurgulamaya devam ediyor.