Ertesi gün

Türkiye`nin hangi şartlar altında Lübnan`a asker gönderip göndermeyeceği tartışılırken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bölge ülkelerinin görüşlerini almak üzere Ortadoğu ülkelerinde temaslarda bulunuyor

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Haaretz yazarları Amos Harel ve Avi Issacharoff,ateşkesin ardından yaşananları yazdı. Bu yazarlara göre Lübnan’ın güneyinde yeni bir mini-İran doğuyor

Beklendiği gibi geçtiğimiz perşembe Lübnan için tarihi bir gün oldu. Lübnan ordusu,  30 yıldır ilk defa Litani Nehri’nin güneyine yerleşti. Yine beklenildiği gibi siviller bir askeri gücün üzerine daha pirinç atarak gelişini kutladı.
Fakat asıl tablo, sahnenin önünde yer alan bir Lübnanlı yetkilinin açıkladığı görüşlerle  ortaya çıktı: ‘ Ordumuz yaralı Lübnan toprağını, direnişçi birlikler ile sırt sırta dolduracaktır’
Bir başka deyişle: Lübnan Ordusu’nun Hizbullah’ın Güney Lübnan’dan ihraç edilmesine veya Hizbullah’a karşı durmaya yönelik hiçbir planı olmadığı ortaya çıktı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Emil Lahud, çarşamba günü, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güney bölgesinde dahi silahsızlandırılmayacağını açıkça belirtti. Hizbullah Lideri Hassan Nasrallah adamlarının silah taşımayacağına söz vermiş olsa bile, sığınakları tekrar inşa edebileceklerini ve içlerini gelecek çatışmaya hazırlık için roketler ile doldurabileceklerini ortaya koydu.
Öte yandan, uluslararası gücün bölgeye yerleşmesi ertelendi. Fransa’nın asker gönderme konusunda çok aceleci davranmadığı gözlemleniyor. Bir hafta önce onaylanan, BM Güvenlik Konseyi’nin 1701sayılı kararı,  daha şimdiden anlamsız olma yolunda ilerliyor. Amerikalılar Lübnan’da yerleşecek yeni kuvvetlerin Hizbullah’ın sınır boyunca konumunu yenilemesine izin vermeyeceğini belirtse de, Nasrallah düşünülenin tersini ispat ediyor.  Askeri kuvvetleri hiçbir şeyden çekinmeksizin Güney Lübnan kasabalarında devriye geziyor, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin faaliyetlerini kayıt ediyor, silahları ellerinde, Arap televizyon ve radyo kanalları ile görüşmeler yapıyorlar.
Tüm bu gelişmeler Lübnan’ın güneyinde bir İran-Suriye hegemonyasından korkan diğer dini guruplar için oldukça endişe verici. Walid Jumblat, Saad al-Din Hariri ve diğerleri, Suriye Başkanı Başer Esad’ı, Lübnan’ın iç politikasına karışma çabalarından dolayı şiddetle eleştiriyor.  Fakat onların açısından bakılınca asıl tehdit Hizbullah’ın Güney Lübnan’ı, milyarlarca İran doları kullanarak yeniden inşa etmesinden, ve hükümet organlarını dışarıda bırakarak kendi organizasyonunu bir ileri boyuta taşıma planlarından kaynaklanıyor.
Gelişmelerin Tahran’da  kutlamalar ile karşılanması kimseyi şaşırtmadı.  Perşembe günü, Tahran’da bir kamu ulaşım şirketi, Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı zafer şerefine tüm halkın bir günlük bedava seyahat  edebileceğini duyurdu. Gözüken o ki, Ayetullah rejimi İsrail’i işgal etmek üzere Güney Lübnan’da ‘mini-İran’ kurma hayalinin gerçekleşmesine tanık olmak üzere.
İsrail’in siyasi ve askeri kurmaylarının da en az Hizbullah kadar ‘algı savaşları’ konusunda mesai harcadığı ortaya çıkıyor. İsrail kulislerinde Olmert’in, Bint Jnail’de bir zafer konuşması yapacağı şakaları yapılıyor. Bint Jnail bu mücadelede önemli bir yer, çünkü Mayıs 2000’de İsrail Güney Lübnan’dan çekilip bölgeyi Hizbullah’a bıraktığında, Hizbullah lideri  Nasrallah İsrail’e yönelik zafer konuşmasını Bint Jnail’de yapmıştı.
Elbette Şin Bet, İsrail Başbakanı Olmert’in bu tehlikeli bölgede bir konuşma yapmasına asla izin vermeyecektir. Ancak İsrail Ordusu tüm girişimlerine rağmen 34 günlük savaş boyunca bu algısal öneme sahip bölgeyi ele geçirmeyi başaramadı.
İsrail Ordusu savaş sırasında Bint Jnail’e üç operasyon düzenlemiş olsa da, bölgenin zorlu coğrafi yapısından dolayı, Hizbullah’ın bu önemli sembolü fethedilemedi.
Savaş sırasında, Olmert birçok konuda Savunma Bakanı Amir Peretz’i aşarak  doğrudan Genelkurmay Başkanı Dan Halutz ile çalıştı. Bir yandan ilişkiler zayıflarken, diğer yandan kabinedeki hiç kimse veya ordu kurmaylar kararları sorgulamadı.
Ateşkes bildirinin onaylandığı andan itibaren, İsrail işgal etmiş olduğu topraklardan ağır kayıplarla çekilmeye mecbur kalırken, Hizbullah zemini tutmaya ve kazanmış olduğunu vurgulamaya devam ediyor.