Geçmişten bu yana İstanbul boğazında yalıda yaşamak bir çeşit gücün simgesidir. Yalılar genellikle statü göstergesi olarak kabul edilirler. Tarihte bazı Osmanlı padişahları, İstanbul Boğaz'ının güzelliğini değerlendirmek için buradaki sahillere küçük saraylar, kasırlar, köşkler yaptırdılar. 18. yüzyıldan itibaren de, Osmanlı toplumunun nüfuzlu bireyleri, Boğaziçi'nde genellikle padişahın kendilerine bağışladığı arazilerde yalılar inşa ettirdiler. Boğaz'da ulaşım sorununun çözülmesiyle, elçiliklerin ve ekonomik gücü olan kesimlerin de bölgeye yönelmesine neden oldu.Böylece Boğaz'ın iki yakasındaki yalıların sayısı arttı. Bunlardan bir kısmı çeşitli nedenlerle zamana direnemeyip yok olurken, bir kısmı da geçirdikleri restorasyonların ardından halen kullanılıyorlar.
Bugün ayakta kalan Boğaziçi yalılarından biri Ortaköy'de Esma Sultan Yalısıdır. Geriye bugün binanın sadece dış kabuğu kaldı. I. Abdülhamid'in kızı olan Esma Sultan için yaptırılan bu yalı, bugün özellikle yaz aylarında konser, kokteyl, düğün ve benzeri etkinlikler için kullanılacak şekilde düzenlendi.
Rumelihisarı'ndaki ünlü yalılardan biri olan Yılanlı Yalı, 18. yüzyıl sonlarında yapılmış, sonra harap olmuştur; şimdilerde ise konut olarak restore edildi. Yılanlı Yalı'nın birde ilginç bir hikayesi var; Padişah Mahmut kayıkla geçerken yalıyı beğenmiş ve kimin olduğunu sormuş. Sahibinin yalısından olmasını istemeyen bir nedimi padişaha, "Hünkarım, o yılanlı bir yalıdır" demiş. Yalının adının buradan geldiği rivayet olunur.
Baltalimanı'nda göze çarpan yapı ise, bugün Kemik Hastanesi olarak hizmet veren Mustafa Reşit Paşa Yalısı'dır. Reşit Paşa, bir zaman sonra yalıyı saraya satar; ardından oğlu Galip Paşa saraydan bir sultanla evlenince, aynı yalı evlilik armağanı olarak geri verilir. Bu durum çeşitli dedikodulara neden olur. Baltalimanı'ndaki eski yalıya yerleşen Galip Paşa bir deniz kazasında boğularak hayatını kaybeder. Dul eşi, başka bir paşayla evlenir; ama o da sürgün gider. Yalının sonraki sahibi, Sultan Abdülhamid'in kız kardeşiyle evlenen Damat Ferit Paşa'dır. Ferit Paşa da, Kurtuluş Savaşı'nın ardından yurtdışına kaçar. Sahiplerine şans getirmeyen yalı, Cumhuriyet sonrasında kamulaştırılarak hastaneye çevrilir.
Emirgan'da; Mekke Şerifi'nin ailesine ait olan Şerifler Yalısı dikkat çeker. Yalının, 17. yüzyılda Sultan IV. Murat'ın arkadaşı olan ve semte ismini veren İranlı Emir Gune'nin burada yaptırdığı sarayın bir parçası olduğu söylenir. Avrupa yakasındaki en eski yalıdır. 1780 yılında Yusuf Paşa tarafından yaptırılan yalıyı, 1894 yılında oğulları Ürdün, Suriye ve Irakı yöneten Şerif Abdullah Paşa aldığından bugünkü ismi verilmiş. Kültür Bakanlığına ait bu yalıda yapılan son restorasyon yeni tamamlandı.İç duvarlarında ve tavanındaki bezemelerle dikkat çeken yalı, kendine özgü çatısıyla Osmanlı mimarisinin ilginç örneklerindendir.
İstinye koyunda ayakta kalmış iki yalı vardır. Bunlardan biri, Recaizade Ekrem'in bir dönem ikamet ettiği yalı Faik Bey Yalısıdır. Diğeri de Deli Fuat Paşa Yalısıdır. Yeniköyde, balkonları, kuleleri, süslü mimarisiyle dikkat çeken Afif Paşa Yalısıdır. Binayı Afif Ahmet Paşanın ailesinden, Pera Palasın eski sahibi Misbah Muhayyeş almış. Orient Ekpresde Cinayet adlı kitabını yazmak için İstanbula gelen Agahta Christie, yalının misafirlerinden biri olmuş.Yeniköyde bir de Burhanettin Efendi Yalısı vardır. Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı,II. Abdülhamidin oğlu tarafından 1911de satın alınan ve şehzadenin adını taşıyan yalı 64 odasıyla, Boğazdaki en büyük yalılarından biri. Arka bahçesinde büyük bir köşk bulunuyor. Türk asıllı Mısırlı Ahmet İhsan Bey yalıyı satın alınca, halk arasında adı Mısırlılar Yalısı olarak da geçmeye başlamış.Yeniköyde yer alan Sait Halim Paşa yalısı geçtiğimiz yıllarda bir yangının kurbanı olduktan sonra restore edildi. Yaklaşık beş sene Osmanlıya sadrazamlık yapan Sait Halim Paşa, en başta İmparatorluğun tarafsız kalması için uğraşsa da Almanyayla beraber Birinci Dünya Savaşına girmemize neden olan kararı, kabinesiyle birlikte bu yalıda almıştı. Ardından da Maltaya sürgüne gönderildi ve 1921 yılında Romada hayatını kaybetti.Yalı şimdilerle, özel toplantıların, düğünlerin ve kokteyllerin vazgeçilmez mekanı olmaya devam ediyor.
Tarabya tarafında, geniş bir bahçe içinde Huber Yalısı dikkat çeker. Herry Huber ve karısının zamanın sosyetesinde standartları belirlemekte rol oynadıkları söylenir. Huber'den sonra birkaç kez el değiştiren yalı 1980 'den sonra devlet başkanı konutu olarak kullanılmaya başlandı. Rivayete göre Sultan Abdülaziz III. Napolyonun eşi Eugenie ile orada yasak bir aşk yaşamış.
Boğaz'ın karşı yakasında, Beykoz'da ilk dikkati çekenler arasında Ahmet Mithat Efendi Yalısı ve Ahçıbaşılar adıyla bilinen yalıdır. Kanlıca'daki ilk güzel yalı, Sefir Yağcı Şefik Bey Yalısıdır. Yalının klasik bir havası vardır. Klasik oluşunun en belirgin işareti, yalıda balkon olmayışıdır. Yalının yerinde daha önce II. Abdülhamidin kız kardeşi Cemile Sultana ait yalı varmış. Donanma Cemiyetinin kurucusu olan Şefik Bey, 1905 yılında bugünkü görkemli binayı yaptırmış.Büyük bina Haremlik, yanındaki küçük bina ise Selamlık. Kanlıcada geçtiğimiz sene bir butik otel olarak hizmete giren Rasim Paşa Yalısı da bulunuyor.Ethem Pertev Bey yalısına adını veren Ethem Pertev Türkiyenin ilk eczacılarından. Ethem Pertev öldükten sonra çocukları Aksaraydaki eczaneyi işletmeye devam ettiler, yalıyı da 1932 yılında sattılar. Geçtiğimiz yıllarda yalı bir restorasyon geçirdi.
Kanlıcanın ardındaki ilk yalı Hekim Paşa Yalısıdır. Bu yalı 18. yüzyıl'dan kalmadır. Osmanlı mimarisinin asimetrisini sergiler. Yalı şimdi çok değişmiştir. II. Mahmut zamanında açılan ilk tıp okulundan mezun olan Salih Efendi, üç sultanın doktorluğunu yaptı. Boğaziçinde özgün yapısını ve orijinal eşyalarını koruyan nadir yalılarından biri. Yalıda halen 1905 yılında ölen Salih Efendinin akrabaları yaşamaktalar. Daha sonra ilgimi çeken Marki Necip Bey Yalısıdır. Marki Necip Bey bir Fransız asilzadesiymiş. Melike Aliye Hanımla evlenebilmek için Müslüman olmuş.Yalının arkasında bulunan kuleli bina Necip Beyin kışlık köşküymüş.Yalı 1983te bir yangına kurban gittikten sonra restore edildi. Yalının ilk inşa tarihinin 1800lerin sonu olduğu tahmin ediliyor.Bu bölgedeki yalıların en ilginci Amcazade Yalısından geriye kalandır ki; büyük bir kompleksin yalnızca divanhanesidir. Bu yalı kentteki en eski Osmanlı Evi olarak bilinir.Yapım tarihi ise,1699'dur. Mermer fıskiyesi, çiçek ve geometrik şekillerle süslenmiş tavanları ihmalkarlığın sonucunda harap olmuş durumdadır.
Boğaziçindeki en geniş cepheli yalı Kıbrıslı Yalısı'dır. Üç değişik sultana sadrazamlık yapmış olan Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa önemli bir devlet adamıydı.Eski Küçüksu plajının hemen yanında yer alan, 64 metrelik bir rıhtıma sahip olan yalı, 1840tan beri aynı ailenin mülkiyetindedir. Iraklı Kral Faysal ve Şair Yahya Kemal yalıda konuk olmuşlar.Bina'nın içinde, birçok salonun yanı sıra, ortasında çeşme olan büyük bir balo salonu vardır. Vaniköy'de Kont Ostrorog'un Yalısı olarak da bilinen Server Paşa Yalısı'nın taş zemin katında bir de kayıkhanesi vardır. İslam hukuku konusunda uzman olan, Polonya doğumlu Leon Ostrorog, Osmanlı İmparatorluğuna danışmanlık yapmıştı.
Çengelköy'de, ilgimi çekenlerden biri Abdullah Ağa Yalısı; öteki ise, Sadullah Paşa Yalısıdır. Sadullah Paşa V. Muradı başa geçirmek isteyenlerden biri olduğu için yurtdışına gönderildi. Önce Berlinden, sonrada büyükelçilik yaptığı Viyanadan yurda dönmesine izin verilmedi. Aynı zamanda Tanzimat Edebiyatının ünlü isimlerinden olan Paşa, girdiği bunalım sonucu intihar etti.
Beylerbeyinde Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen Debreli İsmail Paşa Yalısıdır. Neo Osmanlı mimarisini örneklerinden olan Yalı, Boğaz Köprüsü' nün Beylerbeyi ayağında bulunuyor.İlk olarak Büyük Vezir Damat Melek Mehmet Paşa'ya evsahipliği yaptı.1890 sonrasında tekrar inşa edilmiş ve Debre Mebusu İsmail Hakkı Paşa tarafından satın alınmış. Yalı 1983'deki büyük yangın sonrası, eski çizim ve fotoğraflara dayanılarak restore edildi. Kuzguncuk'ta ki en dikkat çekici yapı ise, ihtişamlı görünümü ile Fethi Paşa Yalısı'dır.