Türk Musevi Cemaati Başkani Silvyo Ovadya ile yeni yilda...

Ester YANNİERYahudi yeni yılı Roş Aşana`nın başlangıcı ile birlikte, kimi zaman zorlu olsa da verimli ve huzurlu günler getireceğine inanırız. Yeni yıl arifesinde, Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya, görevde bulunduğu iki yıl süresince cemaatimizde yaşanan gelişmeleri, kurumlardaki yenilikleri, geleceğe yönelik öngörülerini okurlarım

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Başkan olduktan sonra  Silvyo Ovadya bir yenilik yaparak  her ayın ikinci salı günü  gerçekleşen bir forum başlatarak   cemaat bireyleri ile yakın diyalog ortamı yarattı. 
Roş Aşana’ya denk gelen bu haftaki gazetemizde, yeni yıl öncesinde başkanımız ile bir söyleşinin renk katacağını düşündük. Bu amaç doğrultusunda genç ve yenilikten yana olan Cemaat Başkanı  Ovadya ile toplum bireylerimizi ilgilendirecek  güncel konularda görüştük.
Başkan olduğunuzda ilk söyleşimizi  zor bir dönemde, sinagog saldırıları sonrası gerçekleştirmiştik. Şimdi de  yine zor  bir süreç içerisindeyiz.  İsrail- Lübnan Savaşı, Türk halkının Yahudi cemaatine bakış açışını değiştirdi mi?
Ne yazık ki bu yaz İsrail ile Lübnan arasında yaşanan savaştan dolayı stresli diyebileceğimiz bir dönem yaşadık. Ateşkesin yapılması, BM’nin bölgeye bir barış gücü göndermesiyle durumun giderek sakinleşeceğini öngörüyoruz. Bu konu Türkiye’de rahatsızlık uyandırdı zira; her ne kadar  İsrail- Hizbullah savaşında diğer Arap ülkelerinin büyük bir kısmı mesafeli dururken, Türkiye genelinde özellikle din kardeşliği öğesi öne çıkarıldı. Her yıl yüz binlerce İsrailli turist ülkemize  geliyor.  Yabancı basının bana yönelttiği “ülkenizde antisemitizm var mı?”  sorusuna hep şu cevabı veririm: senede dört yüz bin İsrailli ülkemize geliyor ve aleyhte olay duyulmaz. Ancak ne yazık ki söz konusu savaş süresince basına çok az yansımış olmasına rağmen, İsraillileri hedef alan  çok sayıda olay meydana geldi. Türk halkı, İsrail’e tepkisini gösteriyor. Maçlar  bunun bir örneği; hiçbir ilgisi olmamasına rağmen  bazı taraftarların   İsrail , hatta Yahudilik aleyhinde sloganlar atmaları  rahatsız edici bir durum.
Türkiye genelinde senelerden beri yaşadığımız sorunlardan biri; Türkiye’de toplumun hatta bazı resmi mercilerin bile İsrail ile Türkiyeli  Yahudileri  ayırt edememesi.  Türkiye’de yaşayan Yahudilerin İsrail’e sempatisi olabilir, ancak bu İsrail’in  politikalarını onayladıkları anlamına gelmez. Edenler olduğu gibi, etmeyenler de vardır. Türkiye’de yaşayan Yahudiler Türk vatandaşıdır, İsrailli değildir. Bunun iyi algılanması gerekir. Bu süre zarfında bir üniversite profesörü, öğrencisini Yahudi olduğu için İsrail’deki savaştan sorumlu tutarak, suçlayabildi. Halktan bir örnek vermek gerektiğinde, yine bir dindaşımıza 35 yıldır çalıştığı iş yerindeki çaycı, servisini kesti.
Cemaat üyeleri benzer tutumla karşılaştıklarında, nasıl bir tavır sergilemeliler?
Yaz mevsiminin başında tüm kurum başkanlarına konu hakkında bir konuşma yapmıştık. Hahambaşı Rav İsak Haleva, Büyükada ziyareti sırasında aynı konuya temas etmiş, toplumun  tepkili olduğu bir dönemde, bizlerin çok daha olgun davranması gerektiğini dile getirmişti.
 Üzücü noktalardan bir diğeri, çoğunluğunu yurt dışında yaşayanların oluşturduğu bazı kapalı internet sitelerinden, kimilerinin  hırslanıp,  yerli yersiz geniş basına yazı yollamaları.  Bu  hem bize, hem de Türkiye’de Yahudi imajına zarar veriyor. Yine geçtiğimiz aylarda Robert Kolej Mezunlar sitesine, müstear ad kullanılarak  içeriğinde  Türklüğe hakaret ve küfürler içeren  bir e posta gönderildi. Yapılan araştırmalarda böyle bir kişinin, okulun mezunu dahi olmadığını anlaşıldı. Ancak  yurt dışında yaşayan kendini bilmez kişilerin, kendilerini ulaşılamaz görerek hareket etmeleri gerçekten çok büyük yaralar açıyor.
İsrail- Lübnan savaşına bağlı olarak, basında çıkan yazılardan  toplumun  tepkisinden rahatsızlığı dile getirmek üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a  bir nezaket ziyaretinde bulundunuz… Daha önce Başbakan’ı ziyaret ettiniz mi?
Resmi olarak yaptığımız ilk ziyaret olmasına karşın, görevde olduğum  iki sene içerisinde hem Başbakanı ziyaret etmiş, hem de bir iki seyahatte   beraber bulunmuştuk. Ancak tansiyonun yükselmesinden dolayı, bugün hükümetin başında bulunan Sayın Erdoğan’a  yaşadığımız sorunları aktararak, bu konuda  ortamı dengeleyecek en yetkin merciinin kendileri olduğunu dile getirdik. Aslında, görüşme  bir nezaket ziyaretiydi.
Savcılardan da yakın ilgi gördünüz…
Bu dönem zarfında bazı daha uç noktalardaki gazetelerin, genellikle İsrail karşıtı olarak başlayan tutumun, Yahudi aleyhtarlığına dönüştüğünü gördük. Bizi rahatsız eden, İsrail’in uyguladığı politikaları tenkit eden değil, Yahudiliği tenkit eden yazılar. Bu konuda da özellikle liberal gazetelerin böyle bir tutum takınmadıklarını söylemek mümkün. Günümüzde Türkiye’nin yüksek tirajlı gazeteleri Yahudi aleyhtarı bir çizgiye gelmemiştir. Cemaat yönetimi, Türkiye’nin belli başlı gazetelerinin yayın yönetmelerini ziyaret ediyor, fikir alışverişinde bulunuyor. Çoğunluğunun da objektif olduğu görüşündeyiz. Fikirlerimizi paylaşıyoruz. Bunun dışında daha uç gazetelerde yer alan haberleri basın savcılığına bildiriyoruz. Gazetelerin bulunduğu bölge savcılarını  ziyaret ediyoruz. Onların fikirlerini alıyor, şikayetlerimiz varsa da yazılı olarak iletiyoruz.
Ulus Özel Musevi Okulları’nın gelişmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
UÖMO üç sene evvelki durumu ile günümüz durumunu karşılaştırdığımızda %50 gibi bir öğrenci artışı var. Bu noktaya çok kolay gelinmedi. Göreve geldikten sonra yaptığımız halk toplantılarında, kişilerin okula olan tepkilerini anlamaya çalıştık. Toplumun bir kısım ferdi burs için müracaat edeceğine, daha makul ücretteki başka bir  okula öğrencisini yollamayı tercih ettiğini gördük. Çeşitli görüşmelerde, görüşleri dinledik. Bunların sonucunda 2005ᆚ eğitim yılında 150 yeni öğrenci okula kaydını yaptırdı. Bunların çok azı burs için  müracaat etti. Eğitim ücretlerini %20 oranında geri çektik. Bu sene ise 49 mezun, 45 yeni kayıt var. Yuvada sene başı itibariyle 80 kaydın, 100’e ulaşması bekleniyor. 4LJ sene evvel yuva veli adaylarına sorduğumuzda “iki çocukla olacağına evde kalsın daha iyi” yanıtını alıyorduk. Burada okulun başarısının da önemli bir katkısı var, son iki yıl özellikle  mezunlar üniversite giriş imtihanlarında %100’e yakını başarı gösterdiler. Tıp ya da Boğaziçi olmasa da nitelikli vakıf üniversitelerine yerleştiler. Okulun yönetimi, eğitim koordinatörü, müdürler, kariyer ofis ve vakıfta görev alanlar  inanılmaz çaba gösterdiler. Bu sene özellikle yerleştirmedeki başarı, en az sınavdaki başarı kadar büyük.
Anadolu yakasındaki talepler karşısında açılan Minix yuvası hakkında ne  söyleyeceksiniz?
Anadolu yakasında  yaşayanların yuva yaşındaki çocuklarını, Ulus’a göndermeyeceklerini gördük. Böyle bir ihtiyacın olduğunu saptadık. 2006 şubat ayına hazır olan yuva, umduğumuz talebi görmedi. Sene ortası olduğu için, yüklü masrafı olan bu yuvayı eylül ayına kadar getirdik. Üç yaşından, ilköğretim hazırlık sınıfına kadar eğitim verecek olan Minix, 50 çocuk kapasiteli. Şimdilik 12’si kesin 18 kayıt var. İngilizce eğitim verilecek olan yuva, günün şartlarına uygun çağdaş bir bina, yuvaya servis yapacak araba da alındı. Okullar açıldıktan sonra veliler kendilerine sunulan imkanların bilincine vararak çocuklarını gönderecekler.  Bu yuva emsallerinin yarı fiyatına eğitim verecek. 18:00’e kadar açık, uygun öğrenci olduğu takdirde yaz mevsiminde iki ay kısmi yuva da açmayı düşünüyoruz. Tavsiyem velilerin okulu ziyaret etmeleri.
Başkan ne denli başarılı olursa olsun, ekip çalışması her zaman başarı ve daha iyi sonuç getirir. Siz ileri görüşlü, yenilikçi bir kişiliğe sahipsiniz. Başkanlık sürenizde hiç yalnız kaldığınızı hissettiğiniz zamanlar  oldu mu?
Sosyal çalışmalarda en zor görev başkanlık. Kolaylıkla yalnız kalınan görev de yine başkanlık. Bazı konularda fikirleriniz herkes ile uymadığında geri çekilmek zorundasınız. Bazen de gün oluyor etrafınızdakilerin çoğuyla aynı fikirde olmadığınızı görüyorsunuz. O zaman da yalnız kalınıyor. Ancak önemli bir görevi üstlendiğinizde, bu şekilde hissetseniz bile bu duyguları çok çabuk aşmak zorundasınız, yoksa görevin  yerine getirilmesi çok kolay değil. Yürütmede 18 kişi görev alıyor. Üyelerin katkısı aynı yoğunlukta olmasa da, herkesin katkılarıyla işlevini yerine getiriyor. Birkaçı profesyonel olsa bile çok kolay olmayan bir görev.
Cemaat bireylerinin sorunlarını dinlemek ve değerlendirmek amacıyla  ayın ikinci salısı olmak üzere  toplantılar gerçekleştirmeye başladınız. Bu toplantılar amacına ulaştı mı?
Tam anlamıyla amacına ulaştığını söylemek doğru değil.  2Lj arası katılımcıyla her ay toplantıları sürdürdük. Gelenlerin arasında okul, kişisel sorunları olanlar vardı. Çoğuna çözüm yolu bulmaya çalıştık. Toplumumuzda genelde yaşanan  problemi açıklamaktan kaçınmak eğilimi, burada da karşımıza çıktı. Yapılan 20 toplantıda 50 katılım olduysa, sorunu olanın veya fikir vermek isteyenlerin sayısının 550 olduğuna inanıyorum.
Bu gün itibariyle cemaat bireylerinin  en büyük sorunu sizce nedir?
Cemaatimizin en büyük sorunu bence ekonomiktir. Toplumumuzda işini kaybetmiş çok sayıda orta boy tüccar ya da esnaf var. Bunun sebeplerine baktığımızda da bu kişilerin, belki eğitimlerinin yetersiz olduğunu, bir konuda uzmanlaşmadıklarını görüyoruz. Bugün ticarette bile uzmanlaşan kişiler başarıya ulaşıyorlar. Bu sadece cemaatimiz bireyleri için değil Türkiye genelinde  orta boy esnaflar için de geçerli.  Bu gün yapılması gereken gençlerin iyi eğitim alması ve küçük çaplı bir iş kuracaklarına, muhtelif ölçekli şirketlerde çalışmaları. Son yıllarda da bunun gerçekleştiğini görüyoruz. 
Cemaatin yarınını nasıl görüyorsunuz?
Cemaatimizin yarınını nüfus, yerleşimler ve geleceği açılarından ele almak lazım. Gözlemlediğimiz kadarı ile son 10ᆣ senede yurt dışında okuyan gençlerimizin bir kısmının geri  dönmemesine rağmen nüfusta bir azalma olmadı. Türkiye Yahudi nüfusu 23 bin civarında. Yerleşimlerde önemli kaymalar var. Bu gün Kemerburgaz bölgesinde yaklaşık 200 ailenin oturduğunu görüyoruz. Orada bir ibadethane ihtiyacı doğdu. Nitekim bununla ilgili yasal müracaat yapıldı ve geçici bir sinagog açıldı. İleride müstakil bir arsada daha geniş çaplı bir sinagog oluşturacağız.
 Konuya daha geniş baktığımızda ekonomik olarak inişler, çıkışlar olabilir, toplum fertleri çocukların eğitimlerine  önem verdiği için belirli bir süre sonra çocukların ekonomik olarak da daha iyi noktalara gelecekleri ve dünyanın en genç nüfusuna sahip olan ve ekonomisi gelişen Türkiye’de yaşamlarını daha iyi sürdürecekleri kanaatini taşıyorum. 
Bu vesile ile tüm cemaat bireylerinin Roş Aşana  Bayramını kutlarım.


OR-AHAYİM, İYD ve BARINYURT HAKKINDA
Başkanlığınız döneminde sağlık konularında ilerleme kaydedildi mi?
Cemaatimizin en önemli sağlık kuruluşu Or-Ahayim Hastanesi. Türkiye’nin sağlık yapısında, önemli değişiklikler oldu. Daha önce SSK ve BA⁄-KUR emeklisi veya üyesi olanlar maddi olanakları varsa, bu kurumların hizmetlerinden yararlanmıyorlardı. Ancak günümüzde sağlık  hizmetleri çok pahalı  bir noktaya geldiğinden  durum değişti. Türkiye’de değişen yasalarla özel hastaneler, bu kurumların mensuplarına hizmet verebiliyorlar. Or- Ahayim Hastanesi’nin de inşaatı tamamlandı. Çok geniş bir polikliniğe sahibiz. Geçen haftadan itibaren Sağlık Bakanlığı izniyle  12ᆡ branşta hizmet verilmeye başlandı ve SSK ile bir anlaşma imzalandı. Cemaat mensubu olmayanlar da, hastanemizin poliklinik hizmetlerinden yararlanabilecek. Or- Ahayim diğer özel veya vakıf hastanelerine oranla çok daha ekonomik fiyatlara hizmet veriyor.  Hasta sayısı  arttıkça, doktorların da çalışma kapasiteleri arttı. Mevcut çok iyi doktorlarımızın yanı sıra tanınmış doktorların da  hastanede çalışma şansları giderek artacak. Hastane Başkanı Jojo İllel ile dün yaptığım görüşmede hiç reklam yapılmamasına rağmen polikliniğe gelen SSK hasta sayısının  iki katına çıktığını belirtti.
Hastaneden bahsederken, yardımsever Rafael Torel’in önemli bir bölümünü karşılayarak yaptırdığı hastanenin yeni geriatri binasının, bugün Türkiye’nin en iyi geriatri hastanelerinden biri olduğunu belirtelim. Fiyatı dünya veya ülkemizdeki emsallerine göre  pahalı olmamasına rağmen ne yazık ki 50 yataklı  kapasitenin şimdilik sadece 15’i dolu. Bu da hastanenin bütçesinde çok büyük bir açık oluşturuyor. İlk tercih dindaşlarımızın buraya gelmesidir. Böyle hizmet veren bir yerin boşta kalması üzüntü verici.
Türkiye’nin ekonomik koşullarına bağlı olarak cemaat bireyleri de ciddi maddi sıkıntılar yaşıyor. Buna rağmen gerek Barınyurt, gerek İhtiyarlara Yardım Derneği, gerekse Or-Ahayim kapasitesinin altında hizmet veriyor. Sizce bunun nedeni nedir?
Doğru söylüyorsunuz. Toplumumuzun ekonomik durumu bir hayli geriledi. Ancak bireyler çok ters yerlerdeki hastanelere  giderken, şimdi SSK ve ameliyatlarda BA⁄-KUR ile anlaşma  imzalanmış olmasına rağmen ne yazık ki çok az dindaşımız polikliniğe gelmektedir. Hastanenin ayrıca Or-Med gibi ekonomik bir sağlık paketine de çok az dindaşımız ilgi gösteriyor. Hatta dindaşımız olmayan birçok kişi bu imkandan yararlanıyor. Belki hastanemiz bunu çok iyi tanıtamadı, topluma aktaramadı.  Geriatri hastalarımıza  ya evlerinde, ya da farklı yerlerde bakılıyor. Bunun nedenini bilmiyorum. Ancak Barınyurt ve İhtiyarlara Yardım Derneği’ne baktığımızda onlar da her zaman   tam kapasiteyle dolu olmuyorlar. Özellikle Barınyurt’un yeni binasıyla kapasitesi bir hayli arttı. Fakat gözlemlediğim, Matan Baseter’den yardım alan birçok kişi, Barınyurt’ta çok daha iyi şartlarda  yaşayacağına, çok kötü kiralık yerlerde yaşamayı tercih ediyor. Kendilerine düşkün imajını  yakıştırmıyorlar. Bu kişilerin bu kurumları tanımadıklarını düşünüyorum. Ziyaret ederlerse kurum pansiyonerlerinin hiçbir yerde bulamayacakları ortamda yaşadıklarına tanık olacaklar. Fakat tercih kendilerinin…