12 Temmuz günü Lübnan sınırından iki İsrail askeri kaçırıldı ve daha sonra sekiz İsrail askeri öldürüldü. Lübnanın güney sınırına yerleşmiş Hizbullahın kaçırılan askerleri geri vermeyi ret etmesi ile başlayan ve bir aydan fazla süren savaşın ardından Birleşmiş Milletler kararı ile ağustosta taraflar ateşkes ilan ettiler. Lübnana barış gücü askerlerinin gelmesi ile de İsrail askerlerini çekmeye başladı. Ateşkes sonrasında her iki taraf da zaferini ilan etti. Bu savaşın sonucunda kimin kazandığını zaman gösterecek; fakat kaybeden hiçbir askerini bu savaşa sokmamış olan Lübnan: 1100 ölü, 3700 yaralı, 900 bin göç, ve savaşın izlerini silmek için tekrar inşa edilmesi gereken bir ülke.
Neden hep Lübnan Ortadoğunun savaş alanı oluyor? Suriye nasıl Lübnan üzerinde hak iddia edebiliyor? Suriye ile aralarındaki bağ nedir? Hizbullahın Lübnandaki konumu nedir? İşte bu sorulara cevap bulabilmek, Lübnanın bugününü anlayabilmek için öncelikle tarihine bakmak lazım.
Lübnan, batısında Akdeniz, kuzey ve doğusunda Suriye, güneyinde İsrail ile sınırlı küçük dağlık bir Ortadoğu ülkesidir. Adını Lübnan Dağının hep karla kaplı tepesine istinaden beyaz anlamına gelen semitik kök LBNden alan Lübnan, 1975 ile 1990 yılları arasında süren sivil savaş öncesine kadar Fransız tarzı yapıları, geniş caddeleri ve gelişmiş ticaret yapısı ile Ortadoğunun Parisi ve bankacılık sektöründeki gelişmeleri ile Arap Dünyasının İsviçresi olarak anıldı. Yüzölçümü 10,452 kmÇ olan ülkenin nüfusu 3,8 milyondur. Nüfusunun %70ini Müslüman (Şii ve Sünni), %30unu Hıristiyanlar (Katolik ve Ortodoks) oluşturur.
Finikelilerin anayurdu olan Lübnan, İslam orduları tarafından 636'da Hz. Ömer zamanında fethedildi ve Şam (Suriye) eyaletine bağlandı. Lübnan da Suriye gibi halifeler döneminden sonra sırasıyla Emevi, Abbasi, Mısır, Selçuklu, Eyyubi ve Memluklu hakimiyetinde kaldı. Lübnan 1516'da Osmanlı İmparatorluğuna geçti ve I. Dünya Savaşı sonuna kadar 400 yıl süre ile Osmanlı idaresinde kaldı. Osmanlılar Lübnan'ı merkezden tayin ettikleri bir vali ile yönettiler. Ülkede yaşayan farklı etnik kesimlerin kendi inanç ve geleneklerini uygulamalarına ve bu yönde örgütlenmelerine fırsat tanıdılar.
1918 yılında Lübnan Fransa tarafından işgal edildi. 1 Eylül 1920de Fransa, Büyük Lübnan Eyaletini ilan etti. O tarihte Lübnan Hıristiyan nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir bölge idi. Marunilerin çoğunlukta olduğu nüfusun dışında Müslüman ve Dürziler de vardı. Günümüzde ise Lübnan nüfusunun % 83'ünü Araplar oluşturmaktadır. Lübnan Araplarının % 63'ü Müslüman, % 8'i Dürzi, % 12si Maruni Hıristiyandır. Lübnanda ayrıca % 11 oranında Rum, % 5 oranında Ermeni ve % 1 Müslüman Kürt yaşar.
Fransa 1 Eylül 1926 yılında Lübnan Cumhuriyetini kurdu. Lübnan Suriyeden ayrı bir devlet tanımını kazandıysa bile Fransanın Suriye Mandası tarafından yönetilmeye devam etti. Lübnan ve Suriye gerçek bağımsızlıklarını II. Dünya Savaşının sürdüğü 1943 yılında Nazi Almanyasının Fransayı işgal etmesi ile elde etti. Son Fransız askeri 1946 yılında Lübnandan ayrıldı. Lübnan barındırdığı etnik nüfus yoğunluğuna göre yazılı olmayan 1943 yılı Ulusal Anlaşması yaparak Cumhurbaşkanının Hıristiyan, Başbakanın ise Müslüman halktan seçilmesine karar verdi.
İsrail Devletinin kurulmasını onaylamayan dönemin Lübnan Başbakanı Riad Solhun talebi üzerine 1947 yılında oluşturulan Arap Kurtuluş Ordusu 15 Mayıs 1948de Roş Hanikra üzerinden yeni kurulan İsrail Devletine saldırdı. Sasa muharebesinden sonra Lübnan, ülkeye sığınan Arap Ordusunu kovalayarak yenilgiye uğratan İsrail Güçleri ile ateşkes imzalamak zorunda kaldı. Bu Lübnan ile İsrailin ilk karşılaşması idi. Ateşkes sonrası kapanan İsrail - Lübnan sınırı 1967deki 6 Gün Savaşına kadar da o şekilde kaldı.
Lübnanın istikrarı, Arap-İsrail çatışması sonucu Lübnan'a göç eden Filistinlilerin çoğalmasıyla bozulmaya başladı. Bu göç dalgası ile Müslümanlar 1970'lerde demografik üstünlüğü elde ettiler. Bu üstünlüğün kazanılması ile Müslümanlar ülke yönetiminde Hıristiyanlar kadar söz hakkına sahip olma mücadelesine başladılar. Bu gelişmelerin sonucunda; ülkede başlayan Müslüman- Hıristiyan mücadelesi, 13 Nisan 1975'den itibaren iç savaşa dönüştü. 1976 yılında, Lübnan, Suriye, Mısır, Kuveyt ve Suudi Arabistan devlet başkanları Riyadda toplanarak ateşkesi sağlamayı amaçladılar. Bu ateşkese göre taraflar Nisan 1975 sınırlarına gerileyecek, Lübnana Arap barış gücü gönderilecekti. Ayrıca Filistin Kurtuluş Örgütünden (FKÖ) Lübnanın bağımsızlığına saygı göstermesi talep edildi. Lübnanın tüm bu şartları kabul etmesine rağmen, FKÖnün son şartı kabul etmemesi sonucunda İsrail, Güney Lübnana girerek bir güvenlik bölgesi oluşturdu. FKÖ ile Lübnanda çatışmaya devam eden İsrail, 1982 yılında Beyrutu kuşatarak FKÖnün Lübnanı terk etmesini sağladı. Lübnanda bulunan ABD, Fransız ve İtalyan askerlerinden oluşan iki bin kişilik Barış Gücü himayesinde, Filistinliler Ağustos 1982'de Beyrut'tan ayrıldılar. FKÖnün Lübnanı terk etmesi ile İsrail askerlerini Lübnandan kademeli olarak kendi sınırına çekti.
Lübnan iç hesaplaşması olarak başlayan fakat giderek yön değiştirerek bir İsrail Filistin savaşına dönen bu çatışmada, İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü kozlarını kendi topraklarında değil komşuları Lübnanda almışlardır. İsraile güneyden saldırmayı amaçlayan FKÖ, Suriye eyaleti olmaktan tam olarak çıkamamış ve bağımsızlığını kazanamamış olan Lübnana rahatlıkla girmiş, bölgedeki etnik yapının değişmesini sağlayarak kendi çıkarları için kullanmaya çalışmış sonucunda da asıl hedefi ile bu topraklarda karşı karşıya gelmiştir. 2006 yılındaki İsrail- Hizbullah çatışması bu bağlamda çok önemli benzerlikler gösteriyor. İsrailin varolma hakkını kabul etmeyen İran, Hizbullah örgütünü İsrailin komşusu Lübnanda kurarak hedeflerini daha kolay gerçekleştirmeyi amaçladı. Bu açıdan incelendiğinde, Hizbullahın Lübnanda askeri ve siyasi, çok etkili bir yer elde ettiğini ve İranın bu konuda başarılı olduğunu kabul etmek gerekir.
İsrailin Lübnan işgali ardından 1982 yılında İran'ın mali desteğiyle kurulan Şii örgütü, kuruluşunun hemen ardından İsrail'in Lübnan'dan çekilmesi için mücadele vermeye başladı. Tahran yönetimi tarafından direnişe yardımcı olmak için Bekaa Vadisi'nde konuşlanan Hizbullah başlangıçta yaklaşık 2 bin İranlı Devrim Muhafızları'ndan oluşuyordu. Devrim Muhafızlarının bir diğer amacı ise Lübnanda İran tarzı bir İslam toplumu yaratmaktı. Kuruluşunun ilk yıllarında batılıları rehin alma eylemleri ile gündeme geldiler. 1983 yılında Beyrut'ta Amerikan ordusunun karargahına düzenledikleri bombalı saldırıda 241 deniz piyadesi öldü ve ABD Beyrut'tan çekildi.
Arapça'da Allah'ın partisi, anlamına gelen Hizbullah, Lübnan'da çok etkili bir siyasi ve askeri güç. Lübnan'daki Şii Müslümanları temsil eden örgüt, İsrail'e karşı mücadelesi nedeniyle ve sağlık hizmeti gibi sosyal yaşama girerek çoğu Lübnanlının saygısını kazandı. Lübnan Parlamentosunda temsil ediliyor. Hizbullah'ın Ayrıca El Manar adlı etkili bir televizyon kanalı bulunuyor. Hizbullah, ABD tarafından terör örgütü sayılıyor. ABDnin aksine Avrupa Birliği Hizbullah'ın Lübnan Parlamentosunda temsil edilen bir siyasi güç olduğuna dikkat çekerek, silah bırakmayı ret etmelerine rağmen, terör örgütü listesine almıyor.
İsrail Lübnan'dan çekildikten sonra Hizbullah güçlerinin Lübnan ordusu ile birleşmesi ve faaliyetlerini siyasi ve sosyal konulara odaklaması öngörülüyordu. Ancak elde ettiği siyasi güç ile Hizbullah kendini yalnızca Lübnan için değil, bölge için bir direniş örgütü olarak tanımlıyor.
Lübnanda ise, İsrail'in çekilmesi ile Müslüman - Hıristiyan mücadelesi tekrar alevlendi. Bunun üzerine, Suriye Lübnan'a müdahalesini arttırdı, İran da dolaylı olarak müdahaleye katıldı. 1989 yılı sonlarından itibaren ise, FKÖ tekrar Güney Lübnan'a yerleşmeye başladı. İç savaş Lübnan'da çok ağır maddi hasara ve can kaybına yol açtı. Savaş 1991 yılında resmen sona erdiğinde Lübnan ve Beyrut on beş yıllık savaşın derin izlerinin görüldüğü bir harabe olmuştu artık.
1992 yılından itibaren İsrail ile FKÖ arasında başlayan olumlu gelişmeler üzerine olaylar şiddetini kaybetmeye başladı. Fakat Lübnan, 1976 Riyad Antlaşması ile bölgeye 30 bin kişilik bir askeri güç göndermeye muvaffak olan Suriye'nin belirli ölçüde eyaleti durumuna geldi. Şam yönetimi, 2005 yılında askerlerini Lübnandan çekene kadar, Suriye İçişleri Bakanlığının bir görevi de Lübnanın idaresi idi.