Yahudi dini geleneklerine göre Elul ayı başından itibaren Kipur günü arifesine kadar tüm sinagoglarda Selihot duaları yapılır.Yaklaşık 20 yıl aradan sonra Yom Kipur öncesi son Selihot duası 1 Ekim Pazar sabahı saat 04.30 Neve Şalom Sinagogu`nda Hahambaşı Rav İsak Haleva, Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya, Rav İzak Alaluf, Neve Şalom Hazanları
Konuyla ilgili Aylin Yenginin duygularını dile getirdiği yazısına yer veriyoruz.
Saat 04:30ta
Neve Şalomdaydım
Cumartesi gecesi yatağa yatarken saatimi 03:45e kurdum hazırlanacak ve yoldan geçerken arabayla toparlayacağım insanlara uğrayacak zamanım olsun diye. Pazar sabahı saat 04:30 nereye mi gidiyordum? Kipur öncesi son Selihota tabii. Daha önce bu deneyimi hiç yaşamamış olanlara ufacık bir tavsiye: Bu mutluluğu bir kez de olsa mutlaka tadın! Benzersiz duygular yaşayacağınızdan eminim.
Saat 04:30a yaklaşırken Şişhaneye yaklaştığımız sırada, etrafın bu kadar kalabalık olmasını, inanın ki hiç beklemiyordum. Herkes bir düğüne gider gibi şık şık giyinmiş, yarı uykulu, hafifçe esneyerek sinagogdan içeri girmeye başladı. Neve Şalomun her zamanki büyülü atmosferi içinde, dua kitaplarımızı elimize aldık, yerlerimize geçtik ve dilimiz döndüğünce selihotları hep bir ağızdan söylemeye başladık. Genci yaşlısı, kadını erkeği hep birlikte
Rav İzak Alaluf, bizi selihotların ne anlama geldikleri, duaların neden genellikle İbranice okundukları ile ilgili Türkçe açıklamalarla aydınlattı ve etraf Avram Darsanın, Aşer Levinin, Beni Albukrekin, Marko Yakışırın ve Natan Silikinin, güzel sesleriyle yankılandı. Arada sırada dualar ve ilahiler, herkesin tüylerini diken diken eden bir şofar sesiyle bölündü, hem de birkaç kez. Üstelik de tek bir şofarın değil, yaklaşık altı yedi gençten oluşan bir şofar korosunun uyumlu birlikteliğiyle.
Sonra sıra, Hahambaşımız Rav İsak Halevaya geldi. Konuşmasına, bayramlarımızın önemine değinerek başlayan hahambaşımız, ruhumuzu arındırmak için Roş Aşana ile Kipurun öneminden söz etti ve bizi kendimize getiren, içimizi titreten en etkili sesin vicdanımızın sesi olduğuna değindi. Konuşmasını şu öyküyle tamamladı: Adamın biri sürekli olarak Allaha dua edermiş ve sorunları olduğunda, Allahın kendisine yardımcı olmadığından yakınırmış. Bir gün Allah ona cevap vermiş ve demiş ki: Ben hiçbir kulumu asla unutmam, her zaman sizlerin yanındayım. Yürüdüğün zaman arkana bak, kaç ayak izi görüyorsun? Adam bakmış arkasına, gerçekten de dört ayak izi görmüş ve anlamış ki, Allah hep yanında. Aradan bir süre geçmiş ve adam çok zorlu bir dönem geçirmiş, bir arkasına bakmış ki sadece iki ayak izi var. Başlamış tekrar Allaha sitem etmeye, Bu zorlu zamanlarımda neredesin peki, neden yanımda değilsin? diye. Allahın cevabı şu olmuş. Bu çetin dönemlerinde arkanda gördüğün ayak izleri senin değil, benimdir; çünkü o dönemlerde ben seni kucağımda taşıyorum.
Selihot sonrası tefilinler takıldı, sabah duaları okundu ve sıra Barınyurtun hazırlamış olduğu mükellef kahvaltıya geldi. Hani bir kuş sütü eksikti derler ya, böyle eksiksiz sofralar kurulmuştu. İnsan sabahın o saatinde uyanınca, hele bir de buna pek alışık olmayınca acıkıyor haliyle. Keyifle, sohbetle, neşeyle kahvaltımızı ettik.
Saat 09:00da Neve Şalomdan ayrılırken, hava aydınlanmıştı. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. İnsanlar yepyeni bir güne başlamak için yataklarından kalkmaya hazırlanırlarken, ben kendimi bir kuş kadar hafiflemiş hissediyordum.