20 yil sonraNeve Şalom`da Selihot duasi

Yahudi dini geleneklerine göre Elul ayı başından itibaren Kipur günü arifesine kadar tüm sinagoglarda Selihot duaları yapılır.Yaklaşık 20 yıl aradan sonra Yom Kipur öncesi son Selihot duası 1 Ekim Pazar sabahı saat 04.30 Neve Şalom Sinagogu`nda Hahambaşı Rav İsak Haleva, Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya, Rav İzak Alaluf, Neve Şalom Hazanları

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
450’yi aşkın yahidin katılımıyla gerçekleşen duada Hahambaşı Rav İsak Haleva, yaptığı konuşmada uzun bir süreden sonra Neve Şalom Sinagogu’nda Selihot duası kalabalık bir yahid topluluğuyla  yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdikten sonra  Selihot’un ve Kipur’un ne anlama geldiğine değindi.
Rav İzak Alaluf ise Selihot’ta okunan duaların ne anlam taşıdıklarını katılımcılara açıkladı. Çoğu gençlerin çaldığı 15 Şofar duaya ayrı bir anlam yükledi. 
Selihot ve Tefilin dualarının okunmasının ardından Neve Şalom Kültür Merkezi’nde Barınyurt’un hazırladığı seudaya geçildi.
Caddebostan ve Şişli’den kaldırılan özel otobüslerle gelen çok sayıda yahid bu özel duaya katılmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdiler.


Konuyla ilgili Aylin Yengin’in duygularını dile getirdiği yazısına yer veriyoruz.
Saat 04:30’ta
Neve Şalom’daydım

Cumartesi gecesi yatağa yatarken saatimi 03:45’e kurdum – hazırlanacak ve yoldan geçerken arabayla “toparlayacağım” insanlara uğrayacak zamanım olsun diye. Pazar sabahı saat 04:30 nereye mi gidiyordum? Kipur öncesi son Selihot’a tabii. Daha önce bu deneyimi hiç yaşamamış olanlara ufacık bir tavsiye: Bu mutluluğu bir kez de olsa mutlaka tadın! Benzersiz duygular yaşayacağınızdan eminim.
Saat 04:30’a yaklaşırken Şişhane’ye yaklaştığımız sırada, etrafın bu kadar kalabalık olmasını, inanın ki hiç beklemiyordum. Herkes bir düğüne gider gibi şık şık giyinmiş, yarı uykulu, hafifçe esneyerek sinagogdan içeri girmeye başladı. Neve Şalom’un her zamanki büyülü atmosferi içinde, dua kitaplarımızı elimize aldık, yerlerimize geçtik ve dilimiz döndüğünce  selihotları hep bir ağızdan söylemeye başladık. Genci yaşlısı, kadını erkeği hep birlikte…
Rav İzak Alaluf, bizi selihotların ne anlama geldikleri, duaların neden genellikle İbranice okundukları ile ilgili Türkçe açıklamalarla aydınlattı ve etraf Avram Darsa’nın, Aşer Levi’nin, Beni Albukrek’in, Marko Yakışır’ın ve Natan Siliki’nin, güzel sesleriyle yankılandı. Arada sırada dualar ve ilahiler, herkesin tüylerini diken diken eden bir şofar sesiyle bölündü, hem de birkaç kez. Üstelik de tek bir şofarın değil, yaklaşık altı yedi gençten oluşan bir şofar korosunun uyumlu birlikteliğiyle.
Sonra sıra, Hahambaşımız Rav İsak Haleva’ya geldi. Konuşmasına, bayramlarımızın önemine değinerek başlayan hahambaşımız, ruhumuzu arındırmak için Roş Aşana ile Kipur’un öneminden söz etti ve bizi kendimize getiren, içimizi titreten en etkili sesin vicdanımızın sesi olduğuna değindi. Konuşmasını şu öyküyle tamamladı: Adamın biri sürekli olarak Allah’a dua edermiş ve sorunları olduğunda, Allah’ın kendisine yardımcı olmadığından yakınırmış. Bir gün Allah ona cevap vermiş ve demiş ki: “Ben hiçbir kulumu asla unutmam, her zaman sizlerin yanındayım. Yürüdüğün zaman arkana bak, kaç ayak izi görüyorsun?” Adam bakmış arkasına, gerçekten de dört ayak izi görmüş ve anlamış ki, Allah hep yanında. Aradan bir süre geçmiş ve adam çok zorlu bir dönem geçirmiş, bir arkasına bakmış ki sadece iki ayak izi var. Başlamış tekrar Allah’a sitem etmeye, “Bu zorlu zamanlarımda neredesin peki, neden yanımda değilsin?” diye. Allah’ın cevabı şu olmuş. “Bu çetin dönemlerinde arkanda gördüğün ayak izleri senin değil, benimdir; çünkü o dönemlerde ben seni kucağımda taşıyorum.”
Selihot sonrası tefilinler takıldı, sabah duaları okundu ve sıra Barınyurt’un hazırlamış olduğu mükellef kahvaltıya geldi. Hani bir kuş sütü eksikti derler ya, böyle eksiksiz sofralar kurulmuştu. İnsan sabahın o saatinde uyanınca, hele bir de buna pek alışık olmayınca acıkıyor haliyle. Keyifle, sohbetle, neşeyle kahvaltımızı ettik.
Saat 09:00’da Neve Şalom’dan ayrılırken, hava aydınlanmıştı. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. İnsanlar yepyeni bir güne başlamak için yataklarından kalkmaya hazırlanırlarken,  ben kendimi bir kuş kadar hafiflemiş hissediyordum.