İsrail`de kefaret günü

Haymi BEHARYom Kipur Yahudi takviminde bireyin, yeni yılla başlayan geçmişe dönük iç gözlem sürecinin doruğa ulaştığı gündür. Yahudi geleneğinde Roş-Aşana ile Yom Kipur arasındaki on günlük tövbe dönemi yeni yıla başlarken bireyin o güne kadar yaşadığı hayatı karşısına alıp değerlendirmesine ayrı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Modern yaşamda alıştığımızın aksine Yahudilikte zaman yalnızca doğrusal - lineer olarak algılanmaz. Zaman bir yandan ileri doğru devam ederken bir yandan da sirküler yani dairesel olarak algılanır. Mevsimler birbirini takip eder, her yılın başında insan başladığı noktaya bir yıl daha yaşlanmış olarak geri döner. Dairesel zaman algısı bireyin geçmişte yaptığı hatalarında geleceğe yönelik sorumluluk almasını şart koşar.  İşte bu nedenle iç gözlem ve öz sorgulama yeni yıla girerken yapılır.
Yom Kipur, bireylerin olduğu kadar oluşturdukları toplumların ve beriylerin seçimiyle iktidara gelen yönetimlerin de kendilerini sorguladıkları bir gündür. Bu amaçla Yom Kipur’da İsrail basını ülkenin genel bir portresini çizer.
Ülkenin genel görünümü, toplumun eğilimleri ile ilgili birçok yazı ve istatistik gazetelerin Kipur eklerini kaplar. Nüfusun yüzde kaçının oruç tuttuğu, kaçının bu günü sinagoglarda geçirdiği gibi veriler bu günlerde yayınlanır.  Ülkede hayatın neredeyse tamamen durduğu Yom Kipur’da gazete çıkmaz, televizyonda canlı yayın yapılmaz, motorlu taşıt kullanımı bir tabuya dönüşür, ticari ve sosyal hayat gün batımından gün batımına, Yahudi nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerde tamamen durur. Bu nedenle Yom Kipur İsrail’li çocuklar için aynı zamanda ‘bisiklet bayramı’ olarak adlandırılır. Her yaştan binlerce çocuk yılda bir gün de olsa şehir içi yolları bisikletleriyle baştan başa katederler. Yollar bomboş olduğu ve hayat neredeyse tamamen durduğu için ülkenin her yerinde çocuklar caddelerde oynar, bisiklete biner, çılgın motosikletçiler bomboş yollarda hız rekorları kırar. Aşırı dinci Haridiler ise  yanlışlıkla kendi mahallelerinden geçen hız meraklılarını yumurta yağmuruna tutarlar.
Magen David Adom’un yayınladığı verilere göre bu yıl, Kipur orucu sırasında 1779 kişiye ilk yardım müdahalesi yapılmış. Bunların yarısı bisiklet kazaları, diğer yarısı ise oruç sırasında fenalaşan insanlarmış.
Genel olarak Kipur gününde sinagoglarda dulara katılım yılın diğer günlerinin iki üç katına çıksa da, ülkenin Yahudi nüfusunun hatırı sayılır bir bölümü oruç tutmadığı için Yom Kipur Tel Aviv'in bazi bölgelerinde ve Kibbutz’larda geleneksel olarak gündüz barbekü yapma günü olarak değerlendirilir.
Haaretz Gazetesi’nde yayınlanan bir makalede, son yıllarda İsrail laikliğinin kalesi olan  Kibbutz’larda dahi eskiden normal bir çalışma günü olan Yom Kipur’un artık  genel olarak bir dinlenme gününe dönüşmüş durumda olduğu belirtiliyor. Yüzyıllık geçmişiyle İsrail tarımının belkemiğini oluşturan 250’nin üzerindeki Kibbutz’ta bu dönüşümün 1973 Kipur Savaşı’ndan sonraki yıllarda başladığı vurgulanıyor. İsrailli sosyologlar Yom Kipur’un laik İsrail kültüründe bu savaşla yeni bir yer edindiği ve insanların kendilerini sorgulamaya yöneldiklerini vurguluyor. 
Zamanı geçmişten kopuk ileriye doğru akan bir süreç olarak yorumlayan, geçmişi tamamen terk etmeye istekli post-modern yaşam tarzları ile herşeyin geçmişte verildiği gibi kalması gerektiğine inanan ve her türlü yeniliği elinin tersiyle iten Haridiler İsrail kültürünün iki ucunu teşkil ediyor. Bu iki ucun arasında yer alan, Yahudi kültürü ve değerlerinin teknoloji, bilim, sanat, tıp, hukuk ve eğitim sistemi ile laik bir şekilde beraberce yürütülebileceğini düşünen laik kesim ise İsrail halkının çoğuğunluğunu oluşturuyor. Ülkenin politik haritasının da merkezini oluşturan bu çoğunluk israil’in geleceğine yön verilmesinde en önemli karar verici rolünü oynuyor.
Yom Kipur şüphesiz bir pişmanlık, iç hesaplaşma ve bunun sonucunda doğan bir uzlaşma ve barışma günüdür. Bu iç hesaplaşma süreci daha iyi bir gelecek kurmak için yapıcı olma çabasını beraberinde getirir.  Öz eleştirinin yükseldiği  bu dönemde İsrail basını da  geleneksel olarak adaletin kılıcını eline alıp ülkenin genel gorünümünü  sorgular.
Bu yıl Yediot Ahronot Gazetesi Kipur yayınında, editörün köşesini yıl içinde yapılan hataların hesabının yapılmasına ve  ülkenin dilemesi gerektiği özürlere ayırmış. ‘İsrail için bir özür zamanı’ başlıklı makale ülkenin içeride ve dışarda yürüttüğü politikalarda yapılan yanlışlıkları ve verilen hatalı kararları sorgulayarak yeni yılda bu yanlışların düzeltilmesi için çalışılması gerektiğini vurguluyor. Makalede hazırlanan on maddelik ‘özür’ listesinde Yediot Ahronot yazarları ilk olarak İsrailli politikacıların bölgede barışın sağlanmasını geçtiğimiz yıl da gerçkeleştiremedikleri için kendi vatandaşlarından ve komşuları Filistinlilerden özür dilemesi gerektiğini belirtiyorlar.
Lübnan Savaşı’nın olumsuz etkilerinden birinin Filistlinlilerle yürütülen barış sürecinin gündemin kenarına itilmesi olduğuna işaret eden yazıda, Filistinlilerin günlük yaşamda çektikleri zorlukların medya ve toplum nezdinde ikinci plana itildiği vurgulanıyor, İsrail hükümetinin öne sürdüğü, ‘Filistin tarafında partner yok’ söyleminin bölgede yaşayan tüm insanların en elzem ihtiyacı ‘barışı’ ötelediği için sert bir biçimde eleştiriliyor.  
Haaretz Gazetesi’nde Uzi Benziman tarafından kaleme alınan ‘İsrail partner mi?’ başlıklı Kipur yazısında da benzer düşünceler dile getiriliyor. İsrail’in Şaron döneminde başlayan tek taraflı çekilme politikasının geleceğinin olmadığı ve İsrail hükümetinin ‘Filistin tarafında barış için partner yok’ söyleminin iki ülke halkına da bir fayda getirmediği vurgulanıyor.  İsrail hükümetinin acilen barış görüşmelerine başlamasının gerekliliğine işaret ediliyor.
Benziman yazısında geçmişi örnek göstererek, ‘1973 yılının Kipur gününde bizi haritadan silmek için yola çıkan ezeli düşman Enver Sedat nasıl 1978’de İsrail’e yaptığı ziyarette barış için partnere dönüştüyse, 1967 savaşının düşman komutanı Ürdün Kralı Hüseyin 1973 Kipur savaşına katılmayarak nasıl bizim için bir barış adamına olduysa, Filistinli liderler de bizim için barış yolunda partner olacaklardır’ diyor ve İsrailli liderleri barış yolunda cesur adımlar atmaya davet ediyor.
Oslo Barış Süreci’nin mimarı, İsrail’in efsanevi komutanı Yitshak Rabin ‘barış dostlarla değil düşmanlarla yapılır’ demişti. Benziman da yazısında bu noktaya değinerek ‘barışı arayan bir ülkenin önce düşmanlarına olan zihinsel yaklaşımını değiştirip onlarla savaşmayı değil, barış içinde yaşamayı hedeflemelidir’ diyor. İsrail’in barış denemelerinin hepsinin başarılı olmadığının altını çizen yazar, ‘ancak denemekten vazgeçmemeliyiz ve  barış için ne kadar iyi bir partneriz sorusunu sorgulamamız gerekiyor’ diyor.
Geçtiğimiz yıl İsrail için zor bir yıl oldu. Ülkenin güney batısında sükünet hedefiyle Gazze’den çekilme sancılı olsa da tamamlandı.  İsrail kendi adına işgali sona erdirmek için önemli bir adım attı. İsrail halkı bu fikre alışmıştı -Şaron’un aniden politika sahnesinden çekilmesine rağmen- tek taraflı çekilme planını destekleyen yardımcısı Olmert’i seçimlerde ikidara getirdi. Ancak Hamas’ın İsrail’i tanımama ve doğrudan görüşme yapmama ısrarı, asker kaçırma olayları ve Lübnan Savaşı ile uzun yıllardır görülmemiş şekilde tırmanan bölgesel gerilim, halkın tekrar bir varoluş tehtidinin içinde hissetmesine yol açtı. 1973 Yom Kipur Savaşı’ndan beri belki de İsrail halkı ilk defa varoluşuna karşı bu kadar ciddi bir tehdit algıladı. Ancak Kipur Savaşı Mısır ile yapılan barış anlaşmasının nasıl yolunu açtıysa, Lübnan Savaşı’nın da Filistin ve Suriye ile barış sürecinde yeni bir fırsat penceresi açacağını düşünen İsrail’lilerin sayısı hiç de az değil. Benziman yazısında bu noktayı vurguluyor ve İsrail’in barış için bir partner olması durumunda karşı taraftan da yürekli liderlerin çıkacağını söylüyor.
İsrail eğitim sistemi, Teodor Herzl’in ünlü sözü ‘isterseniz bir masal değildir’ mottosuyla öz güveni yüksek, cesaretli ve atılımcı bireyler yetiştirmeyi hedefler. İsrail Devleti’nin kurulmasında cesaret kaynağı oluşturmak için söylenen bu sözü, kalıcı bir barış için söylemenin belki de tam zamanı.