SUKOT

RAB Moşe`ye şöyle dedi: İsrail halkına de ki, yedinci ayın onbeşinci günü Çardak Bayramı başlar. Bu bayramı Rab`bin onuruna yedi gün kutlayacaksınız. İlk gün kutsal bir toplantı düzenleyecek, gündelik işlerinizi yapmayacaksınız. (Levililer, 23:33)Bu yıl Sukot Bayramı`nı; 6 Ekim Cuma akşamından başlayarak 14 Ekim Cum

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Sukot: Kulübede
(Çardakta) Yaşamak

Sinay Dağı’ndan sonra Yahudiler çöldeki uzun yolculuklarına koyuldu.  Vaat Edilmiş Topraklar’a ulaşmaları 40 yıl sürecekti.  İnsan, koşulları bu kadar zor olan bir ortamda nasıl bu kadar uzun süre hayatta kalabilir?  Yahudiler nasıl yiyecek buldu?  Güneşten korunmak için nerede barındılar?
Tanrı’nın Yahudiler için bir mucize daha yapması gerekiyordu.  Bu mucize, Yahudi tarihi boyunca tekrarlanacaktı: Tanrı İnayeti (lütuf) mucizesi. Sukot, Yahudilerin zor koşullarda hayatta kalışını anar.  Yahudiler çölde mucizevi biçimde yaşadı çünkü Tanrı onları sürekli kolladı.  Yahudilerin daha sonra, koşulları çöldeki kadar kötü olan çeşitli ülkelerde, yüzyıllarca süren yolculukları sırasında da Tanrı onlara sevgisini ve himayesini gösterdi.
Bu 40 yıl boyunca, Yahudiler Tora’yı aldıktan hemen sonra, Tanrı onları gökten düşen bir ekmekle besledi.  Bunun adı "man" idi.  Kızgın güneşten korumak için de, Yahudiler nereye giderse gitsin, onları izleyen bulutlar vardı.  Yahudiler bu mucizeyi hatırlamak ister.  Ancak sadece bahsetmek yerine, bir adım ileri giderler ve bunu yeniden canlandırırlar.  
Sukot (suka’nın çoğul hali) "kulübe" demektir. Dindar Yahudiler (en lüks villalarda oturanlar bile) bu bayramda, sekiz gün boyunca yaşayacakları küçük bir kulübe (çardak) inşa eder. Sıcak iklimlerde, birçok Yahudi yemeklerini suka’da yemekle kalmaz, burada uyur da.  Daha soğuk ülkelerde, yemekleri  suka’da yemek yeterlidir.  Amaç, bir evin güvenliği yerine, zayıf bir yapıyı tercih etmektir.  Bu şekilde esas korumanın Tanrı’dan geldiğini anlarsınız.

Ev, Yuva Değildir
Tuhaf olan şu ki, Yahudilerin evlerinin konforunu bırakarak geçici bir barınakta geçirdikleri zamana zeman simhatenu da denir: sevinç zamanı. Sukot, sevinci simgeleyen bayramdır.  Rahat evimizi sadece aile ve arkadaşlarımızla birlikte oturmak için bıraktık diye neden daha mutlu olalım?  Size açıklayayım:
Gerçekten mutlu olmayı herşeyden çok isteyen bir adam hakkında güzel bir midraş vardır.  Tanrı’ya içtenlikle dua etti ve arzusunun nasıl yerine geleceği sonunda ona söylendi.  "Gerçekten mutlu bir adam bul ve onun gömleğini giy.  O zaman sen de onun neşesini paylaşacaksın."  Adam aylar boyunca o kişiyi aradı.  Ne zaman gerçekten mutlu birini bulduğunu sansa, o kişiyi biraz daha yakından tanığında, işin aslının öyle olmadığını anlıyordu; gülümseme, üzüntüyü gizleyen bir maskeydi – görünürdeki mutluluk gerçek değildi.
Sonunda arayışı başarıyla noktalanır.  Mutluluğu tam, yaşam sevinci gerçek olan, kahkahası içsel uyum ve barışı yansıtan birini bulur.  Ancak bir sorun vardır.  Adam o kadar yoksuldur ki gömleği bile yoktur.
Sukot, sahip olduklarımızın bizi mutlu eden unsurlar olmadığını bize hatırlatmanın yolu da olabilir. Fiziksel bir ev, yuva değildir.  Bir kulübede, Tanrı’nın koruyucumuz olduğunu bilerek yaşamaktan mutluluk duymak, duvarların ve bir çatının sağlamlığının bize güvenlik ve mutluluk verdiği düşüncesine güvenmekten çok daha anlamlıdır.  Yahudiler Sukot’ta "bana bir sığınak ver" yakarışının, bir şarkı sözü değil, Tanrı ile sohbet olduğunu anlar. 

Dört Tür Yahudi
Yahudiler, Sukot’ta evlerini değiştirmekle kalmaz.  Bayramın önemli bir uygulaması daha vardır.  Yahudilerin dört farklı bitkiyi alması (bu bitkiler, Yahudilerin çöldeki yolculuktan sonra gidecekleri Yisrael’de yetişen türlerdir) kulübelerine (suka) girmeleri ve bitkileri her yönde sallamaları istenir.
Bu dört tür:
1. “Lulav”, hurma ağacı dalı
2. “Aravot”, söğüt dalı; söğüt su kıyısında yetişen bir ağaçtır
3. “Hadas”, mersin ağacı dalı; çok güzel kokar.
4. “Etrog”, büyük bir limonu andıran bir bitki
Bazıları Lulav’ın insanın belkemiğini, Hadas’ın gözlerini, Aravot’un dudaklarını, Etrog’un da kalbini temsil ettiğini söyler. Bu dört türle Yahudiler, Tanrı’ya vücutlarının başlıca bölümleriyle tapma isteklerini ifade eder.
Bir başka ünlü yorumlama, bu dört bitkiyi, dört farklı Yahudi türünün simgeleri olarak görür:
Etrog’un hem tadı, hem kokusu vardır.  Hem öğrenimi olan, hem de iyi edimler yapan Yahudileri temsil eder.
Lulav’ın (hurma ağacı) tadı vardır ama kokusu yoktur.  Öğrenimi olan ama iyi edimlerden yoksun Yahudileri temsil eder.
Hadas’ın (Mersin’in) kokusu vardır ama tadı yoktur.  Tıpkı iyi edimler yapan ama öğrenimsiz olan Yahudiler gibi.
Aravot’un (Söğüt’ün) ne tadı, ne de kokusu vardır. Ne öğretimli, ne de iyi edimleri olan Yahudileri temsil eder.
Bu ritüelin dikkat çekici fikri, bu dört türün kutsanmak üzere bir araya getirilmesinin gerektiğidir. Hiçbiri dışarıda bırakılmamalıdır; hiçbir Yahudi gereksiz veya feda edilebilir görülmemelidir.  Mükemmel olmayan üçü –Lulav, Arava ve Hadas - Etrog’un etrafına konulmaktadır; tıpkı mükemmel olmayan Yahudilerin, onları esinlendirecek kişilerin yanına getirilmesi zorunluluğu gibi.  Dördü hep birlikte, birleşmiş Yahudiliğin simgesi olarak dünyanın dört yönünde dalgalandırılmaktadır: Yahudilerin misyonunun, bilgeliğini bütün insanlığa getiren, "ulusların üzerinde bir ışık" olduğunu göstermek için.

Simhat Tora:
Daire Oluşturalım

Sukot’un son günü, geçen zamanla yeni bir ad kazanmıştır: Simhat Tora, Kanun’la sevinme günü. Sukot bir sevinç bayramı olduğundan, son günü çok özel bir farklılıkla, kutsanmış gün olarak seçilmiştir.
Moşe’nin beş kitabı Humaş, her hafta okunmasına ve bir yıl içinde tamamlanmasına olanak tanıyan haftalık bölümlere bölünmüştür.  Dünyanın dört bir yanındaki sinagoglar Yaratılış (Bereşit) ile başlar ve on iki aylık çevrimi Yasa’nın Tekrarı (Devarim) ile bitirir.  Bir yıllık bir proje teorik olarak herhangi bir zaman başlayabilir.  Ancak gelenek, okumayı  Simhat Tora’da tamamlamamızı ve aynı gün hemen baştan okumaya başlamamızı ister. Bu çok güzel bir öğrenim cevrimi meydana getirir.  Bunu, sinagogda Tora ile dans ederek ve daireler oluşturarak simgeleriz.
Kişi Tora’yı ne zaman bitirir? Hiçbir zaman. Bitirir bitirmez baştan başlarız. Devamlılık diye buna denir!

Kaynak: Nedenleri ve Niçinleri İle Yahudilik,
Yazan: Rabbi Benjamin Blech,
Çeviren: Estreya Seval Vali