Marsel RUSSOBu haftaki geniş-açı bölümümüzde Marsel Russo, son dönem içinde gelişen birtakım güncel siyasî olayları ve günümüz antisemitizmini değerlendiriyor
Karmaşık bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar arası ilişkiler de, uluslararası veya toplumlar arası ilişkiler de, sıfatlandırmakta güçlük çektiğim bu karmaşanın kurbanı oluyor
Medya yolu ile olsun, doğrudan beyanatlar yolu ile olsun, toplumlar hedef alınıyor, durduk yere gücendiriliyor.
Geçen kış aylarında, Danimarkada çıkan Hz. Muhammed ile ilgili yakışıksız karikatürler İslam dünyasını ayağa kaldırır, çeşitli Müslüman ülkelerde insanları sokağa dökerken; İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecadın İsrailin varlığını sorgulayan, Holokost gerçeğini inkâr ederek Yahudi karşıtı fikirlerini ortaya koyan sözleri kaygı ile izlendi. İlginçtir, İran liderinin yaklaşımına, Katolik bir ülkenin başkanından destek geldi. Yaz aylarında yaşanan İsrail Hizbullah çatışmasının tepe noktasında, Venezuella Başkanı Hugo Chavez bir yandan İsrail ile diplomatik ilişkilerini rafa kaldırırken, Ahmedinejadın antisemit söylemine de arka çıktı. Emperyalist Amerikanın Ortadoğudaki temsilcisi İsrailin masum Filistin halkına çektirdikleri bir yana, Lübnanı gelişigüzel bombalaması oynanan oyunun ve Büyük Ortadoğu Projesinin bir gereği idi Chaveze göre...
Derken bu kez sahneye Katolik dünyasının lideri Papa XVI. Benedict çıktı ve İslam âlemi bir kez daha sokağa döküldü. Bin sene önce yaşamış bir Bizans hükümdarından yaptığı alıntılar gerçekten, misyonu insanları birbirine yakınlaştırmak olan bir din adamına yakışmıyordu
Vatikanın gücü, eskiden olduğu gibi, bugün de siyasî arenada hâlen etkin durumda
Acaba Katolik Hugo Chavez, dostu ve uluslararası alanda destekçisi olduğu Ahmedinejada, Papanın Hz. Muhammed ile ilgili sözleri hakkında ne dedi?
Fransada Ermeni yılı
Avrupada Ermeni olayları hakkında alınması öngörülen kararlar
Türk asıllı milletvekili adaylarının Ermeni soykırımını tanımamaları üzerine, seçime hazırlanan Hollandada parti listelerinden dışlanmaları vs
Ne dünya ama! Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Böylesi hızlı, anlamsız bir yumak içinde, Türk Yahudi bireyi ister istemez gündelik yaşantıda kendini konumlandırmaya çalışıyor.
Asırlardır Anadolu topraklarında baskıcıdan çok himayeci bir yönetim altında rahat bulmuş, ancak kesinlikle çizmeyi aşmayı düşünmemiş; içinde yaşadığı topluma hep katkı yapmaya çalışmış, bunun karşılığında ise, huzur bulmayı, dini kültürel kimliğini korumayı arzulamış, Türk Yahudi toplumu ve bireyleri, bu kadar hızlı gelişen olaylarda, kendini konumlandırmada sıkıntı çekiyor.
Yaz aylarında Ortadoğuda tırmanan olaylar, uzun senelerdir hissedilmeyen bir antisemitizmi doğurdu. Bu öylesi şiddetli ve ani oldu ki, öylesi beklenmedik çevreler antisemit halkaya dâhil oldular ki, buna anlam vermek bir hayli zor! Oysa tarihin hiçbir kıvrımında Osmanlı Devletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin çıkarları Yahudi toplumu ile veya İsrail Devleti ile karşı karşıya gelmedi. Yahudi toplumu, Anadoluda yaşayan Ermeni ve Rum cemaatlerinden farklı bir tutum ve davranış sergiledi her zaman. Bir arada yaşadığı ve bir arada yaşamaktan hoşnut olduğu Müslüman çoğunlukla uyum içinde oldu.
Hâl böyleyken, uzun seneler sonra hortlayan antisemitizmin nedeni ne? Neden Müslüman Türk aydını böylesi bir fikrin elle tutulur, gözle görülür hale gelmesine göz yumdu veya yumuyor?
Elbette ki bunun temelinde Ortadoğuda yaşananlar var. Onlarca yıldır bitmeyen Filistin sorunu bağlamında Yahudi İsrailin Müslüman Filistin halkına, Müslüman Lübnan halkına yaptıkları var! Bu olayların, yukarıda örneklenen karmaşanın içinde algılanışı değişik tabii!
Olayları birazcık takip edenler bilirler ki, Ortadoğu meselesi dini bir sorun değildir.
İsrail Arap sorunu tamamen siyasî bir olaydır. Bir toprak parçasının, İngilizler tarafından
Birinci Dünya Savaşının sisli günlerinde, iki ayrı topluma vaat edilmesi ile başlayan, talihsiz bir dramdır
Adeta bir kişilik yere yapılan çifte rezervasyondur. Bu dramdan siyasî beklentisi olan başta feodal Arap yapısı ve dönemin güçlü devletlerinin, göz göre göre olayları bir Yahudi İsrail Müslüman Filistin çatışması şekline dönüştürmesi veya buna izin vermesi ise ayrı bir trajedidir.
Türk kamuoyu olayları bir Müslüman Kardeşliği bağlamında değerlendirmiş ve isteyerek veya istemeyerek antisemit çizgiye kaymıştır. Bunu yaparken Arapların, İngilizlerin teşviki ile Osmanlıya karşı tavır aldığını ve ilk Arap İsyanının, Filistine yerleşen Yahudilere değil, Müslüman Türklere Halife Padişaha karşı yapıldığını göz ardı etmiştir. Aynı şekilde, Birinci Dünya Savaşı esnasında, Filistin topraklarında bulunan birçok Rus Yahudisinin Osmanlı vatandaşlığına geçtiğini ve İngilizlere karşı çaba içine girdiğini de bilmemektedir
Arap başkentlerinin, örneğin Ermeni sorununda veya Kıbrıs sorununda Türkiyeye hiçe yakın destek vermeleri ise işin cabası
Şimdi soruyu yinelemek gerek: Hâl böyleyken uzun seneler sonra hortlayan antisemitizmin nedeni ne?
İlk kez 19. yüzyıl sonlarında yayınlanmış ve defalarca yenilenerek günümüze dek gelen antisemit çok satan kitap, Siyon Önderlerinin Protokolleri, aslında olayı basitçe özetler:
Bir yanda, Engizisyonlardan bu yana parayı elinde tutan, sermaye hareketlerine yön veren Yahudi
Öte yanda, buna karşı duran, proleter iktidarın tesis edilmesi için çalışan Yahudi
Bir yanda tüm ülkelerin politik sistemine entegre olmuş, karar alma noktalarına ulaşmada etkin Yahudi
Öte yanda, Merkava tankları üzerinde kendini savunan veya değişik bir bakışa göre karşısındakini sindiren, Ortadoğuyu ele geçirmek isteyen düzenin aktörü Yahudi
Tablo bu kadar basit ve zor!
Bu şekli ile Yahudi ve Yahudilik o denli anlaşılmaz ve o denli gizemli ki, birçok kitaba, filme konu olduğu gibi, birçok siyasî beklentiye de malzeme olabiliyor ve antisemitizm hiç eksik olmuyor. Zaman zaman uykuya yatıyor, şekil değiştiriyor; ancak hiç eksik olmuyor.
Karikatürler, Tel-Avivde Mart 2006da düzenlenen, Yahudi karikatürcülerin, antisemitizmin Yahudi perspektifinden nasıl göründüğünü anlatan karikatür yarışmasından alınmıştır.
(http://boomka.org)