Bugüne kadar dört kez yapılan yıllık yerel geçit her yıl binlerce katılımcıyla gerçekleşiyor. Fakat artan halk muhalefeti ve şiddet tehlikesi nedeniyle Kudüs polisi gelecek ay yapılması planan eşcinsel gösterisi için verilen iznin yeniden değerlendirileceğini bildirdi
Mirel Çiçekli
II. Dünya savaşı sırasında Almanya, Türkiye sınırına dayanmışken Rusyayı biran evvel işgal etme amacı ile yön değiştirip 22 Haziran 1941 sabahı birçok koldan Rusyaya saldırdı. Hitlerin dünyayı fethetme hırsı ile verdiği bu yanlış karar hem savaşın hem de Türk Yahudilerinin kaderini değiştirdi. Hitler eğer ana plana sadık kalsa idi, nihai çözüm raporunda kayıtlı olan 55,500 Türkiye Yahudisi on gün gibi kısa bir sürede öldürüleceklerdi.
22 Ağustos 1939da Alman Lideri Adolf Hitler, generalleriyle yaptığı toplantıda kendisi ile İtalya Lideri Benito Musolininin kişiliklerini ve ülkelerini analiz edip Avrupayı işgal planını oluşturdu. Hitler, içinde bulunduğu durumun ve sahip olduğu otoritenin çok değerli olduğunu biliyordu. Bir suikastçı tarafından öldürülme olasılığı tarihin gidişatının istediği biçimde yönlenmesi engelleyebilirdi. Bu yüzden, bu tarihsel konumu hemen hareketle Alman ulusunun lehine çevirmeye karar verdi. İtalyan Lideri Musolini de kendi ülkesi için aynı fikirleri paylaşıyordu.
Hitlere göre Avrupa ülkelerinden hiçbiri kuvvetli durumda değildi. Hitlerin Avrupa ile ilgili düşüncesi; İngilterenin büyük tehlike altında olduğu, Fransanın pozisyonunun giderek azalan nüfusuyla birlikte bozulduğu, Yugoslavyanın çökmek üzere olduğu, Romanyanın her zamankinden daha zayıf olduğu ve Mustafa Kemalin ölümünden sonra yeni Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk gibi ileri görüşlü, kararlı ve cesur bir liderin eksikliğini yaşadığı şeklinde idi.
Hitler, Bizi avantajlı kılan tüm bu şartlar birkaç yıl içinde değişebilir. Benim ne kadar yaşayacağımı kimse bilemez. Diğer ülkelerin durumları göz önüne alınırsa Almanyanın bugünkü şartlardan daha iyi bir konumda olması dört - beş yıl içinde mümkün olmayacaktır. diyerek planlarını yaptığı Avrupa ve Türkiye işgalinin ilk sinyallerini verdi.
12 Mayıs 1939 günü Türkiye Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngilizler ile bir anlaşma yapıp olası bir saldırıya karşı yardımlaşma sözü aldı. Haziran ayında Fransanın Hatay ile ilgili tüm beklentilerinden vazgeçmesinden sonra, benzer içerikli bir anlaşma Fransa ile imzalandı. Böylelikle müttefik devletlerin iki en önemli ülkesi ile bir saldırmazlık ve işbirliği anlaşması imzalanmış oldu. Bu anlaşmalarla Türkiye olası bir savaşta yönünü belirlemiş oldu.
Saraçoğlu, İngiltere-Fransa taraftarı gözükürken, Dışişleri Genel Sekreteri Numan Kemal Menemencioğlu ise Alman tarafına yakın gözüküp Türkiye adına bir denge politikası kurmaya çalışıyordu. Aynı anda hem İngiliz ve Fransızlar ile dost olmak, hem de Almanların düşmanlığını kazanmamak için yürütülen bu stratejinin mimarı ise Cumhurbaşkanı İsmet İnönü idi.
1 Eylül 1939 günü Alman ordularının Polonyaya girmesiyle II. Dünya Savaşı fiilen başladı. 3 Eylül tarihinde ise İngiltere ve Fransa, Almanyaya savaş ilan ettiler.
1925 tarihinde Rusya ile Türkiye dostluk ve saldırmazlık anlaşması yapmıştı. Stalin yönetiminin, Türklerden Kars ve Ardahan topraklarını talep etmesinin ardından bir de Boğazlarda üs kurma hakkı istemesiyle Rusya ile ilişkiler fiilen kesintiye uğradı.
Stalinin önderliğindeki Ruslar, saldırmazlık anlaşmasını bırakmış gözüken bir siyaset izliyorlardı. Bu siyasetin bir sonucu olarak 17 Eylül 1939 günü Polonyaya girdiler. Bu gelişme üzerine Polonyadaki Nazi-Sovyet bölgelerini ayıran sınırı belirlemek üzere Rusya ile Almanya, Moskovada bir hudut anlaşması yaptı. Anlaşmayı Alman Dışişleri Bakanı Ribbentrop ile Rus Dışişleri Bakanı Molotov imzaladı. Stalinin 1939 yılında Nazi Almanyasıyla imzalamış olduğu bu saldırmazlık anlaşması Türkiyeyi içinden çıkılamaz, zor bir duruma soktu. Gidişat Almanların ve Rusların Türkiyeye girmelerinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu.
Nitekim Eylül 1940ta Alman General Reader ile Hitlerin savaş analizi şöyle idi; Filistin ve Suriyeye Süveyş kanalından geçerek, Türkiye sınırına ilerlenmeli. Buraya varıldığında Türkiye bize fazla direnemeyecek ve Rusya problemi başka bir boyuta geçecek. O zaman kuzeye doğru Rusyaya saldırmak gerekmeyebilir. Bu yapılan plan içinde Rusyaya saldırmak yoktu. Zaten tarih bu stratejinin doğru olduğunu teyit edecekti.
Nazi Almanya'sının Doğu'ya yayılma politikasıyla Avrupanın neredeyse tümünü işgal eden Alman orduları, İtalyanların yardım çağrısı üzerine 27 Nisan 1941de Yunanistana girip Atinayı işgal etti. Böylece Süveyş kanalını geçmeden bir anda Türkiye sınırlarına dayanmış oldular. Tüm bu gelişmeler olurken Dışişleri Bakanı Saraçoğlu ile Alman Başkonsolosu Von Papen Türkiye - Almanya Saldırmazlık anlaşmasını imzaladı. Hitler daha sonradan saldırdığı her ülkeyle bu tarz anlaşmalar yaptığından, Alman tehdidin engellenip engellenmediği Türk politikacıların kafasını kurcalıyordu.
İşte Türkiyede gerilimin yüksek olduğu, Alman ordusunun Yunanistanı işgal edip Türkiye sınırlarına kadar geldiği tam bu noktada tarih Türkiye yararına bir dönüm noktasına tanık oldu.
Alman Generali Reader Rusya ve İngiltereye saldırmayacağız. Afrikadan Filistin, Suriye ve Türkiyeyi işgal edeceğiz. Sonrasında zaten İngilizlerin Hindistan yolu ile Rusların boğazları kesilmiş olacak. demişti ancak Hitler bu kadar beklemek istemedi. Aceleci davranıp çok önemli stratejik bir hata yaptı ve direkt Rusyayı işgal etmeye karar verdi.
Almanya, Türkiye sınırına dayanmışken Hitler tarihi hızlandırmak adına hırslarına yenik düşüp yanlış bir hamle yaparak 22 Haziran 1941 sabahı Barborasa Harekatı ile birçok koldan Rusyaya saldırdı.
Hitler plana uysa idi Süveyşi keserek Akdenizden Rusların ve İngilizlerin girişini engelleyebilirdi. Filistin ile Türkiyeyi işgal ettikten sonra Rusyaya girerek bütün bölgenin kontrolünü kazanırdı. Hitlerin Rusyayı biran evvel işgal etme hırsı, Nazilerin dünyayı fethetme umutlarının sonunu getirdiği gibi Türk Yahudilerinin hayatlarının kurtulmasına sebep oldu.
Eğer Hitler Rusyayı işgal etmek için sabırsız davranmasaydı, 20 Ocak 1942de yapılacak olan Wannsee Konferansında nihai çözüm için belirlenen Türkiyeden 55,500 olmak üzere Avrupadan toplam 11 milyon Yahudinin yok edilmesi planını içeren rapor sadece satırlarda kalmayacaktı.
Almanyanın Türkiye için yaptığı plan işleseydi, belki de Türkiyedeki durum şöyle olacaktı; Türkiyedeki antisemitizm Hıristiyan Avrupasında ki gibi olmadığından muhtemelen toprağı tekrar işgal edilmiş Türk halkı, Yahudi karşıtı bir harekatın içinde olmayacaktı. Bu yüzden Almanlar Yahudi gettosunu şehrin dışında kurmak zorunda kalabilirlerdi ve bu getto İstanbula yakın ve ada olması avantajı ile korunaklı Büyükada olabilirdi.
Bu ihtimaller düşünüldüğünde 1920 yılında İstanbulu işgal eden İngilterenin zamanında İngiliz karargahı olarak kullandığı Splendid Otel, o vakit bir Nazi karargahı olabilirdi. Savaş patlak verdiğinde Türk Yahudi erkekleri yedek 20 sınıf asker olarak toplanmış olduklarından, onları bir araya getirmek ve kahverengi üniformalarıyla Büyükadaya sevk etmek çok zor olmayacaktı. Kadınlar ve çocuklar zaten problem yaratacak güce sahip değildiler.
Savaş Almanların istediği yönde gittiği takdirde, Türk Yahudileri de muhtemelen Yunanlı dindaşları gibi Auschwitz Sirkeciden yük katarlarıyla Orient Express güzergahı kullanılarak gönderilirdi. Nazi mühendislerinin verimlilik ilkelerine göre tam randımanlı çalışıldığında, günde 6 bin 7 bin kişinin öldürüldüğü Aushcwitz-Birkenauda, Wanseede tespit edilen 55,500 Türk Yahudisinin öldürülme işlemi on gün sürerdi.
Savaş Almanların istediği yönde gitmediği takdirde, Almanlar tıpkı Kiev Babi-Yarda iki günde öldürdükleri 33 bin Ukraynalı Yahudi gibi Türk Yahudilerini de bulundukları gettolardan çıkartıp en yakın ormanlık alanda öldürebilirlerdi. En yakın ormanlık alanlardan bir tanesi de Büyükada ormanlarıydı. Nazi katliamında milyonlara yapıldığı gibi muhtemelen Türk Yahudileri de kendi kazdıkları mezarlarının başında sıraya dizilip topluca kurşuna dizilirdi.
Kim bilir belki de Almanlar kaz adımlarıyla Türk Yahudi gettosuna girerken tıpkı Varşova gettosundaki ayaklanma da olduğu gibi Mordehay Anielewiczin gösterdiği cesareti gösteren Türk Yahudileri de olurdu. Askeri olarak kaybedeceklerinin kesin olduğu bir savaşta, isyan edip ayaklanarak onurunu kazanan Anielewicz gibi birkaç Türk Yahudisi
Kaynakça:
Brave and Desperate- Ghetto Fighters House Museum
Türkiye Cumhuriyetinde Yahudiler- Avner Levi
The Rise and Fall of the Third Reich- William L.Shirrer
Efe Başvekil- Gürkan Hacır
A Short History of the Holocaust, International School for Holocaust Studies -Yad Vashem
http://www.ataa.org/ataa/ref/arm_nazi.html
http://www.sciforums.com/showthread.php?t=35757
http://www.militaryhistoryonline.com/excerpts/hitlercouldhavewon.aspx