Hanri Yaşova`yi yitirdik

Hahambaşılık Onursal Müşaviri Hanri Yaşova 3 Kasım Cuma sabahı aramızdan ayrıldı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

5 Kasım Pazar günü yapılan dini  törenle son yolculuğuna uğurlanan Yaşova’nın cenazesinde ailesi, Hahambaşılık Müşavirleri ve sevenleri hazır bulundular.
Tören sırasında bir konuşma yapan Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya: “(…) Büyük çoğunluğumuzun fikir ve görüşlerine özellikle saygı gösterdiği Hanri Yaşova yaşamı boyunca çevresindekilerin sevgisini kazanmış bir büyüğümüzdü.  (…) Gençlere her zaman saygılı ve yakın  olan, onlara telkinleri  ve sakin konuşmasıyla yön verebilen Hanri abim 1927 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Eğitimini Robert Kolej’de Elektrik Mühendisi olarak tamamladı.  (…)” Bir dönem Türk Musevi Cemaati’nin yönetiminde Başkan Vekili olarak görev yapan Hanri Yaşova’ya o dönemin Başkanı Bensiyon Pinto “Hoca” diye hitap ederdi. Bunu iltifat olsun diye mi yapardı? Hiç sanmıyorum. Gençliğinden beri sahip olduğu bilge kişiliğiyle, fevri olamayan hareket tarzıyla, olayları tahlil ederken ki analitik yaklaşımıyla, uzlaştırıcı ve eğitici yönleriyle cemaat yöneticilerini fikirleriyle etkilemeyi başarmıştı. Hanri Yaşova uzun yıllar üniversite bursları veren bir komisyonun başkanıydı. Bu işe büyük özen gösterirdi.. sebebi gençlere ve eğitime verdiği önemdi. (…) Hanri Yaşova, denize, balığa, kitaplar, bulmacaya ve sohbetin bol olduğu keyifli yemeklere tutkuluydu. Ufkunun geniş oluşu belki de zevkli sohbetlerden ve bol okuduğu kitaplardan şekilleniyordu.
Çocukları Loret, Moris eşleri Celal ve Viki, torunları Daphna, Ariela ve Sina, Hanri Yaşova’nın  vefatıyla sadece bir  baba, bir büyükbaba yitirmediniz aynı zamanda bir arkadaşınızı kaybettiniz.  Bizler de öyle. Hepimizin başı sağ olsun” dedi.
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz.

Dostlarının kaleminden Hanri Yaşova
Hocam için

Hanri Yaşova’yı 1971 yılında Yıldırımspor Kulübü’nü topluma tanıtma ve cemaatte iyi bir yere getirmek için Sara Sisa, İsak Fis, Niso Tazartes, Jak Amram’la aynı anda tanımak şansına sahip oldum. Onunla Yıldırım’da yıllarca omuz omuza görev yaptık.
1977 yılında Hahambaşılık’taki görevime başladığımda yolumuz orada da kesişti.  Hanri Yaşova; bilgili, soğukkanlı, analiz etme yeteneği çok güçlü, teşhis koymakta hiç aceleci olmayan bir kişiliğe sahipti.  Hayırseverlikte, cemaatteki görevlerinde öne çıkmayı hiç ama hiç sevmezdi. Görevi, ödev olarak kabul ettiği için yapardı.
Tora’da der ki:” Umtsa hen vesehel tov bene eloim veadam.”
“Mükemmel insan, hem Tanrı tarafından  takdir gören, hem de insanlar tarafından sevilen insandır”
O da bu sözlerin örneği gibiydi.
O tatlı ve hoş bıyıklarının altındaki gülüşü, çok anlamlı, samimi ve sevgi doluydu.
Ona 1981 yılında “ hoca” adını verdim. O, benim gerçekten hocamdı. Cemaatteki görevlerim müddetince bana yol gösteren, ışık veren, toleransıyla beni yönlendiren, dinler arasında tefrik yapmamak gerektiğini ve insanlara karşı nasıl davranmak gerektiğini, davranış anlama sanatını öğretti. Ne kadar öğrenebildiğimi bilemiyorum; ama onun yolundan ilerlemek için elimden geleni yaptım, bunu biliyorum.
Hoca, açık sözlü, lafını esirgemeyen; ancak düşündüklerini karşısındakine sindire sindire anlatan ve onu üzmemeye gayret eden bir kişiliğe sahipti. Onun yanında çok sevdiğimiz, hepimizin canı olmuş Meri’si vardı. “Meri” dendiği zaman, onun da gözleri parlardı. Ona “sultanım” derdi. Bu sözcük aramızda en keyifli zamanlarda kullandığımız bir sevgi ifadesi ve güzel günleri birbirimize hatırlatma vesilesi oldu.
Ben çok değerli hocamı, dostumu, mesai arkadaşımı, sırdaşımı kaybettim. Ne kadar zor olduğunu anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor. Son söz olarak şunları söyleyebilirim: bu dünyaya, Hanri Yaşova gibi insanlar lazımdır. Hayat, o zaman gerçek değerine kavuşacaktır.
Rahat uyu Sevgili Hocam,
Gençlerimiz var olduğu müddetçe, cemaatte önderliğini yapmış olduğun her ne varsa bundan sonraki nesillere de  örnek olmaya devam edecektir.
BENSİYON PİNTO

Bir arkadaş / bir kardeş

Hanri Yaşova ile 1941ᆾ yılında beri arkadaştık. O Robert Kolej’de, ben ise High School’daydım, hafta sonları buluşurduk. Daha sonra ben de, Robert Kolej’in Mühendislik kısmından o ise Elektrik Mühendisliğinden mezun olduk. Çok derin bir arkadaşlığımız vardı. Dört yıl kaldığım Amerika dönemimden sonra da arkadaşlığımız devam etti. Kıskanır, “bu kadar sene arkadaşlığınız nasıl sürdü?” derlerdi. Son gününe kadar böyle  devam etti. Eşim Rita ile 1954 yılında evlendik, o da bizden tam bir hafta evvel eşi Meri ile evlendi. Çok uyumlu bir çifttiler. Arkadaşlığımızın son güne kadar devam etmesinde en önemli unsur, eşlerimizin de çok iyi anlaşmasıydı.
Çok iyi, dürüst, mantıklı, soğukkanlı, çabuk öfkelenmeyen, gençlere büyük önem veren bir kişiydi. Hayatı süresince gençlere büyük destek verdi.  Onursal Başkan Bensiyon Pinto’nun danışmanlığını yaptı. Aslında Yaşova başkan olacaktı, ancak istemedi. Bu durumda Pinto kendisinden yardımcısı olmasını rica etmişti.  Uzun yıllar Hahambaşılık Müşavirler Kurulu’nda görev aldı.
Yaşamasını seven, yaşamdan zevk alan ancak büyük idealleri olamayan mütevazi bir insandı. Her ortamda farklı arkadaşlık yaratabilirdi. Arkadaşlığa, fikirlere önem verir ve dinlemesini bilirdi. Lisana karşı özel bir yeteneği vardı, hitabeti de çok kuvvetliydi. “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül dost ister kahve bahane” sözleri Hanri için yazılmış adeta. O bir keyif adamıydı.
Amerika’dan döndüğümde tanıştığım bir hanımı çok beğenmiştim, bana: “ Yahu sen buna hiç başlama. Unut ” sözleriyle tasvip etmediğini ifade etmişti. İyi niyetli olduğunu bildiğim için onu dinlemiştim.  Hayatım konusunda da bana etki edebilecek kadar birbirimize yakındık. Daha sonra da eşim Rita ile tanıştırdı.
Çok çok üzgünüm arkadaştan öte, bir kardeşi kaybettim…
ALBERT KAZEZ

Bir çınar devrildi…

Henri Yaşova’ yı  uzun seneler önce tanıdım.
Gerçek dost olarak kimleri bilirsin deseler, Henri mutlaka en ön sıralarda olurdu. En çok kiminle eğlenmekten, şakalaşmaktan zevk alırdın deseler, mutlaka başlarda “O” nu sayardım. Bir konu hakkında görüş almak istersem güvenilir, gerçekçi değerlendirmeleri yapacakların başlarında “O” nu bilirdim. Sadece iyi bir dost olarak yakınlarına değil,  Henri çeşitli dernek ve kuruluşlarda aktif görev alarak tüm topluma, ışığını  yayan verici bir kişiliğe sahipti.
Henri, tartıştığımız  konulara farklı açılımlar  getirir,  en girift problemleri basit bölümlere ayırıp geniş  bilgisi ile yoğurarak bunlara değişik ve yaratıcı çözümler getirebilirdi. 
Henri’nin her zaman gülümseyen, nur saçan aydınlık yüzü, çocukluğunu hiç kaybetmemiş muzipliğini dışarı vururdu. Birbirimize yaptığımız  sınır bilmez şakalar arkadaş grubumuzu kahkahaya boğardı. Hayattan zevk alan, o keyfi dışarı  yansıtan, esprili, neşe kaynağımızdı Henri.
Seni çok özleyeceğiz... Toprağın bol olsun sevgili Henri
MARİO FRAYMAN

Tam 72 yıl!

Hanri ile birlikteliğimiz 1934 yılının Eylül ayında Işık Lisesi’nin ilkokul 2. sınıf sıralarında başlar. Tam 72 yıl! O tarihten beri hiç ayrılmadık. Robert Kolej’de beraber okuduk. İkimiz de hayata atıldıktan sonra evlendiğimiz eşlerimizin de dost olmaları ile hayatımız ailece de birlikte devam etti.
Birbirimizi bir kardeş olarak, hatta kardeş olmaktan da öte bir bağlılıkla sevdik ve saydık.
Duygu ve mantığını çok az insanın başarabileceği derecede dengede tutmasını bilen ve bildiren ve her şeyin üstünde pırlanta gibi bir kalbe sahip kardeşimdi. Böyle bir varlığı kaybetmenin derin acısını içimde duyarken onun sık sık tekrarladığı şu kelime beni biraz teselli ediyor: “Ama ne yapalım? Hayatın gerçeği bu!”
Rahat uyu Hanriko!
REMZİ ÇETİNDAĞ