Sara YANAROCAKBizans İmparatoru Büyük Konstantin`in iktidarı döneminde (M.S. 306-337) Hıristiyan Dini tüm Roma İmparatorluğu coğrafyasının üzerinde en baskın ve İmparatorluğun resmi dini haline geldi. İmparatorun kendisi de ölüm döşeğinde vaftiz olarak, Hıristiyan olarak öldü"
İki inancın ayrılması
Bizans başpiskoposu Altın Ağızlı Vaiz lakaplı John Chrysostom (M.S. 345녟) döneminde dinlerarası ayrımcılık en üst seviyelere taşındı. Bir dönem Suriyenin Antiyoh Bölgesinde yaşayan Chrysostom orada yaşayan Hıristiyan Yahudiler aleyhinde hareketlere başladı. Bu Hıristiyan Yahudiler İsanın ölümünün hemen ardından onun fikirlerini dikkate alan, ama ibadetlerini hala sinagoglarda yapan, Yahudi geleneklerini sürdüren sosyal hayatlarını Yahudi çevrelerinde yaşayan, hatta Yahudi doktorları ile tedavi edilen bir topluluktu.
O dönemlerin ilk kiliseleri dahi, hala Yahudiliklerini sürdüren, ama İsaın felsefesi ile yaşayan Yahudi Hıristiyanlardan oluşuyordu. Hatta bu arada putperest gerçek Romalıların çok büyük bir bölümü de gerçek Yahudilik dinine geçmişlerdi. Bunlar ise kendilerince, Roma İmparatorluğunun putperestliğine bir başkaldırı olarak kabul ediliyordu. Kilise liderleri bu din değiştirme vakasına Yahudilerin günah teşviki adını vermişlerdi.
4. yüzyıldan itibaren, bir seri kilise konsili tertiplenerek, Hıristiyanlık ve Yahudilik inançlarının keskin hatlarla ayrılması çalışmaları başlatıldı. Böylece bu iki inanç arasındaki benzerlikler ve içiçe geçmiş gelenek ve şekiller çarpıcı bir şekilde ayrıştırılıp iki zıt kutup haline getirildi. Haftalık şabat (dinlenme günü) tatili Hıristiyanlar için değiştirilerek Pazar gününe döndürüldü. Paskalya Bayramının tarihi, Yahudilerin Pesah bayramı tarihinden ayrılarak, onunla örtüşmemesi, sağlandı. Karışık evlilikler kesinlikle yasaklanırken, Yahudi dinini sonradan kabul etmek veya Yahudilerle aynı sofrayı paylaşmak bile yasaklandı. Bazı kiliselerin aşırı Yahudi aleyhtarı liderleri Bizans İmparatorlarının kanunlarını, onlardan daha da fanatik bir biçimde yürürlüğe soktular.
Bizans İmparatorluğunun son dönemleri
1054 yılında İtalyanın bir kasabası olan Oriada yaşayan Paltielin oğlu Ahimaaz; Ahimaazın Tarihi adlı kitabını tamamlamıştı. Bu çalışma, yazarın ailesinin 9. yüzyıldan itibaren yazarın ailesinin tarihini kapsıyordu. Aile İtalyada ve Kuzey Afrikada yaşamlarını sürdürmüştü. Kitapta, Bizans Yönetimi altındaki İtalyada o dönemde yaşayan Yahudilerin ekonomik, sosyal, dini, geleneksel, kültürel yaşamlarını ve yaşama şartlarını en ince detaylarına kadar naklediyordu.
O dönemin aktüel Yahudi yaşantısı, kitaba göre, Bizans kilise yönetiminin pençesinde sindirilmiş yasaklar ve aşağılamalarla dolu, Bizans İmparatorluğunun son dönemlerinde artık o denli kötü değildi. Yahudilerin hayatı bir rahatlama içine girmişti. Konstantinopolis (İstanbul), Kıbrıs ve Rodos adalarında, İtalyanın Bari, Oria, Brindizi ve Otranto bölgelerinde, Yunanistanın Selanik ve Korint Bölgelerinde, Smyrnada (İzmir) ve Anadolunun kıyıları boyunca Yahudi cemaatleri kurulurken sinagoglarını, okullarını ve kültürleriyle geleneklerini sürdürecekleri ortamları rahatlıkla inşa edip, kurmaya ve hayata geçirmeye başlamışlardı. Eretz İsrael ile hayati ilişkileri rahatça gerçekleştirebiliyorlardı. Yahudilerin büyük bir çoğunluğu rahatça ticaret hayatlarını sürdürebiliyorlardı. Bazıları kumaş ticareti, el sanatları ve ipekçilikle uğraşıyorlardı.
15. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, İmparatorluk Osmanlı İmparatorluğunun eline geçti. 1453 yılında Konstantinopolis, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi ve Bizans İmparatorluğuna son verildi. Böylece bu coğrafya üzerinde yaşayan Yahudiler çok daha özgür ve rahat bir yaşama geçtiler. Hatta İspanya ve Portekizden kovulan Yahudi halk da, Osmanlı topraklarına davet edilerek yerleştirildi.
Kudüste gerçekleştirilen katliamlar
Bizans İmparatorlarının bir çoğu sadece Justinianın kanunlarını uygulamakla yetinmemişlerdi. (610ᆽ) yılları arasında hüküm süren İmparator Heraclius Yahudiliğin kesinlikle uygulanmamasını emretmiş, hatta daha ileri giderek Yahudileri vaftiz olmaya mecbur eden yasalar çıkarmıştı. 614 yılında bir ara Kudüsü Perslere kaptıran Bizans, 15 yıl sonra Kudüsü geri aldığında kaldığı yerden devam ederek, bu süre içinde rahat eden Yahudilerden intikam almak için bu kez de büyük bir Yahudi katliamı gerçekleştirdi. Birkaç 10 yıl sonra Kudüs yine Bizanslıların elinden çıkmış, bu defa İslam idaresine girmişti. Kudüsle birlikte Bizans, Suriye, Mısır, Kuzey Afrika ve Sicilyayı da Arap ordularına karşı koruyamamış, bu topraklar da onların idaresine geçmişti. Yahudi diaspora cemaatlerinin çok büyük bir kısmı İslam idaresi altına girmişti. Yönetim kademesi Yahudi cemaatlerine yakınlık ve güven duygusu beslediklerinden onlarla iyi ilişkiler kurdular. Karşılıklı ekonomik ve sosyal bağlılıklar kurulmaya başlandı.
Mesela 692 yılında toplanan ilk Konsilde alınan kararlar arasında, Yahudilerle Hıristiyanların hamamlarda birlikte yıkanması, Yahudi doktorların Hıristiyanları tedavi etmesi tamamıyla yasaklanırken, hatta 721de 3. Leo, 873de 1. Basil ve 943te 1. Romanus onları vaftiz ettirip, dini uygulamaları için baskı yaparken, İslam yönetimi altındaki Yahudi cemaatleri bu saçma dayatmalardan, aşağılanmadan ve baskıdan kurtuldular.
devam edecek