Yahudi dünyasindan...

Nadia Cohen eşinin naşını istiyorİsrail`in ünlü casusu Eli Cohen`in Suriye`de idam edilmesinden 40 yıl sonra, Nadia Cohen eşinin naşının geri verilmesine destek aramak üzere İngiltere`ye gitti. Eli Cohen`in dul eşi İngiltere Yahudi Cemaati`ne, “İngiltere`nin Suriye Hükümeti`ne baskı uygulaması için lütfen elinizden gel

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Mossad’da çalışan Mısır doğumlu Eli Cohen, yakalanıp işkence görmesinden ve 18 Mayıs 1965’te idam edilmesinden önce Suriye Hükümeti’nin üst düzey kişileri arasına karışmış, etkili bir konuma gelmişti. İdam edildiğinde Eli Cohen 41, üç çocuğu ile dul kaldığında Nadia ise sadece 29 yaşındaydı. 1959’da Eli Cohen ile evlenen ve bugün 71 yaşında olan Nadia bir daha evlenmedi.
Cohen çifti evlendiğinde evlerini Tel Aviv’in güneyindeki Bat Yam kentinde kurdu, çünkü bu kent Eli’ye doğup büyüdüğü İskenderiye’yi anımsatıyordu. Bağdatlı bir aileden gelen Nadia’nın kardeşi Sami Michael, İsrail’de ünlü bir roman yazarı.
Eli Cohen istihbaratta çalışmaya başlayınca, Nadia uzun dönemler, hatta üç hamileliği süresince yalnız başına yaşamak zorunda kalıyordu. Nadia eşinin nerede olduğunu biliyor muydu?
Nadia bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Eşim bir casustu. Tek başıma kalmam ve yalnızlığım nedeniyle onu gözlemlemeyi öğrendim.” Nadia Cohen eşinin Suriye’de çalıştığını tahmin etmişti. Çünkü Avrupalı işadamı kisvesi  altına gizlenen Eli’nin zaman zaman getirdiği hediyelerin hiç biri bir Avrupa ülkesinden satın alındığı izlenimini yaratmıyordu. Ayrıca Eli’nin bir kez annesi ile konuşurken Mısır Arapça’sı yerine, Suriye diyalektiğini kullandığına tanık olmuştu.
Eli Cohen 1964 yılının Ağustos-Kasım ayları arasında evinde uzunca bir tatil yaptı. “Eşim sempatik, dost tavırlı, yumuşak başlı, özgüven sahibi bir kişiydi. Zamanla bazı şeylerin değişmekte olduğunu hissettim. Yaşama sevinci adeta yok olmuştu, gergin görünüyordu. Benim gözlemime göre değişmiş, bambaşka biri olmuştu” sözleri ile  zor görevinin Eli’yi ne denli etkilediğine ışık tutuyor.
Cohen Ailesi, idamdan sonra naşın nereye gömüldüğü konusunda bilgilendirilmedi. Nadia Cohen, Suriye Hükümeti’nin aradan bunca yıl geçtikten sonra olaya artık insani boyutu ile yaklaşabileceği ve Eli Cohen’in naşını iade edebileceği umudunu taşıyor.
Uzun yalnızlığından sonra bir eş, bir anne, bir büyükanne olarak Nadia Cohen, “casusun eşi” kimliği ile barışık. Nadia, Suriye Hükümeti’nin de tarihi ile barışık konuma gelmesini diliyor.

Çocuk göçmenler heykeli İngiltere’de
Yaşadığı Danzig’ten ayrılan Frank Meisler 1939 Eylül ayında II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden iki gün önce, diğer 15 Yahudi çocuk eşliğinde Londra’nın Liverpool Caddesi’ne vardı. Yeni bir yaşama başlamak üzere İngiltere’ye gelen bu çocuklar, Avusturya, Almanya, Polonya ve Çekoslovakya’dan toplanan 10.000 kişilik çocuk göçünün bir bölümüydü.
Şimdi dünyaca ünlü bir heykeltıraş olan 67 yaşındaki Meisler, World Jewish Relief ve Association of Jewish Refugees tarafından çocukları kabul ettiği için İngiltere’ye teşekkür etmek amacıyla kendisine ısmarlanan bronz heykelin son rötuşlarını yapmak üzere yeniden Liverpool Caddesi’ne döndü. Heykeli çevreleyen 16 taş levhanın her birinde çocukların göç ettiği farklı kentlerin isimleri yazılı.
1960 yılında İsrail’e göç eden Frank Meisler, Danzig’de yaşayan ve fazla dindar olmayan bir Yahudi ailesinin oğluydu. 1938 yılının Kasım ayında gerçekleşen sinagogların yakılıp yıkıldığı, Yahudilere ait işyerlerinin talan edildiği Kristallnacht’tan (Kristal Gece) sonra Meisler Ailesi tek oğullarının ülkeyi terk etmesi gerektiği kararına vardı.
O günlere ilişkin anılarından söz ederken Frank Meisler, “Gerçek bir Fransa hayranı olan babam Fransa’nın Almanya’yı mağlup edeceğine yürekten inanıyor, eğitimimin yarım kalmasını istemiyordu. Fransa’nın Almanları alt etmesine dek İngiltere’de kalmamı, sonra da ülkeye döneceğimi planlamıştı. Danzig’e yerleşmiş tüccar ve Sefarad bir aileden gelen annem ise bu konuda oldukça kötümserdi” demekte.
Frank Meisler’in iki teyzesi ve büyükannesi Londra’da yaşamaktaydılar. Bu nedenle Meisler 16 yaşında Hava Kuvvetleri’ne katılana dek diğer çocuk göçmenlerin aksine bir aile ortamında yaşamını sürdürme şansına sahip oldu.
Frank Meisler’in Almanya’yı terk etmesinden bir süre sonra ailesi Varşova Gettosu’na gönderildi. Anne ve babası başlangıçta oğulları Frank’a, o dönemde henüz tarafsız olan Lituanya aracılığı ile Kızıl Haç’ın posta kartlarını yolluyorlardı. 3dž karttan sonra ilişki tümüyle kesildi.  Meisler’in eseri olan heykel, ellerinde valizleri Liverpool Caddesi tren istasyonuna varan beş çocuğu canlandırıyor.