Sovyetler Birliği zamanında, Rus Yahudileri antisemitizimden yana birçok kamusal ve ekonomik kısıtlamalarla karşılaştı. Özerk Rusya Devleti`nin kurulmasının ardından Rus Yahudilerinin bir kısmı, dönemin Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile işbirliği yaparak kendi egemenliklerini kurmuş ve sermayelerini günden güne arttırmışlardır. Günümü
Oligark ne demektir?
Dünyanın bir kısmının nefretini bir kısmının ise hayranlığı kazanmış olan oligarklar için kullanılan bu ad, oligarşinin hakim olduğu bir yönetimde söz sahibi olan ve çok varlıklı kişileri anlatan bir tanım. Bu terimin yaygınlaşması Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından halkın bir kesiminin oldukça zengin olmasına dayanıyor. Rus oligarklar tanımı ise özellikle Boris Yeltsin döneminde özelleştirmelerle zengin olmaya başlayan işadamlarına takılıyor. Yaklaşık 15 yıl önce Rusyada yaşayan zengin kesimden bahsetmek söz konusu değilken, bugün Rusya nüfusunun yüzde 3 ya da 4nü oluşturan Yahudi oligarklar ülkelerinde önemli bir ekonomik ve politik güç oldular.
Bu durumda yabancı basının Rusyadaki yeni ekonomiye yönelik sorusu, Nasıl olur da tarih boyunca antisemitizm ile savaşan Yahudiler yeni ekonomiye bu kadar çabuk ayak uydurup, başarılı olabiliyorlar? oluyor. Dünya Yahudi Kongresi eski Başkanı Avi Becker 2004 senesinde Haaretzde yayınlanan makalesinde tarih boyunca Yahudilerin değişim ve yeniden yapılanma sürecinde yeni ekonomiye entegre olmayı başardığını açıkça belirtiyor.
Rus Yahudilerinin ekonomik geçmişi
Yahudilerin Rusya ekonomisinin büyük bir kısmına sahip olmasının nedeni tarihe bakıldığında daha iyi anlaşılıyor. Kapitalizmin başladığı dönemde Yahudilerin mülk sahibi olma hakları ellerinden alınmış, dolayısıyla birçok esnaf işinden mahrum bırakılmıştı. Yahudilerin yeni ekonomide büyük başarılar elde etmesi tam da bu sebeplerden dolayı ortaya çıktı. Geçim kaynaklarını finanstan ve faizle borç para vererek sağlamaya çalıştılar. Derebeylik döneminde ise diğer ülkelerle ticari bağlantılar kurma ihtiyacı duyan Yahudilerin böylece dünya ekonomisinde söz sahibi olma süreci başladı.
Dünyanın birçok yerinde rastlanan bu durum Sovyetler Birliğinde yaşayan Yahudiler için de aynıydı. Komünizm döneminde birçok antisemitik davranışlara maruz kalanların tek şansı bilgi ile birlikte hırslarını da biriktirip, bunları kullanabilecekleri bir fırsatı yakalamaktı. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte kapitalizme geçiş sürecinde birçok kişi ekonomiye giriş yapmaktan korkarken, Yahudilerin de aralarında bulunduğu bir kısım azınlık büyük riskler alarak özelleştirme sürecine katıldı ve başarılı oldu. Bu dönemde petrol, gaz ve diğer madenleri de içeren 80 bine yakın işletme özelleştirildi. Bununla birlikte 1990larda Devlet Başkanı olan Boris Yeltsinle yakın ilişkiler de kuran oligarklar sermayelerini genişletip, güçlenmeye başladılar. Tablo genişleyerek, oligarkların egemenliğindeki Rusya durumunu aldı. Bu durum bugünkü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin 2000 senesinde yönetimin başına geçmesine kadar devam etti.
Putinin oligarklara karşı savaşı
Rus basınında yapılan halk araştırmalarına göre Yahudilerin zengin olmaları, yetenekli ve başarılı olmalarıyla doğru orantılı. İngilterede yayınlanan The Guardian Gazetesi iki yıl önce yaşları 18 - 24 arasında değişen katılımcılarla bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmanın sonucuna göre katılımcıların %42si özellikle spor ve televizyon yıldızı olan oligarklara hayranlık duyuyor. Bu hayranlığın en büyük sebebi ise bu kişilerin ülke ekonomisine ve özelleştirmeye olan katkısı olarak biliniyor. Halkın ünlü ve varlıklı Yahudilere karşı herhangi bir nefret duymamasına karşın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oligarklara karşı başlattığı savaşına devam ediyor. Putinin asıl amacı, günden güne servetlerini arttıran zengin iş adamlarının yatırımlarına son vermek.
Petrol, maden ve gaz şirketlerinin yanı sıra medya, bankacılık gibi sektörleri de ele geçirmeye başlayan Rus oligarşisine karşı ilk savaş Rusyanın tek bağımsız kanalı olan NTVnin sahibi Vladimir Gusinskye karşı açıldı. 2000de NTVnin bankasına düzenlenen baskınlar sonrasında devletin malından 10 milyon dolar çalmakla suçlanan Gusinsky tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra 2004 yılında hükümete açtığı davayı kazansa da, Rusyayı terk etmek zorunda kaldı.
Putinin Gusinskye yaptığı ilk hamle, diğer oligarkların gözünü korkutamadı. Putinin ne kadar kararlı olduğu daha sonra anlaşıldı. Putin, ikinci kurban olarak Aeroflat'ın sahibi Boris Berezovsky seçti. Boris Yeltsinle arası çok iyi olan ve bu sayede birçok ihaleyi almış olan Berezovsky, Rusya hükümeti ile girdiği mücadeleyi kaybetti, sonunda o da Rusyayı terk etti. İngilterenin sığınma hakkı tanıdığı zengin iş adamı, daha sonra televizyonlarda verdiği demeçlerde Putinin Rusyayı devirmek istediğini belirtti. Mart 2006da ise Rusya başsavcılığı Berezovskye darbe yaptığı suçlamasıyla dava açtı. 2000 yılında Rusyayı terk eden iş adamı 2003de İngilterede tutuklandıktan sonra serbest bırakıldı. Kendisine ait olan televizyon kanallarından ORT satıldı, TV6 ise kapatıldı. Şimdi hayatına yeni bir isimle, Platon Yelenin olarak devam ediyor.
Soruşturma açılan bir diğer oligark ise Roman Abramovich. Putin, Abramovich'e 300 milyon dolarlık vergi yolsuzluğuyla ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmanın başlatıldığı gün Abramovich Putinin hamlesine karşılık Chelsea Futbol Kulübünü satın aldı. Abramovichden sonra sırada, Rusyanın en zengin iş adamı olan Yukos petrol şirketinin sahibi Mihail Hadorkovski vardı. Vergi kaçakçılığından soruşturma açılan Hadorkovski kısa bir süre sonra tutuklandı.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi 90lardan bu yana Rusyada birçok yönden egemenlik sağlayan Yahudi oligarklar günümüzde yatırım yapmaktan çekinir hale geldiler. Hedefinde başarılı olan Putinin gelecekteki listesi yalnızca bu isimlerle sınırlı değil. Rusya yönetiminin ilerdeki yeni hedeflerinin Roman Abramovich, Mikhail Fridman, Oleg Deripaska, Vladimir Potanin, Andrei Melnichenko olacağı konuşuluyor. Sadece elindeki sermaye ile hedef seçilmeyenler de var. Rusyada siyaset yapan birçok kişi de listeye girmiş durumda. Bunların arasında bir dönem parti başkanlığı yapan Alexander Livshitz and Grigory Yavlinsky, genelkurmay başkanlığı yapan Anatoly Chubais, başbakan yardımcılığı yapan Boris Nemtsov ve başbakanlık görevini üstlenen Sergei Kiriyenko yer alıyor.
Antisemitizm ve Yahudi oligarklar
Putinin özelleştirmelere ve oligarklara karşı açtığı savaşın devam edeceği muhakkak. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Sovyetler Birliği zamanında resmi basın dünya Yahudilerine ve İsraile sık sık sözel saldırılarda bulunmasıyla tanınırdı. Putinin Yahudi olmayan oligarklarla çok fazla ilgilenmemesine karşın, bugünkü Rusya yönetimi ise Yahudi zenginlere duyduğu olumsuz düşüncelerin sıradan Yahudi halkına karşı beslenmemesi ve antisemitizme dönüşmemesi için büyük çaba sarf ediyor.
Auschwitzin 60. kurtuluş yıldönümü ilan edilen 27 Ocak 2004de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Holokostu anma törenlerine katılmanın yanı sıra 2003te yaptığı bir röportajda Siyonizme duyulan nefretin durdurulması için çağrıda bulunmuştu. Rusyanın İsrail ile iyi ilişkiler kurduğu ve Putinin bu ülkeyi sık sık ziyaret ettiği bilinen bir gerçektir.
Oligarkların politik egemenliğinin Putin tarafından engellenmesi ve radikalcilerin oligarklara karşı nefretinin büyümesi ve dolayısıyla antisemitizme yönelmesi için önemli bir etken olsa da, Habad ın Rusya Temsilcisi Rav Berel Lazar ve Rusya Yahudi Kongresi Başkanı Yevgeny Satanovsky, Putinin oligarklarla olan savaşını desteklemektedir.
Rusya hükümetinin oligarklara karşı uyguladığı politikanın antisemitizmle bağdaştırılmamasının en büyük sebeplerinden biri Yahudi oligarkların kültürel geçmişine bakıldığında çok daha iyi anlaşılabilir. Kökeni Yahudilikten gelen zengin iş adamlarının birçoğunun Yahudi kültürüyle bir yakınlığı yok. Ekonomik açıdan başarılı olmadan önce aralarında herhangi bir anlaşma yapılmış olması da söz konusu değil. Egemenliklerini kurduktan sonra ise anlaşmak yerine birbirlerine rakip oldukları bile söylenebilir.
Rus halkının çoğu oligarklara karşı karmaşık duygular yaşıyor. Biraz imrenmeyle beraber onların üstün başarılarına saygı duyanlar çoğunlukta denilebilir. Onlardan nefret edenlerin sebebi ise zengin Yahudilerin dinlerinden çok oligark olmalarından kaynaklanıyor. Fakat köklü radikalciler antisemitizm içeren mesajlarını vermekte ısrar ederlerse Rusyadaki bu ılımlı durum yerini açık bir antisemitizme bırakabilir.
Oligarkları en iyi tanımlayan ise Boris Berezovskynin 1998 yılındaki şu cümlesi: Geçmişimizden dolayı biz Yahudiler kaybetmeyi ve yeniden ayaklarımız üzerinde durmayı çok iyi biliyoruz; buna rağmen en yetenekli Rusların bile bu kabiliyeti yok. Darbe alamıyorlar ve ilk kaybedişlerinde kolayca pes ediyorlar Bu cümle oligarkların ne tarz bir düşünceden cesaret aldıklarının açık bir göstergesi.