Son haftalarda dikkatimizi çeken bir nokta döviz piyasasında dalgalanmanın nispeten daha kuvvetli olduğu, bono ve tahvil piyasasındaki faiz hareketlerinin ise sınırlı bir bantta gerçekleştiğidir. Bunu, piyasalardaki hareketliliğin büyük ölçüde yabancı yatırımcılar tarafından belirleniyor olmasına bağlıyabiliriz. Yerli yatırımcılar bono ve tahvil piyasasındaki yabancı hareketliliğini bir miktar dengelerken, döviz piyasasında bu tür bir dengelenmenin sınırlı kalması dalgalanmanın boyutunu artırıyor. Bunu bir örnekle açıklamak için, yabancı yatırımcıların bono ve tahvil piyasasından alım yaptıklarını, bunun için de döviz sattıklarını varsayalım. Bu, kurlarda gerileme ve faizlerde düşüşe neden oluyor. Ancak, aynı zamanda yerli yatırımcıların bono ve tahvil satması faizlerdeki dalgalanmanın sınırlı kalmasına neden oluyor. Eğer yerli yatırımcılar sattıkları bono ve tahvil karşılığında elde ettikleri YTL ile döviz almazlarsa döviz kurlarında yabancılardan kaynaklanan düşüş dengelenmemiş oluyor. Yabancıların bono ve tahvil satışlarında da bunun tam tersi yaşanıyor.
İşte son haftalarda -özellikle döviz piyasasında- yaşanan dalgalanma bu şekilde oluştu. Daha iki hafta önce gelişmekte olan ülkelere ilginin artmasıyla Türkiyenin yatırım araçlarına da talep artıyordu. Böylece, bono ve tahvil piyasasında yabancı talebi artarken; yerli yatırımcıların satışlarının da hızlanmasıyla faizlerde sınırlı bir düşüş kaydedilmişti. Ancak, söz konusu dönemde YTL yabancı para birimleri karşısında önemli ölçüde değer kazanmıştı. Geçtiğimiz hafta ise bunun tam tersi bir hareket gözlendi. Yurtdışı piyasaların Thanksgiving tatili nedeniyle nispeten sakin bir seyir izlediği geçtiğimiz hafta, yurtiçi piyasalarda AB liderleri zirvesinin yarattığı tedirginliğe ve bilanço kapamaya yönelik satışlara bağlı olarak düşüşler kaydedildi.
AB Komisyonunun ay başında açıkladığı İlerleme Raporunda Türkiyeye Kıbrıs Rum Kesimine havaalanı ve limanlarını açması için 15ᆤ Aralık tarihindeki AB liderleri zirvesine kadar süre tanınmıştı. Piyasa katılımcıları bu tarihe kadar bu sorunun çözülmesini beklemiyor. Ancak, bunun sonucunda AB ile ilişkilerin tamamen kopması da beklenmiyor. Türkiye ile Kıbrıs arasındaki sorunun çözülmemesi durumunda, AB ile müzakerelerin tamamen dondurulmasından ziyade, bazı müzakere başlıklarının dondurulabileceği tahmin ediliyor. Piyasalarda çok önemli bir satış olmaması da bu beklentiden kaynaklanıyor. AB liderleri zirvesinde bu beklentiler doğrultusunda bir sonuç çıkması durumunda, piyasalar üzerindeki baskının kalkmasıyla olumlu bir havanın oluşması beklenebilir.
Öte yandan, Merkez Bankasının gelecek yılın en azından yarısına kadar faizleri değiştirmeyeceği beklentisi, bono ve tahvil faizlerindeki herhangi bir düşüş hareketinin sınırlı kalmasına neden oluyor. Şu an itibariyle Merkez Bankası gecelik faizleri %17.5 seviyesinde. Bu faiz seviyesi yıllık bileşik bazda %19.1e denk geliyor. Bono ve tahvil faizlerinin %21in üzerinde olduğu dikkate alınırsa, iyimser bir havanın oluşması durumunda faizlerin bir miktar daha gerileyebileceğini düşünüyorum. Ancak, %19luk gecelik faizlerin bono ve tahvil faizleri için bir alt sınır oluşturduğunu ve faizlerin bu seviyenin altına düşmesinin çok düşük olasılık olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede hatırlatmak istediğim bir nokta, Merkez Bankasının geçen hafta Perşembe günü yaptığı Para Politikası Kurulu toplantısında faizleri değiştirmeme kararı almış olmasıdır. Merkez Bankasının uzunca bir süredir yayınladığı raporlarında faizleri değiştirmeyeceği sinyalini veriyor olması nedeniyle bu karar piyasalar açısından sürpriz olmamıştır.
Geçen hafta bono ve tahvil piyasasındaki satışların ve döviz piyasasındaki talebin bir diğer nedeni de, daha önce de bahsetmiş olduğum gibi, yabancı yatırımcıların bilanço kapamalarıydı. Yılsonunun yaklaşmasıyla birlikte yabancı yatırımcılar özellikle fonlar yıllık bilanço döneminin sona ermesi nedeniyle gelişmekte olan ülke tahvilleri cinsinden portföylerini azaltıyorlar. Bu da, hemen hemen her yılsonunda bono ve tahvil piyasasına satış getiriyor.
Geçtiğimiz hafta finansal piyasalardaki hareketleri rakamlarla inceleyelim. 17 Kasım Cuma itibariyle 1.44 seviyelerinde bulunan YTL/dolar kuru geçtiğimiz haftanın son işlem günü olan 24 Kasımda 1.48 seviyesine yaklaştı. Bu dönemde, uluslararası piyasalarda doların euro karşısında önemli ölçüde değer kaybettiği görülüyor. 17ᆬ Kasım tarihleri arasında, euro/dolar paritesi 1.278den 1.307 seviyesine kadar yükseldi. İşte bu nedenle doların YTL karşısındaki değer kazancı sınırlı kalırken, euronun YTL karşısındaki değer kazancı oldukça güçlü oldu. Nitekim, 17 Kasımda 1.85 seviyesinde bulunan YTL/euro kuru 24 Kasımda 1.93 seviyesini de aştı. Sonuç olarak, incelenen dönemde YTL dolar karşısında %2.3, euro karşısında %4.7 değer kaybetti. Paritedeki hareketlerin etkisinden arındırırak incelemek amacıyla, 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepetine baktığımız zaman ise YTLnin haftalık değer kaybının %3.5 olduğunu görüyoruz.
Bono ve tahvil piyasasında ise, en çok işlem gören 13 Ağustos 2008 vadeli tahvilin faizi geçtiğimiz hafta 0.46 puan arttı. Döviz piyasası ile kıyaslandığı zaman faizlerde kaydedilen artışın oldukça sınırlı olduğu açık bir şekilde görülüyor. Bu tahvilin faizi bir önceki hafta Cuma günü (17 Kasım) %21.14 iken, hafta boyunca kademeli olarak yüksedi ve 24 Kasım Cuma günü %21.6 seviyesine geldi.