“HATIRLAMAK” üzerine bir sohbet...

Baruh ile Hayim çok samimi iki dostturlar. Aynı zamanda iş ortağı, komşu ve arkadaştırlar. Arkadaşlıkları yıllara dayanır. Baruh`un iki ikiz kızı, Hayim`in iki oğlu vardır. İlk başlarda çocuklar küçükken hiç sorun yoktur. Yıllar geçip oğulları evlenince Hayim farklı düşünmeyi başlar. Büyük oğlu bi

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Coya DELEVİ

Sevgili okurlar, bu metin, kısmen, 10 Mart 2006 tarihli Jerusalem Post gazetesinden çevirdiğim alıntılardan oluşmaktadır. Daha önce, “Şalom”un J-Espanyol sahifesinde de yayınlanan konunun önemini göz önünde tutarak, burada da yenilenmesini uygun buldum. Aslında, orjinal metnin tümünü çevirmiş olmama rağmen, cüretkar olarak nitelenebilecek bazı bölümleri nakletmeyi uygun görmedim (ya da çekindim).
Genelde, orjinal yazıdaki yorumların büyük bölümü, düşündüklerimin, hatta, ara, sıra yazdıklarımın paralelinde olup, onları burada da tekrarlamak istedim. Gerçekten, sırası geldikçe, Ladino sahifesindeki metinlerimde, küçüklerimize, dinimiz, tarihimiz, hatta geleneklerimizle ilgili bazı kavramların öğretilmesinden yana olduğumu belirtmişimdir. Bu, o kadar zor bir şey değil...Pesah’ın, Purim’in, ya da, bu günlerde kutladığımız Hanuka’nın anlamını, küçüklerimizin anlayabilecekleri bir lisanla, onlara anlatabiliriz. Çok, çok uzun yıllar önce, rahmetli Dedem, anlatırdı, hem de masal anlatır gibi...Gerisini, önemli kavramları, zaten yıllar bana öğretti, her zaman hatırlattı...
Evet, Yahudilerin en önemli özelliği, ya da, en belirgin özelliklerinden biri, “hatırlama” yeteneğidir, belleğidir. “ZAHOR” sözcüğü, bir çok değerimizin, sevabımızın anahtarıdır. Ve de, 10 EMİR’de, bu sözcükle başlayan Kutsal Şabat’ın da temelindedir. “Şabat gününü kutsamayı HATIRLA!”
“Yahudi Takviminin yeni yılını izleyen, -YAMİM NORAİM-olarak adlandırdığımız günler, yargılanma ve affedilme günleridir. Dualarımızda, Yom Hazikaron diye anılırlar. Yani, “TORA”mızın tüm emirlerini anımsama günleri...Gerek “Tora”da, gerek tarihimizde ya da günlük yaşantımızda da, bekamız (devamımız) ve başarımız için bu hatırlamanın esas olduğunu işaret eden örnekler görürüz...Geçmişini hatırlayamıyan bir ulusun geleceğinin de belirsizlik içinde olacağı kesin...Bu durum, uluslar için de, bireyler için de geçerlidir. Bazı kişilerin bizler için birer “AMALEK”(1*)olabileceklerini unutmamalıyız.
“Ve, ne yazık ki, geçmişini unutan bir ulusun, kendisine yöneltilen tehditlere karşı koyması da, çok zor olur. Yahudi Toplumunun tüm dünyada, bir tür “Amnezi”den, unutma hastalığından mustarip olduğu düşünülebilir. Ve, çok kez, bu bilinçli bir unutkanlık..Ya Musa Peygamber’in dininin öğretilerini unuttular, ya da onları, tümüyle tanımamazlıktan geliyorlar..”Diaspora”daki Yahudilerin bir bölümü, yabancı kültür ve dillere asimile olup, geçmişleriyle bağlarını kopardılar, ya da koparmak üzereler.
“Bu şekilde, gelecekteki çocukların ve nesillerin, Yahudi Kavramı’nı hatırlama olanaklarını, ve belki de, umutlarını yok ediyorlar. Gerçi bazıları, kökenlerine dönme çabası içinde olsalar da, yollarını bulmakta zoluk çekiyor. Çünkü onlara bu yolları hatırlatacak hiç bir anı yok belleklerinde...”(J.P. alıntı sonu)
Bizler, 1492 Kastilya ve Aragon kasırgasının Osmanlı topraklarına attığı bizler, bu konuda şanslı bir toplum olduk. Beş asrı aşkın bir süredir, dinimizi, geleneklerimizi, hiç gizlemeden, yaşadık ve yaşıyoruz...Ve, onları asla unutmadık, hep hatırladık.
Özetle diyebiliriz ki, tüm “Mitzva”lar, tarihimizdeki, geleneklerimizdeki olaylarla ilgili anılarımıza dayanmaktadır. Örneğin, bir Cuma günü, mutfağımızdan gelen yemek kokuları, “Şabat”ın gerçek, unutulamaz olduğunu hatırlatır. “Şofar”ın sesi, ya da “Suka”nın altında oturmamız, “Pesah Seder”inde “Matsa”yı yememiz, ya da, “Hanukiya”yı  yakmamız...Bunlar, geçmişimizi simgeleyen, geleceğimizi oluşturan belleğimizin birer elemanıdır.
Bu deneyimler, bu eşsiz anılar, nesilden , nesile geçmiş, birer hazine gibi korunmuşlardır. Bu bize, şimdiki üretkenliğimizi ve geleceğimizi garantileyen pozitif  bir kuvvet vermektedir. “Her yıl, “Tora”nın özel “Zahor Peraşa” ları,” Amalek”i unutmamamız gerektiğini emreder. Belki de bu emir olmadan unutabilirdik...Ya da, yüreklerimizden, hafızalarımızdan, “Holokost”u silebilirdik...Aslında, yalnızca bunları değil, tüm tarihimizi, atalarımızı, “Sinay”daki mesajı da unutmamak gerekir..”(J.P)
Sevgili okurlar, bir avuç insan, bütün bunların unutulmaması için savaş veriyor. Kimi icraatıyla, kimi yazılarıyla, kimi de konuşmalarıyla...Gelecek nesillerden daha fazla ilgi umuyoruz, bekliyoruz. Bu potansyelin varlığına inanıyoruz. Yazıma son noktayı koyarken, hepinize Işıklar Bayramı “HANUKA” münasebetiyle, en içten dileklerimi yolluyorum.

(1*)-Amalak- Amalakim: Efraim Kabilesiyle akrabalık ilişkileri olan bir toplum. Buna rağmen, Israiloğulları’na karşı, acımasız düşmanlık gösterdiler. Kral Şaul ve Davut Peygamber döneminde sık, sık Yahudilerle savaştılar. Mısır köleliğinden kurtulup, ordan çıkmakta olan Ibranilere, Refidim’de saldırdılar. Acımasız, zalim birini ifade etmek için, sıkça “Amalek” sözcüğü kullanılır.