Yikintilardan yükselen bir sinagog: “Hurva” yenileniyor...

Kudüs`teki “Hurva” Sinagogu`nun öyküsü Rav Yehouda Hehassid`in 31 aile ile birlikte Polonya`dan göç ettiği 1700 yılında başlar. “Yıkıntı” anlamına gelen “Hurva”nın geleceği Kudüs kentinin zorlu tarihi sürecine bağlı olarak gelişme gösterecekti…;Nelly BAROKAS

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Kudüs kentinde gezinmiş olanlar Eski Kent’in Yahudi Mahallesi’nde yükselen dev kemeri fark etmiştir. Bu kemer,  İbrani’ce “yıkıntı” anlamına gelen “Hurva” Sinagogu’nun son kalıntısıdır.
“Hurva” 1948 yılında Arap Lejyonu’nun (Ürdün Ordusu) Kudüs kentinin Yahudi Mahallesi’ne girdiğinde dinamitlenerek yok edilmişti. Kente giren Ürdün güçlerinin komutanı “Bin yıldır ilk kez Yahudi Mahallesi’nde tek bir Yahudiye rastlanmıyor, onlara ait tek bir yapı dahi ayakta kalmadı. Bu da Yahudilerin bu mahalleye geri dönmelerini olanaksız kılıyor” demekteydi.
1967, 6 Gün Savaşı sonrasında bölünmüş kentin birleştirilmesi ile Yahudi Mahallesi’nde yeniden yapılanma başladı. Fakat yetkililer bir zamanların “Hurva” Sinagogu’nu anımsatmak üzere sadece bir kemerin yapılmasına karar verdiler.
Yaklaşık kırk yıl sonra, Kudüs Eski Kent Rehabilitasyon Kurumu, Mimar Nahoum Meltzer’in projesi doğrultusunda “Hurva”nın yeniden inşa edilmesi kararını aldı. Böylelikle sinagog, yıkımından önceki otantik yapısına sadık kalınarak yenilenecek.

“Hurva”nın öyküsü
“Hurva”nın öyküsü Rav Yehouda Hehassid’in 31 aile ile birlikte Polonya’dan göç ettiği 1700 yılında başlar. Onların kente gelişi çoğunluğu Sefarad 1200 Yahudi’nin yaşadığı Kudüs’te oldukça dikkat çeker.
Rav Yehouda ve beraberindekiler, Mesih’in gelişini beklemek üzere Yahudilerin Kudüs’te yaşamaları gerektiğini düşünüyor, sinagogların inşasının ve dini eğitimin verileceği merkezlerin kurulmasının Mesih’in gelişini çabuklaştıracağına inanıyorlardı.
Kente varışının hemen ertesi günü Kudüs’te ilk Aşkenaz sinagogunu inşa ettirebileceği bir mekanın arayışlara başlayan din adamı, Ramban Sinagogu’na yakın bir arazi buldu. Ancak Rav Yehouda Hehassid beş gün sonra aniden yaşama veda etti.
Bu olayı takip eden yıllarda 1500 Hassid Polonya’dan Kudüs’e göç etti. Onlar Rav Yehouda’nın projesini gerçeğe dönüştürmek için çalışmalara başladılar. Maddi açıdan evdeki hesap çarşıya uymayınca, inşaat tamamlanamadı ve sinagog “Hurva” (yıkıntı) lakabını kazandı.
O dönemde Kudüs’teki Aşkenaz toplumu maddi güçlükler içindeydi. İnşaatı tamamlamak için Osmanlı paşalarından yüksek faizle borçlanıyorlardı. 1721’de Aşkenazlar borçlarını ödememekle suçlandılar. “Hurva” Sinagogu ateşe verildi, elli Tora Rulosu alevler içinde kül oldu. Ardından Aşkenazların bu kentte yaşaması yasaklandı. Aralarından birçoğu Kudüs’te yaşayabilmek adına geleneksel giyim tarzlarından vazgeçerek Sefarad Yahudilerinin giyim tarzını benimsediler. Fakat “Hurva” terk edilmiş olarak kalmaya devam etti.
1812’de yeni bir göç dalgası ile Vilna’dan Kudüs’e gelen Aşkenazlar, zaman kaybetmeden “Hurva”yı onarma çalışmalarına giriştiler. İnşaat Moshe Montefiore’nin desteği ve Edmond de Rothschild’in maddi yardımı ile 1856’da başladı. İnşaat tümüyle tamamlanmamasına rağmen 1864’de “Hurva” kullanılır hale geldi. Edmond de Rothschild’in babasına atfen “Beit Yaakov” adı verilen sinagog, yine de “Hurva” olarak adlandırılmaya devam etti.
“Hurva”, 1948’de Ürdün Ordusu tarafından dinamitlenerek yıkılmasına dek, Kudüs’teki Aşkenaz Yahudilerinin dini mekanı olmaya devam etti. Şimdi “Hurva”nın yeniden hayat kazanması için 5 milyon Euro’luk bir bütçe tahsis edildi. Eski temelleri üzerine inşa edilecek “Hurva”nın orijinal kalıntıları  numaralandırılacak ve yeni yapıya monte edilecek.
Yazar Aaron Bier, “Hurva” Sinagogu’nun ihtişamını uzun uzun anlattığı, “Yahudi Mahallesi’nin Kitabı” adlı eserinde şöyle demekte: “Dış cephe çok titizlikle yontulmuş taşlardan yapılmıştı. İç cephe duvarlarını Davud’un Yıldızı’nı, Sina Dağı’nı ve On Emir Levhaları’nı betimleyen resimler süslemekteydi. İç mekanın dört köşesinde Pirkei Avot’un bir bölümündeki: ‘Pars gibi güçlü, kartal gibi süratli, geyik gibi çevik, aslan gibi dürüst’ pasajında sözü edilen hayvanların çizimleri yer almaktaydı.”

Kaynakça/ L’Arche