Almanya`daki Yahudilerin zaferi

İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından yapılan Yahudi soykırımının ardından Yahudiler için kapılarını kapatmış olan Almanya, bugün Avrupa`nın en fazla Yahudi nüfusuna sahip olan üçüncü ülkesi olarak biliniyor. Bugünkü Alman Yahudi Cemaati`nde Yahudi kültürünün yeniden gelişmesi gibi olumlu durumla

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Nazi Almanyası’nın İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle birlikte Almanya’da Yahudi nüfusu yok denecek kadar azdı. Bu durum Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ve Rus Yahudilerinin Avrupa’ya göç etmesiyle beraber değişmeye başladı. Son yıllarda nüfusu üç kat artan Yahudi cemaatinin, Nazi geçmişinin etkisini hala üstünden atamayan Almanya’yla olan ilişkisi günden güne yeniden güçlendi. Savaşın getirdiği ağır sonuçlara rağmen ülkede yaşayan on binlerce Yahudi vatandaşın yanı sıra yerli halkın da çabalarıyla Almanya bugün Avrupa’da en fazla Yahudi nüfusa sahip olan üçüncü ülke olarak biliniyor.
Zaten var olan, ‘Yahudilerin Holokost’un yaşandığı topraklara yeniden entegre olması ve kimliklerini koruması’yla ilgili sorular yaklaşık on senedir Almanya’daki Yahudi nüfusunun artmasıyla yeniden yüzeye çıktı. Belirsizlikler varlığını halen korusa da bugün Almanya’da nüfusu hızla artmakta olan yaklaşık 105 bin Yahudi yaşıyor. Bunun dışında ülkenin Yahudi kuruluşu olan Almanya Yahudiler Merkez Konseyi’ne henüz kayıt yaptırmayanlar da bulunuyor. Ülkede Yahudilere ait kültürel etkinlikler artarken, müzik, dil, tiyatro vb. faaliyetler yalnızca Yahudilerin değil tüm Alman halkının ilgisini çekmeyi başarıyor.
Bugünkü Yahudi Cemaati’ni incelemeden önce geçmişe dönüp Yahudiliğin Almanya’da nasıl yeniden canlandığına bakalım: 1982 yılında eski Federal Almanya Cumhuriyeti’ndeki Yahudi nüfusunun 66 yerel cemaate bağlı 28,374 üyesi bulunuyordu. Bunlardan en kalabalığı olan Berlin’de 6 bin 5 yüz, Frankfurt’ta 5 bin ve Münih’te 4 bin Yahudi yaşıyordu. 1980’lerin sonlarına doğru azalan cemaat üyelerinin sayısı, 1989’da 27,552 iken, yaklaşık sekiz cemaatin varlığı sona erdi. 1990 yılında gerçekleşen yeniden birleşmeyle birlikte eski Alman Demokratik Cumhuriyeti’nden gelen Yahudilerle yedi cemiyet daha katıldı. Fakat bu artış daha ilerde yaşanan bir gelişmeyle kıyaslanamazdı: 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber Almanya’ya artan göç sayısı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana çalışmak veya yaşamak amacıyla Almanya’ya göç eden yaklaşık 85 bin Rus Yahudisi’ne Alman vatandaşı olma hakkı tanındı. Göçlerin yarısından çoğu Moskova, Odesa, Kiev, Riga ve St. Petersburg’dan yapıldı. Rus Yahudilerinin yanı sıra eski Sovyet eyaletlerinden Almanya’ya toplam 170 bin Yahudi göç etti.
Yapılan araştırmalara göre ülkelerini dini özgürlüklerini geri kazanmak için terk edenler arasında kadın ve erkek sayısı birbirine eşit. Aynı zamanda Almanya’ya yerleşen grubun ulusal yaş ortalamasının üstünde olduğu belirlendi. Bunların %68’i ağırlıklı olarak üniversite mezunu ve çoğu mühendis olmak üzere, öğretmen, doktor, çiftçi ve müzisyenlerden oluşuyor. 

Neden Almanya?
Peki Yahudilerin çoğu niçin İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından katledilen 6 milyon Yahudi’ye mezar olan Almanya yerine farklı ülkeleri seçmediler? Bu sorunun cevabı Almanya’nın Yahudilere sağladığı imkanlarda saklı bulunuyor.
Almanya, göçmenlere ve barınak arayanlara geniş imkanlar sunsa da şimdiye dek hiçbir zaman insanları Almanya’da yaşamaya teşvik eden ‘göç ülkeleri’nden biri olarak anılmadı. Alman vatandaşı olmak için gerekli unsurlara bakacak olursak: Almanya vatandaşı olmak için aileden en az bir kişinin Alman olması yeterli. Ayrıca Alman Temel Hukuku’na göre bireyin doğduğu yer neresi olursa olsun, Alman vatandaşı olma hakkı bulunuyor. Böylece Rusya’da yaşayan Alman vatandaşların torunları Almanca konuşabiliyorlarsa rahatça ülkeye giriş yapabiliyor.
Alman vatandaşı olmak için tek kriter bunlar değil. Ülkede sekiz sene yaşamış olmak, Almanca öğrenmeye çalışmak, sabıka kaydının olmaması ve iş sahibi olmak gerekiyor. Alman vatandaşlık yasası Amerika ve İsrail’dekiyle büyük benzerlikler gösteriyor. (Tabii bunların yanı sıra ülkede yaşayan yaklaşık 7 milyon kişi Alman vatandaşlığına sahip değil. Bunlardan büyük kısmı da Türk vatandaşlığına sıkı sıkıya bağlı olan Türklerden oluşuyor.) 
Bunların yanı sıra mültecilerin ve işçilerin aksine Sovyetler Birliği’nden göç eden Yahudilerin bazı ayrıcalıkları bulunuyor. Bu grup kısıtlı bir kotayla ülkeye yerleşen tek göçmen grubu olarak biliniyor. 1990’da yürürlüğe giren bir yasayla Alman vatandaşı olmak için ‘Yahudi olmak’ yeterli. Bu gelişme Yahudilerin yeniden birleşen Almanya’ya yerleşmesi için dönemin Başbakanı Helmut Kohl tarafından daha sonra Yahudi Merkez Konseyi’nin Başkanı Heinz Galinski’ye sunulan bir öneriydi. Kohl insancıl bir harekette bulunmak ve ülkedeki Yahudi cemaatinin yeniden canlanmasını sağlamak için bunu istediğini belirtmişti. Karar çok sert tepkilerle karşılanmış olsa da başarılı oldu. Başta kotalı olarak ülkeye giriş yapılacağı belirtilse de, ülkeye girişlere herhangi bir limit koyulmadı.
Yahudi göçmenlerin Almanya’yı seçmelerinin diğer sebeplerinden biri de Amerika’ya girememeleri ve çeşitli sebeplerden İsrail’de yaşamayı istemedikleri içindi. İsrail’deki sürekli değişen güvenlik durumu, farklı Yahudi kimliğinden kaygı duymaları bunlardan bazıları sayılabilir. Göçmenlerin Almanya’daki antisemitizmden ve radikal kesimden yana korkuları olsa da kendileri de Rusya, Ukrayna gibi büyük ölçüde antisemitizm barındıran ülkelerden geliyorlardı. Almanya, politik kararlılığı ve toplumsal nezaketi bakımından iyi bir örnek teşkil ediyordu. Almanya’nın varlıklı ve kararlı bir ülke olması, geçmişine dair negatif yönlerini dengeliyordu.

Almanya’da Yahudi kültürü yeniden canlanıyor
90’lardan bu yana göçlerle yeniden hayat bulan Yahudi cemaati, Yahudi kültürünün yanı sıra Yahudi merkezlerinin, okullarının vb. yerleşimlerin de inşa edilmesine olanak sağladı. 
Almanya’daki Yahudilik 27 Ocak 2003’de dönemin başbakanı Gerhard Schroeder’in Yahudi Merkez Konseyi ile imzaladığı anlaşmayla yeni bir sürece girdi. Anlaşmaya göre Yahudilik Katolik ve Protestanlarla aynı yasal konumda olacaktı. Anlaşma Polonya’da bulunan Auschwitz Toplama Kampı’nın kurtuluşunun 58. yıldönümünde imzalandı. Alman birleşik hükümeti o günden bu yana Yahudilerin kültürel mirasının Almanya’da korunmasını destekliyor.
Ayrıca imzalanan anlaşmaya bağlı olarak Alman Hükümeti Yahudi Merkez Konseyi’ni ülkede yaşayan Yahudileri tek çatı altında toplaması için görevlendirdi. Bu görevlendirmenin en büyük amacı başta Sovyetler olmak üzere yabancı ülkelerden Almanya’ya gelen Yahudilerin hem dinlerine hem de yeni evlerine uyumunu kolaylaştırmaktı. 
Almanya Yahudi Cemaati bugün Ortodoks, liberal, reformist ve agnostik ayrımı gözetmeksizin Yahudileri destekleyen tek kuruluş olarak biliniyor. Kurum Almanya’da 83’den fazla farklı cemaati de içinde barındırıyor. 
Almanya’daki Yahudiliğin yok edilmesinden 50 yıl sonra, ülkede Yahudi Merkez Konseyi Başkanı Paul Spiegel’in de adlandırdığı gibi ‘Yahudi Rönesans’ı yaşanıyor. Yahudi cemaatlerinin sayısı günden güne artarken, Yahudilere ait birçok yer de koruma altına alınıyor.
Yahudi Rönesansı’nın yaşandığı en belirgin ülke Almanya’nın başkenti Berlin. Tiyatrolar, konferanslar, konserler, sergiler vb. birçok kültürel etkinlik Yahudiliğin Almanya’da yeniden yaşandığının bir göstergesi.

Tutucular ve laikler
Almanya’da yaşanan bu sevindirici gelişmelerin yanı sıra, yapılan göçler bazı problemleri de beraberinde getiriyor. Almanya’daki hahamların hiçbiri Yahudi cemaatindeki bölünmeleri saklamıyor. Genelde tutucu denebilecek Almanya Yahudi Cemaati ile ülkeye yerleşen ‘laik’ Rus Yahudileri arasında belirgin anlaşmazlıklar göze çarpıyor.
Sovyetler Birliği zamanında ayrımcılık, şiddet ve bazen cinayetlere maruz kalan Yahudiler, bir şekilde dinlerini gizlemek, dolayısıyla Yahudi geleneklerinden uzaklaşmak zorunda kalmışlardı. Özellikle Rus Yahudileri, Almanya’ya geldikleri dönemde ülkede bulunan Yahudi cemaatlerinden büyük ölçüde yardım aldılar. Birçoğu Yidiş (Alman İbranicesi) ya da Almanca değil, yalnızca Rusça konuşuyordu. Ev, iş bulmak ve Almancayı öğrenmek için yardıma ihtiyaçları vardı. Yahudilere dinlerini özgürce yaşayabilecekleri ve öğrenecekleri ortam yeniden yaratılmalıydı.
Fakat yaklaşık 200 bin göçmene rağmen, yalnızca 105 bin Yahudi resmi olarak ülkede bulunuyor; çünkü göç eden Yahudilerin çoğu Yahudiliği yeniden yaşamak için çaba sarf etmiyor. Bazılarına göre bu bir tercihken, bazılarının babası Yahudi, annesinin olmamasından dolayı reddedilmelerinden kaynaklanıyor. Yalnızca az bir kısmı Yidiş konuşuyor ve din ile kültür hakkında bilgi sahibi. Berlin’de yaşayanların birçoğu da Yahudi olmayan kişilerle evli.
Yurtdışında yayınlanan bir makalede Yahudi Kültür Merkezi’nden Johann Colden’in şu sözleri düşündürücü: “Almanya’nın Yahudilere karşı davranışları hala klişelerle dolu. Birisi Yahudi ama laik olduğunu söylediğinde, bunun ne demek olduğunu anlamıyorlar”
Temeli eski Doğu Almanya’ya dayanan Yahudi Kültür Merkezi, Rus Yahudilerinin Almanya’ya alınmasını sağlayan ilk gruplardan biri olarak biliniyor. Fakat günümüzde hükümet dindar olmayan Yahudilerin ülkeye girişini kısıtlamaya çalışıyor. Önceleri yalnızca kimlik göstermek yeterliyken, bugün ülkeye göç edebilecek kişilere karar vermek için ‘puantaj sistemi’ olarak adlandırılan uygulama sürdürülüyor. Bu sisteme göre göçmenlerin yaş ve vasıfları inceleniyor. Bu sebeple birçok aile birbirinden kopuyor ve yalnızca genç olanlar kolayca Almanya’ya yerleşebiliyor.
Ülkede yaşanan kimlik karmaşasının dışında, her Avrupa ülkesinde görülen antisemitizm içeren olaylar burada da yaşanıyor. Fakat farklı olarak Almanya, Yahudi düşmanı olanlar dışında neo-Nazileri de içinde barındırıyor. Bu sene neo-Nazilerin çıkardığı olayların geçen seneden iki kat daha fazla olduğu belirtildi. Dolayısıyla Yahudilere ait tüm mekanlar Alman polisi tarafından korunuyor.
Almanya’da yaşanan bu hem sevindirici hem de kafa karıştırıcı gelişmeler bir yana, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da yaşayan Yahudiler için durum çok daha umutlu ve basit. Çünkü Yahudilerin Almanya’ya göç etmesi, onların savaşta yaşanılan acı verici olayları her geçen gün daha da geride bırakmaları anlamına geliyor.

Kaynak:
- http://www.germany.info/relaunch/info/publications/infocus/JewishLife/generalfigures.htm
- http://www.jcpa.org/cjc/jl넸-mittleman.htm
- http://www.guardian.co.uk/religion/Story/0,,1938528,00.html