Suzi APALAÇİ DAYAN
YKB, Kıdemli Ekonomist
Geçen hafta finansal piyasalardaki işlem döneminin 2 gün gibi oldukça kısa bir süre olması nedeniyle bu yazımda 2006 yılının genelinde finansal piyasalardaki hareketleri özetlemek istiyorum. Hatırlayacağınız gibi, piyasalar 2006 yılına oldukça iyimser bir havada başladı.
Uluslararası likidite bolluğu ve buna bağlı olarak gelişmekte olan ülkelere gösterilen yoğun ilgi piyasalara hakim olan bu iyimser havada önemli rol oynamıştı. Böylece, 2005 sonunda %13.8 seviyesinde bulunan ikinci el piyasa tahvil faizleri (gösterge tahvil, yıllık bileşik faiz) Mart başında %13.2 ile tarihinin en düşük düzeyini gördü. Yine aynı dönemde, YTL dolar karşısında %3.3 değer kazanarak 1.30 seviyesinin altına gerilerken, euro karşısında %1.8 değer kazanarak 1.55 seviyesine düştü.
Mart ayından itibaren yurtiçinde Merkez Bankası Başkanının atanmasında yaşanan gecikmeler ve yurtdışında artan faizlere ilişkin endişelerle bir miktar tedirginlik başlasa da, piyasalarda çok önemli bir hareketlilik yaşanmadı. Hatta, Merkez Bankası Nisan ayında yaptığı Para Politikası Kurulu toplantısında gecelik faizlerin 25 baz puan düşürülmesi kararını aldı.
Hepimizin çok iyi hatırlayacağı gibi, Mayıs ayında finansal piyasalardaki eğilimleri tersine çevirecek gelişmeler yaşandı. Yurtiçine ilişkin risklerin yanısıra, yurtdışında da gelişmiş ülkelerdeki faiz artırımlarına bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerden ciddi bir fon çıkışı yaşanması piyasalarda çok ciddi bir dalgalanmaya yol açtı. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye en çok satışla karşılaşan ve en kötü etkilenen ülkelerden biri oldu.
Faiz ve kurlar hızla yükselirken Merkez Bankası ilk aşamada piyasalara müdahale etmedi. Merkez Bankasının ilk tedbiri Haziran başında faizleri 1.75 puan artırma şeklinde oldu. Ancak, bunun piyasaları sakinleştirmede yetersiz kalması sonucunda Merkez Bankası 26 Haziranda çok daha radikal tedbirler aldı: gecelik faizleri 2.25 puan daha artırırken, piyasadaki fazla likiditeyi çekmek için çeşitli tedbirler aldı ve döviz piyasasına hem doğrudan müdahale etti, hem de döviz satış ihaleleri açtı.
Tüm bu tedbirler sonucunda, finansal piyasalar Temmuz ayından itibaren sakinleşmeye başladı. Haziran sonuna baktığımız zaman, faizlerin yılsonuna göre 7.2 puanlık artışla %21 seviyesine geldiğini; YTL/dolar kurunun %17lik artışla 1.57 seviyesine geldiğini; YTL/euro kurunun ise %26lık artışla 2.00 seviyesine geldiğini görüyoruz. Haziran ayının sonlarına doğru, dalgalanmanın doruk noktasında ise, faizler %23e yaklaşmışken, dolar kuru 1.70, euro kuru 2.13 seviyesinde bulunuyordu.
Temmuz ayından sonrasında ise, piyasaların adım adım sakinleştiğine şahit olduk. Merkez Bankası gecelik faizleri 0.25 puan daha artırarak %17.5 seviyesine çekti. Böylece, toplam faiz artışı 4.25 puanı buldu. YTL dolar ve euro karşısında değer kazanmaya başladı; ancak, faizlerde önemli bir gerileme olmadı. Faizlerin gerilememesini Türkiyenin yükselen risk primine ve Merkez Bankasının daha uzunca bir süre gecelik faizleri düşürmeyeceği beklentisine bağlayabiliriz.
Sonuç olarak, faizler 2006 yılını %21.1 seviyesinden kapattı. Bu da, 2005 sonuna göre 7.3 puanlık yükseliş anlamına geliyor. Geçen yılın son işlem gününde YTL/dolar kuru 1.41, YTL/euro kuru 1.86 seviyesine kadar geriledi. 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepetine baktığımız zaman 2006 yılı boyunca %10.4 arttığını görüyoruz. 2006 yılında TÜFE enflasyonunun %9.65 olduğu gözönünde bulundurulursa, döviz sepetindeki reel artışın çok küçük olduğunu söyleyebiliriz.