• Günümüzde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Holokost`u inkar etmesine karşın, II. Dünya Savaşı`nda bir İran diplomatı olan Abdol Hossein Sardari, Paris`te birçok Yahudi`nin yaşamını kurtarmıştı.• 1939 yılının Ağustos ayında Menashe Ezrapour, Fransa`nın Grenoble kentinden bir trene binip Holokost vahşetinden canın
Uriage, Shapoli, Gurs, Meyreuil kampları
Fransanın güneyinde kamplarda kaldığı dönemlere ait her türlü ayrıntıyı anımsayan Menashe Ezrapourun öyküsü, erkek kardeşi Edward ile birlikte İranın Hamadan şehrindeki evlerini terk edip eğitimlerini ilerletmek üzere 1938 yılında Parise varmaları ile başlar. 1939da Grenoblea geçen Menashe ve Edward, patlamak üzere olan savaş nedeniyle İrana dönmeye karar verirler. Geri dönüş hazırlıkları başladığında Bağdat Yahudisi arkadaşı Maurice, Menasheyi kalmak konusunda cesaretlendirir.
Edwardın İrana dönmesinden sonra Menashe Grenobleda mühendislik eğitimine devam etti. Üç yıl süresince ne Fransadaki Alman işgalcileri, ne de Vichy hükümeti onu rahatsız etmedi. Buna rağmen Vichy hükümeti kanunları uyarınca 1941de Yahudi olarak kaydını yaptırmak zorunda kaldı.
1942de Menashe bölgede yaşayan yüzlerce Yahudi ile birlikte kıstırıldı ve yakınlardaki bir transit kampına gönderildi. Fransız polisi Ezrapouru Uriage adlı bir çalışma kampına yolladı. Oradaki tutsaklar huzursuzdular, çünkü Almanyaya gönderilecek olmanın korkusunu yaşıyorlardı.
Uriageda bir ay kaldıktan sonra iki gün için Grenoblea dönme izni alan delikanlı bir daha kampa dönmedi. Grenobleda iki hafta Hıristiyan bir kadının evinde gizlendi, edindiği sahte kimlikle sokağa çıkma cesaretini buldu. Ama bu önlemler yakalanmasını engelleyemedi. 45 gün hapis yatmasının, 40 gün Shapoli çalışma kampında kalmasının ardından, İspanya sınırına 80 km mesafede bulunan Gurs toplama kampına gönderildi.
1939 ile 1945 arasında işlev gören ve 60.000 tutukluyu barındıran Gurs, Fransanın ilk ve en büyük temerküz kamplarından biriydi. Kayıtlara göre Gursdaki tutuklulardan 23.000i General Francodan kaçan Cumhuriyetçi İspanyol askerler, 7.000i uluslararası gönüllü askerler, 120si Fransız direniş hareketi mensupları, 21.000i de Avrupa ülkelerinden Yahudilerdi.
Menashe Ezrapour, yaşam koşullarının dayanılmaz olduğunu, birçok kişinin küçücük barakalarda kaldıklarını, çok az beslendiklerini anlatırken; Her gün bizlere dağıtılan tek besin çok sulu şalgam çorbası ve 75 gram ekmekti demekte.
Gurs, Yahudilerin Auschwitz-Birkenau ve Sobibora transferlerinden önce toplandıkları bir kamptı. Binlercesi açlık, tifo, dizanteri ve aşırı soğuk nedeniyle yaşamını bu kapta yitirmişti.
Gursda geçirdiği bir aylık süreç sonunda Ezrapour, diğerleri ile Auschwitze değil, Marseilles kenti yakınında Meyreuil adlı bir çalışma kampına gönderildi.
Meyreuile varmasından iki gün sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Kimliklerimizi kontrol eden bir asker bana Yahudi olup olmadığımı sordu. Değilim diye yanıtlayınca, bana inandı. Bu bir mucizeydi. Daha sonra, 1944te kampa gelen ve listede benim Yahudi adıma rastlayan iki Gestapo subayı beni aradılar. Fakat kampın komutanı benim İranlı, veya Iraklı olduğumu söyleyince peşimi bıraktılar.
Meyreuil yakınında, gün boyunca kömür madeninde çalışan Menashe Ezrapour, 1944 yılının Ağustos ayında ABD güçleri sayesinde özgürlüğüne kavuştu. Bir sınır kentinde, İspanya yer altı direnişçilerinin yanında barındı. Savaş bittiğinde Grenobleda yarım kalan eğitimini tamamladı. 1946nın Haziran ayında geri döndüğü İranda otomobil yedek parçası işiyle ilgilendi.
Dachaudaki tutukluların listesine ait resmi kayıtlarda, ABD ordusunun kampı kurtardığı 1945 yılının Nisan ayında, dini konusunda bir bilgi olmadığı halde İran vatandaşı olan bir kişinin hayatta kalabildiği belirtiliyor. Yad Vaşemin İsimler Salonunda Holokostta yaşamlarını yitiren İran doğumlu beş Yahudinin adı geçiyor.
Cesur İran büyükelçisi
Her ne kadar günümüzde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Holokostu inkar eden uluslar arası bir konferans düzenliyorsa da, geçmişte bu soykırıma tanık olmuş ve Yahudilerin yaşamını kurtarmak için mücadele etmiş onurlu ve duyarlı İranlı bir diplomat vardı: Abdol Hossein Sardari
2004 yılının Nisan ayında Wiesenthal Merkezi, ölümünden sonra II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Fransada İran Büyükelçisi görevinde bulunan Abdol Hossein Sardariyi onurlandırdı.
Büyükelçi Sardari, Pariste yaşayan 200 İranlı Yahudinin kamplara gönderilmesini engellemiş, hatta 1942 yılında Pariste İranlı olmayan yüzlerce Yahudiye İran pasaportu vererek yaşamlarını kurtarmıştı.
O dönemde çok sayıda İranlı Yahudi ailesi Pariste yaşamaktaydı. Abdol Hossein Sardari Alman yetkililerle kurduğu ilişkiler sayesinde onlara İran Yahudilerinin yüzyıllardır diğer İran vatandaşları gibi ülke yasalarının koruması altında olduklarını anlattı. Bu nedenle İran pasaportlarında din hanesine yer verilmediğini söyledi. Bunun üzerine Almanyanın Paris büyükelçisi gönderdiği bir mesajla Sardariye hiçbir İran vatandaşının zarar görmeyeceği güvencesini verdi.
Nihai Çözüm kararı ile Yahudiler kamplara gönderilmeye başladığında İran Yahudi Cemaati Başkanı İranlı diplomat Abdol Hossein Sardariye başvurarak tehlikede olan dindaşları için yardım istedi. Sardari, İran vatandaşı olmayan birçok Yahudiye pasaport çıkarttı.
Savaş sonrasında 1948de, İran Yahudi Cemaati ileri gelenleri ve bu ülkenin vatandaşlığını alarak hayatta kalma şansına sahip olanlardan oluşan bir heyet, Büyükelçi Abdol Hossein Sardariyi ziyaret ederek şükran borçlarını dile getirdiler.
Diplomatik kariyerinden sonra 1950li yılların ortalarında İran Ulusal Petrol Şirketinde görev yapan Abdol Hossein Sardari, 1981 yılında Londrada yaşama veda etti.