Hrant Dink öldürüldü! alt yazısını tvde okuduğumda gözlerim yuvalarından fırladı! Ne zaman ? Ne sebeple? Kardeşim değil, yakınım değil, hatta hiç karşılaşmadık ama, meslekdaşız! İnsandaşız! Üzülmemek, etkilenmemek mümkün değil! Hele arkasından hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz! Sloganlarıyla kalabalıkların ağız birliği etmesi, böylesine sahip çıkılması!
Cinayetin siyasi ya da dinsel boyutu tartışıladursun, Hrant susturuldu! Bir daha fikirlerini özgürce ortaya koyamayacak; 301den ise yargılanabilmesi artık olanaksız! 301! Açılımı üç barışık toplum insanı, sıfır terör, bir yürek sayılabilseydi... Farklı fikirlerin zenginleştirdiği ayırdına, tarihlerini yazmaya zorlandığımız, bin dokuz yüzlerden sonra elimizin bir türlü alışamadığı iki binli yıllarda da mı varamayacağız? Hrantın akıbeti ibret abidesi gibi mi durmalı? Konuşma! yoksa sıra sende! yi mi anlamalıyız? Bugün Hrant Dinke mi, bu yanlış saplantıya mı veda edilmeli? Türkiye bugünlere korkularla mı vardı? 301 gölgesinde ne kadar oturulmalı? 301den yargılananların hepsi mi Hrant akıbetine uğramalı? 301 maddesinin gereksiz susturuculuğunu anlamak, bunca değeri kurban etmeye değer mi?
Pişmanlıklar, geri adımlar, keşkeler... Hepsi ne kadar anlamsız. Hrant kalemi daha neler yazabilirdi... Çocuklarının düğününü, torunlarını görebilir, onların özgür iradeli gazeteci yetişmesinde, fikirlerini özgürce savunmasında yol gösterebilirdi. Dahası farklılığın susturulmama örneğini verebilirdi, cinayete kurban edilmeseydi. İlla cinayet işlenecekse de, gereksizliği çok tartışılan cana kast eden maddeler hedef almalıydı derim. Özgür güvercin fikirleriyle, ölüme inat, barışa kanat çırpmayı sürdürecektir. Tüm basın dünyasına başsağlığı diliyorum.
Çela Yuna