İsrail Devleti kurulmasından sonra Ortadoğuda pek çok savaş yaşandı. Bu savaşlar arasında en önemlisi olan 1967deki Altı Gün Savaşı İsrail-Filistin meselesinin çözümsüzlüğüne parmak bastı. 1967 savaşı sonucunda İsrailin Batı Şeria, Gazze ve Kudüsü ele geçirmesi sorunun günümüze kadar uzamasına sebep oldu. Bu iki toplum arasında 40 yıldır yaşanan soruna rağmen, Ortadoğuda halen barış sürecinden bahsedilmesi bölgenin geleceği için büyük bir umut kaynağı.
Barış süreci çerçevesinde son olarak ortaya atılan Gazzeden geri çekilme planı İsrail halkını ikiye böldü. Bu planın tek taraflı olması da Filistinlilerde şüphe uyandırdı. Kimileri barış için bu planın uygulanmasını isterken kimileri ise Yahudilerin Yahudileri evlerinden çıkarma planı olarak görüp isyan etti. Anlaşmasızlığın temelinde sadece yerleşim yerleri yok. Esas meseleler olarak adlandırılan, Kudüsün paylaşımı, mültecilerin geri dönüşü ve güvenliğin sağlanması gibi meseleler de yap-bozun birer parçaları.
Çözüm arayışları barış sürecinin devam ettiğinin birer göstergeleri. Gazzeden geri çekilme planı Hamasın seçimleri kazanmasına kadar programa uygun bir şekilde devam etti. Ancak seçim sonuçları birbirine hiç güvenmeyen bu iki halkı tekrar eski noktaya geri gönderdi. İsrailin terör örgütü olarak gördükleri ve İsrail Devletinin yok olmasını amaçlayan bir örgütle aynı masaya oturması mümkün değil. Bu nedenle İsrail Hükümeti barış yolunda ilerleyebilmek için Mahmud Abbas ve hükümetini muhatap olarak görmeye devam etti. Şaronun politika hayatından sağlık sorunları nedeni ile geri çekilmesinden sonra başa gelen Ehud Olmert de aynı mirası devam ettirmeye kararlı görünse de Hamasın vahşi tavrı buna izin vermedi. 25 Haziran 2006 günü, Filistinliler Gazze sınırından bir İsrail askerini kaçırdılar. Onbaşı Gilad Shalit'in kaçırılması İsrail tarafından büyük bir tepki ile karşılandı ve Gazzeye saldırı düzenlendi. Gazze'nin elektrik ve su tesisatının büyük bir bölümü yok edildi. Bu tarihten sonra Hizbullahın Lübnan sınırına yakın bir yerde iki İsrail askerini kaçırması ve birkaçını da öldürmesi İsrailin tüm gücünü kullanarak saldırmasına neden oldu. Kısacası Hizbullah Lübnana pahalıyla patladı. Batı Şeriadan geri çekilme planı da suya düştü. Gazzenin yeniden inşası rafa kaldırıldı.
Oslodan günümüze kadar geçen sürede barış çalışmaları hep bir fiyasko ile sonuçlandı. İsrail-Filistin meselesindeki başarısızlığın temelinde kötü liderlik, talihsizlik ve geçmişteki olaylardan kaynaklan güvensizlik yatıyor. Fransız yazar Charles Enderlainin Chattered Dreams (Kırık Hayaller) adlı kitabında söylediği gibi iki tarafın liderlerinin geriye yönelik yanlış anlaşmalardan ve önyargılardan vazgeçmesi gerekiyor ifadelerine bir yenisinin katılması gerekiyor. Demokrasi yolunda diyalogun sağlanması için Filistin Yönetimindeki yeni hükümetin yapısında değişiklik yapması gerekiyor. Bir devletin kendini tanımayan bir terör örgütü ile barışa imza atması oldukça ütopik bir düşünce. Tüm hassas meseleler için liderlerin hükümet içi çalışmalarda ve halk seviyesinde gerekli lobiyi uygun adımlarla oluşturması da fikir birliğine varılmasında önemli adımları oluşturuyor.
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen meselenin çözülmesi için uluslararası toplumlar ve aracı ülkeler var güçleri ile çalışıyorlar. Aracı ülkelerden en önemlisi olarak Türkiye birinci sırada yer alıyor. Türkiyenin Erez Endüstri Bölgesinde bazı girişimlerde bulunması barışa yeşil ışık yakıyor. Hamas seçimleri kazandıkta sonra inşası durdurulan Erez Endüstri Parkının yeniden canlandırılması ile 1,4 milyon Filistin nüfusunun yüzde yedisine yaşam sağlaması bekleniyor. Bu sayede Gazzenin ekonomisine katkıda bulunulacak. Türkiyenin bu bağlamda bölgedeki yeri ve tutumu çok önemli. Pek çok tarihçi ve yazar Türkiyenin Ortadoğu için önemini yer yer yazılarında dile getirirler. Bunlardan bir tanesi de Itamar Rabinovich. Rabinovich Barışa yol gösterme (Waging Peace) adlı kitabında Türkiyenin bölge için önemini her fırsatta vurguladı. Türkiyenin Gazzedeki girişimi, Ortadoğu barış sürecine ne kadar katılımcı olduğunu dile getirdi. Türkiye, eğer iki devletli bir sistem oluşturulabilirse Filistinin demokratik şekilde yapılanmasında da yol gösterici olabilir yorumunu yaptı.
Sonuç olarak, eğer Filistinliler kendilerine Gazzede ciddi ve sorumluluk sahibi bir hükümet kurabilirlerse barış sürecinin devam etmesi büyük bir olasılık. Eğer başarısız olurlarsa, bu sürecin devam etmesi ve arabulucuların sürece katkıları çok zorlaşacak. Hükümet düzenlemelerinin yanı sıra iki tarafın da geçmişe ve kimliklere dayalı ön yargılardan vazgeçip birbirini daha iyi tanıma yolunda ilerlemeleri gerekiyor.