Ortadoğu`da barişa yeniden “Yeşil Işik”?

1990`lı yıllardan günümüze kadar geçen yaklaşık on beş yıllık sürede, sıcak hat olarak tanımladığımız Ortadoğu`nun stratejik açıdan çok önemli ülkesi İsrail`de, ardı ardına pek çok barış planları ortaya konuldu. Oslo, Camp David, Taba, Yol Haritası öne sürülen projelerden ancak bazıları&

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
İsrail Devleti kurulmasından sonra Ortadoğu’da pek çok savaş yaşandı. Bu savaşlar arasında en önemlisi olan 1967’deki “Altı Gün Savaşı” İsrail-Filistin meselesinin çözümsüzlüğüne parmak bastı. 1967 savaşı sonucunda İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’ü ele geçirmesi sorunun günümüze kadar uzamasına sebep oldu. Bu iki toplum arasında 40 yıldır yaşanan soruna rağmen, Ortadoğu’da halen barış sürecinden bahsedilmesi bölgenin geleceği için büyük bir umut kaynağı.
Barış süreci çerçevesinde son olarak ortaya atılan “Gazze’den geri çekilme planı” İsrail halkını ikiye böldü. Bu planın tek taraflı olması da Filistinlilerde şüphe uyandırdı. Kimileri barış için bu planın uygulanmasını isterken kimileri ise “Yahudilerin Yahudileri evlerinden çıkarma planı” olarak görüp isyan etti. Anlaşmasızlığın temelinde sadece yerleşim yerleri yok. Esas meseleler olarak adlandırılan, Kudüs’ün paylaşımı, mültecilerin geri dönüşü ve güvenliğin sağlanması gibi meseleler de “yap-bozun” birer parçaları.
Çözüm arayışları barış sürecinin devam ettiğinin birer göstergeleri. “Gazze’den geri çekilme planı” Hamas’ın seçimleri kazanmasına kadar programa uygun bir şekilde devam etti. Ancak seçim sonuçları birbirine hiç güvenmeyen bu iki halkı tekrar eski noktaya geri gönderdi. İsrail’in terör örgütü olarak gördükleri ve İsrail Devleti’nin yok olmasını amaçlayan bir örgütle aynı masaya oturması mümkün değil. Bu nedenle İsrail Hükümeti barış yolunda ilerleyebilmek için Mahmud Abbas ve hükümetini muhatap olarak görmeye devam etti. Şaron’un politika hayatından sağlık sorunları nedeni ile geri çekilmesinden sonra başa gelen Ehud Olmert de aynı mirası devam ettirmeye kararlı görünse de Hamas’ın vahşi tavrı buna izin vermedi.  25 Haziran 2006 günü, Filistinliler Gazze sınırından bir İsrail askerini kaçırdılar. Onbaşı Gilad Shalit'in kaçırılması İsrail tarafından büyük bir tepki ile karşılandı ve Gazze’ye saldırı düzenlendi. Gazze'nin elektrik ve su tesisatının büyük bir bölümü yok edildi. Bu tarihten sonra Hizbullah’ın Lübnan sınırına yakın bir yerde iki İsrail askerini kaçırması ve birkaçını da öldürmesi İsrail’in tüm gücünü kullanarak saldırmasına neden oldu. Kısacası Hizbullah Lübnan’a pahalıyla patladı. Batı Şeria’dan geri çekilme planı da suya düştü. Gazze’nin yeniden inşası rafa kaldırıldı.
Oslo’dan günümüze kadar geçen sürede barış çalışmaları hep bir fiyasko ile sonuçlandı. İsrail-Filistin meselesindeki başarısızlığın temelinde kötü liderlik, talihsizlik ve geçmişteki olaylardan kaynaklan güvensizlik yatıyor. Fransız yazar Charles Enderlain’in “Chattered Dreams” (Kırık Hayaller) adlı kitabında söylediği gibi iki tarafın liderlerinin geriye yönelik yanlış anlaşmalardan ve önyargılardan vazgeçmesi gerekiyor ifadelerine bir yenisinin katılması gerekiyor. Demokrasi yolunda diyalogun sağlanması için Filistin Yönetimi’ndeki yeni hükümetin yapısında değişiklik yapması gerekiyor. Bir devletin kendini tanımayan bir terör örgütü ile barışa imza atması oldukça ütopik bir düşünce. Tüm hassas meseleler için liderlerin hükümet içi çalışmalarda ve halk seviyesinde gerekli lobiyi uygun adımlarla oluşturması da fikir birliğine varılmasında önemli adımları oluşturuyor.  
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen meselenin çözülmesi için uluslararası toplumlar ve aracı ülkeler var güçleri ile çalışıyorlar. Aracı ülkelerden en önemlisi olarak Türkiye birinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin Erez Endüstri Bölgesi’nde bazı girişimlerde bulunması barışa yeşil ışık yakıyor. Hamas seçimleri kazandıkta sonra inşası durdurulan Erez Endüstri Parkı’nın yeniden canlandırılması ile 1,4 milyon Filistin nüfusunun yüzde yedisine yaşam sağlaması bekleniyor. Bu sayede Gazze’nin ekonomisine katkıda bulunulacak. Türkiye’nin bu bağlamda bölgedeki yeri ve tutumu çok önemli. Pek çok tarihçi ve yazar Türkiye’nin Ortadoğu için önemini yer yer yazılarında dile getirirler. Bunlardan bir tanesi de Itamar Rabinovich. Rabinovich “Barışa yol gösterme (Waging Peace)” adlı kitabında Türkiye’nin bölge için önemini her fırsatta vurguladı. Türkiye’nin Gazze’deki girişimi, Ortadoğu barış sürecine ne kadar katılımcı olduğunu dile getirdi. Türkiye, eğer iki devletli bir sistem oluşturulabilirse Filistin’in demokratik şekilde yapılanmasında da yol gösterici olabilir yorumunu yaptı.
Sonuç olarak, eğer Filistinliler kendilerine Gazze’de ciddi ve sorumluluk sahibi bir hükümet kurabilirlerse barış sürecinin devam etmesi büyük bir olasılık. Eğer başarısız olurlarsa, bu sürecin devam etmesi ve arabulucuların sürece katkıları çok zorlaşacak. Hükümet düzenlemelerinin yanı sıra iki tarafın da geçmişe ve kimliklere dayalı ön yargılardan vazgeçip birbirini daha iyi tanıma yolunda ilerlemeleri gerekiyor.