Hizli ve öfkeli...

Yakir Mizrahi`nin, Sivasspor golcüsü Pini Balili ile, ‘FourFourTwo` Dergisi`nde yayınlanan röportajının tümünü yayınlıyoruz

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
O, 100 metre rekortmeni Asafa Powell’ı bile kıskandıran sürati ve ‘topçu’ olduğunu belirginleştiren tekniğiyle rakip savunmaların korkulu belası... O, Sivasspor için Hindistan menşeili bulunmaz bir kumaş... O, süratiyle ‘Beyaz Pele’yi şaşırtan İsrailli, nam-ı diğer Speedy Gonzales... O, bizim evdeki duvar saatinden çok daha büyük saati kolunda taşıyan bir lüks meraklısı... O, attığı gollerden sonra sözleşmesini yenilemek istediğini başkan Mecnun Odyakmaz’a açık açık ifade eden bir golcü... O, Yiğidolar’ın 18 puan almasına direkt katkıda bulunmuş eski bir sol bek. O, Sivasspor’la aynı renklere sahip bir Hapoel Tel-Aviv taraftarı... O, Türkiye’de çıktığı ilk idmanın ardından yakın çevresini arayıp, Türk futbolunun çok sert ve çok hızlı oynandığını söyleyen gözü korkmuş bir futbolcu... O, İstanbulspor formasıyla Türkiye’de çıktığı ilk maçta Robert Enke’ye iki gol atarak, Alman kalecinin Fenerbahçe kariyerini sonlandıran bir forvet... O, ligin ilk yarısında 7 kez sarı kart gören hızlı ve öfkeli...

Türkiye’de İstanbulspor formasıyla çıktığın ilk maçta Fenerbahçe’ye iki gol birden attın... O güne dair neler hatırlıyorsun?
Benim Türkiye’deki ilk maçımdı. Karşılaşma öncesinde etrafımdaki herkes bana maçın zor geçeceğini söylüyordu ama ne Fenerbahçe, ne taraftar ne de stadyum hakkında bilgi sahibi değildim. Bana kalırsa o gün çok şanslıydım, Enke de şanssız olan taraftı...

İstanbulspor’dan sonra Kayserispor’a gittin ama kısa süreli oldu...
Valla benim açımdan bir problem yoktu, oraya transfer olduğumda iki senelik mukavele imzalamıştım. Hatta Kayserispor’da oynadığım ilk sezonda 9 gol atmıştım. İkinci sene öncesinde kampa gitmeye hazırlanırken, o dönem Kayserispor’dan bir  yönetici gece saat 11’de evime geldi. Beni istemediklerini söyledi. Ben de şok oldum. Neden böyle bir karar aldıklarını sordum ama şu ana kadar da kimseden bir yanıt alamadım. Tamam belki kötü bir oyuncu olabilirim, kötü bir adam da olabilirim ama beni neden istemediklerini öğrenmek hakkım herhalde... Ertesi gün başkanla oturup konuştuk, o da beni takımda görmek istemediğini söyledi. Ben de istemezlerse istemesinler dedim ve Kayserispor’dan ayrıldım.

Böylesine gerekçe olmadan takımdan uzaklaştırılmak senin motivasyonunu etkiledi herhalde? Sonraki Kayseri-Sivas maçında şeref tribünlerinin önüne gidip formandaki ismini göstermiştin...
Kayserispor’da çok güzel arkadaşlıklarım vardı, hiçbir problemim yoktu. Ama o maç öncesinde ısınırken taraftarlar bana acayip küfür ediyordu. Halbuki Kayserispor’da oynarken beni çok seviyorlardı. Ki ben takımdan ayrıldığımda hiçbir yönetici veya antrenör hakkında da kötü konuşmamıştım. Maç başlar başlamaz -benim de şansıma mıdır nedir- ilk dakikada gol attım. Herkes o formadaki ismi gösterme hareketini Ertuğrul hocaya yaptığımı zannetti ama ben bizim başkana gösterdim. Bir art niyetim yoktu.

Değişik teknik direktörlerle çalıştın. Peki beraber çalışmaktan en çok keyif aldığın teknik direktör hangisiydi?
Aykut Kocaman’ın benim için ayrı bir yeri var. O olmasaydı belki de ben çoktan ülkeme geri dönmüştüm. Ülkeye ilk geldiğim zamanlarda birtakım problemler yaşıyordum, izin taleplerim oluyordu. Aykut hoca bana fazlasıyla müsamaha gösteriyordu. Moralimin bozuk olduğu zamanlarda hep yanımdaydı...

İsrail futbolu hakkında neler düşünüyorsun?
İsrail ligini Türkiye ligiyle kıyaslarsam, arada çok büyük farklar olduğunu söylemem gerekir. Türkiye’de futbol daha hızlı ve daha sert oynanıyor. İsrail ligiyse çok daha yavaş oynanıyor. Buradaki kadar ikili mücadele pek yaşanmıyor. Mesela İsrail liginde faul olduğunda hakem hemen düdük çalıp, oyunu durduruyor. Buradaysa hakem oyunu daha çok avantaja bırakıyor.

İngiltere’de ve İspanya’da oynayan İsrailli futbolcular var. Senin de yurtdışından taliplerin var mı? Gitmeyi düşünür
müsün?

Almanya’dan, İngiltere’den İspanya’dan teklifler oluyor ama gitmek istemiyorum. Buradaki mantaliteyi artık özümsedim. Çok arkadaşım var, başka yere gitsem, bir sürü sıkıntı çekeceğim. O yüzden gitmeyi düşünmüyorum. 

İsrail milli takımından biraz konuşalım...
Bu seneye kadar hep milli takıma çağrılıyordum fakat artık kadroya alınmıyorum. Hoca değişti, kadroyu biraz gençleştirmeye çalışıyor. EURO2008 grup elemelerinde zor bir grupta yer alıyoruz. İngiltere, Hırvatistan ve Rusya gibi güçlü takımların arasında mücadele ediyoruz ve tüm takımların puanları birbirine çok yakın... Onların arasından sıyrılmak çok kolay değil ama inşallah başarılı oluruz.

Cuma akşamları maç oynamaktan rahatsız oluyor musun?
Hayır, ben profesyonel bir oyuncuyum. Maç hangi günse oynamak durumundayım. Bana bazen İsrail-Filistin soruları da soruyorlar ama ben politika ya da din gibi konularda konuşmak istemiyorum. Bu arada sanırım Cuma akşamları oynanan maçlarda biraz şanslıyım. Dört senedir buradayım ve toplamda iki defa Cuma akşamı maça çıktım. Şans bu ya, ikisinde de gol attım. Biri geçen sene Olimpiyat Stadı’nda oynanan Sivasspor-Trabzonspor maçı, diğeri de bu seneki Vestel Manisaspor karşılaşması...

Büyük maçlar öncesinde motivasyonunda bir farklılık oluyor mu?
Benim açımdan çok fazla bir şey fark etmiyor. Hangi sporu yaparsam yapayım, hep kazanmak isterim. Mağlubiyete tahammülüm yok galiba. Ben çocukken de top oynarken hep kazanmak isterdim. Çocuğumla da oynasam, rakiple de karşılaşsam hep galip gelmek istiyorum...