Yaşanan küresel ısınma ekonominin her alanını etkilemeye başladı. Kışlık koleksiyon hazırlayan hazır giyim firmaları üretiminde değişiklikler yaparken soba, sahlep üreten firmalar ise maddi krize girmek üzere. Dünyayı kasıp kavuran bu sorun gün geçtikçe büyüyorDebora ZAKUTO
Kömür kullanımı zarar veriyor
Genelde soğuk kış günlerinde bir an önce yazın gelmesini ister, ara sıra yaşanan bahar günlerinin tadını çıkarırdık. Ama şimdi her mevsiminin yaşanması gerektiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Büyüklerimizin 'taş yerinde ağırdır' lafının ne kadar doğru olduğuna bir kez daha şahit olduk. Bir türlü gelmeyen kış, bahar özlemimizin önüne geçmese de küresel ısınmanın yaratıcığı ciddi riskler kışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bize kanıtladı. Normal koşullarda dünyaya gelen güneş enerjisinin büyük bölümünün yeryüzüne çarptıktan sonra tekrar uzaya dönmesi gerekiyor. Fakat son yıllarda, artan karbondioksit ve metan gibi 30 civarında gaz atmosferde bir tabaka oluşturarak bu enerjinin bir kısmının çıkışını engelliyor. Dünyadaki ısınma da bu nedenle oluyor. Tahminler, içinde bulunduğumuz yüzyılda ortalama sıcaklığın 1.4 ile 5.6 derece arasında artabileceğine işaret ediyor. Artış 1.4 derece civarında kalırsa, olumsuz etkinin sınırlı gerçekleşmesi bekleniyor. Kuzey ülkelerinde hayat daha konforlu hale gelirken, güney ülkelerinde ise hayat zorlaşmaya başlayacak. Sıcaklık artar ve üst limit olan 5,6ya yaklaşırsa kaotik felaket senaryolarının olasılığı artıyor. Kasırgalar, seller, kuraklık ve bazı bölgelerin yaşanamaz olması gibi. Sıcaklığın hangi oranda artacağı ise şu anda kesin olarak bilinemiyor. İki uç noktaya da gidebilir. İklim sistemi çok karmaşık bir yapılanmada olduğu için felaketin kaçınılmaz olduğunu söylemek çok doğru değil. Fakat, ortada hiç hafife alınmaması gereken bir sorun ve risk var. Atmosferde tabaka oluşturan bu gazların en büyük nedeni olarak kömür kullanımı gösteriliyor. İkinci büyük neden ormanların yok olmaya başlaması, üçüncüsü ise otomobil ve uçaklar gibi ulaşım araçlarının artan kullanımı olarak belirlenmiş. Bu olumsuz sürece bütün ülkelerin katkısı var.
Kyoto Protokolü ne olacak?
Küresel ısınma sorununu çözme yönünde bugüne kadar yapılan en büyük girişimlerden olan Kyoto anlaşması da başarıya ulaşamadı. Atmosfere salınan karbondioksit gazını sınırlamayı hedefleyen bu anlaşmayı örneğin ABD imzalamadı. Temel gerekçe bu anlaşmanın maliyetinin kendisi için çok yüksek olmasıydı. Fakat ABD bu durumu çözmek için elinden geleni yapıyor. Kamuoyunda bilinçlenme gittikçe artıyor ve eyaletler bazında gaz emisyonunu sınırlamayı amaçlayan çeşitli önlemler alınıyor. Fakat sorun ne yazık ki küresel. Ve şimdi bütün dünya ülkeleri bu sorunu nasıl çözeceklerini düşünüyorlar. Sorunun çözümü yönünde ekonomistlerin temel önerisi, tahmin edilebileceği gibi fiyatlama mekanizmasının devreye sokulması. Gaz emisyonunu engellemek için Kyoto protokolündeki gibi miktar sınırlaması değil karbondioksit vergisi gibi fiyatı arttıracak öneriler yapılıyor. Bunun kullanım miktarını azaltması ve rasyonel hale getirmesi, aynı zamanda alternatiflerin devreye girmesini hızlandırması bekleniyor. Konuyla ilgili bilim adamlarının önerileri ise teknik anlamda alternatifleri ortaya koymaya çalışıyor. Örneğin, kömür kullanımından ortaya çıkan karbondiosit gazlarının yer altında ya da okyanus diplerinde depolanması önerileri var. Bunun bir maliyeti olmakla birlikte yine de kömürü ucuz kılmaya devam edeceği söyleniyor. Avrupa da yaygınlaştığı gibi rüzgar enerjisi kullanımı ya da çevreye az zarar veren Hybrid gibi otomobil teknolojileri kullanımının daha ticarileştirilmesi acil olarak yapılması gerekenler arasında geliyor.
Davos'da 'Küresel Isınma' tartışıldı
25ᆰ Ocak 2007 tarihlerinde Davos'ta gerçekleşen Zirve'nin bu yılkı ana teması da 'Küresel Isınma' oldu. Yenilenebilir enerji kaynakları konusunda ülkeler neler yapacak? Soru bu. Kyoto Protokolü'nün Çin ve Hindistan'ı kapsayacak şekilde geliştirilmesi ve özellikle enerji verimliliği ve çevre konularında Çin ve Hindistan'ın da elini taşın altına koyması gerekliliği vurgulandı. Küresel ısınma konusunda ülkelerin daha ciddi önlemler alması ve bu önlemlerden de hükümetlerin sorumlu tutulması küresel ısınmanın tartışıldığı panellerde ortaya çıkan sonuç oldu. Davos zirvesine katılanlar arasında genel bir nükleer enerji karşıtlığı toplantılara hakim. Enerji geçen yıllarda daha çok doğalgaz ve petrol başlığı altında ele alınırken bu yıl ön plana çıkan soru petrolü alternatifinin ne olduğu. Fakat ne yazık ki Davos toplantısı bu sorulara cevap bulamadı ve araştırmaların devam etmesinde karar kılındı. Küresel ısınma konusunda yapılan diğer çalışma ise BM tarafından oluşturulan 'Hükümetlerarası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu" tarafından gerçekleştirildi. Onların hazırladığı rapora göre, küresel ısınma nedeniyle 2030a kadar 7 milyon insan su baskınlarıyla karşı karşıya kalacak ve dünyanın en büyük organizması Büyük Resif de tamamen kaybolacak. 1900'den bu yana 0.7den 0.8 dereceye ulaşan yeryüzünün sıcaklığı iki ila üç dereceye ulaşırsa, tüm Amazon ormanları da tehdit altında kalacak. Ülkenin sıkıntısını çektiği kronik su yokluğundan ötürü hassas bir durumda bulunan Avustralya Alplerinin tamamen kaybolacağı uyarısı yapılan raporda, yeryüzündeki biyoçeşitliliğin büyük kayba uğrayacağına dikkat çekiliyor. Raporda, küresel ısınmanın insani ve ekonomik bedelinin özellikle Afrika gibi en yoksul ülkelerde ve su kenarındaki Bangladeş ve Büyük Okyanustaki adalar gibi yerlerde büyük olacağına işaret ediliyor. Bütün bu nedenlerden dolayı da firmalar büyük bir kriz daha yaşamamak için çeşitli değişikliklere başladı.
Kuraklık enflasyonu da etkiliyor
Ekonominin hemen her alanında etkisini hissettirmeye başlayan küresel ısınma, enflasyon için de en büyük riskler arasına girdi. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kuraklık ve hava koşullarının önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde önemli bir risk olduğunu açıkladı. 2006nın ilk Enflasyon Raporunun açıklandığı toplantıda konuşan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki en büyük etkisinin gıda fiyatlarına gelecek zamlarla olabileceğine işaret etti. Yılmaz enflasyonda küresel ısınma riski vurgusunu ilk kez dile getirirken, hava sıcaklıklarından olumsuz etkilenmesi beklenen gıda ve içecek ürünleri, yüzde 27.68lik ağırlığıyla TÜFE üzerinde en büyük etkiye sahip mal grubu konumunda bulunuyor. Merkez Bankasının 2007deki öngörülerine yer verildiği toplantıda enflasyon üzerindeki diğer risklere de dikkat çeken Yılmaz, bu yıl Maliye politikalarının enflasyon düşüşüne yapacağı katkının geçmiş dönemlere göre daha az olabileceğini aktardı. Yılmazın bu açıklaması Hükümetin aksi yöndeki tüm açıklamalarına karşın seçim ekonomisi uygulanacağı yönündeki soru işaretlerini artırdı. Hükümeti memur zamları ve asgari ücret artışı konusunda eleştiren Yılmaz, önümüzdeki aylarda kamu işçilerine yapılacak zam konusunda da uyarı yaptı. Yılmaz, Kısa vadeli çıkarları, uzun vadeli çıkarların önüne koymayalım dedi. Yıl sonu için belirlenen yüzde 4lük enflasyon hedefinin çok iddialı olduğunu belirten Yılmaz Yılsonu enflasyonu yüzde 70 olasılıkla yüzde 3.6Lj.6 arasında gerçekleşecek diye konuştu.