Kral David, tüm dua ve şarkılarını kalbinden taşan bir Allah aşkı ile müzik eşliğinde yapardı (Sefer Hasidim18). Bir insan ruhsal açıdan kötü olduğu zaman, saf bir niyet ile bir melodi nağmelendirmeli. Bu onu Tanrıya doğru uyandıracaktır ve kendisine bu dünyada nerede olduğuna dair hatırlatma yapacaktır. Melodinin iki zıttı birleştirme gibi bir gücü vardır. Mezmurları söylerken de aynen bu durum gerçekleşmektedir (LH Nesiat Kapayim 5).
Toranın tamamı müzikal bir katılımdır. Sessiz harflerin yanında sesli noktalara ilaveten İbranice yazılımında Taamim diye adlandırılan notalar vardır. Sessizler vücut, sesliler can ve notalar ise yüksek seviyedeki ruhu temsil eder. Taamlar, tadı, lezzeti ifade eder. Böylece, yazılımın ilham gizemine girebilmek için yalnızca okumak değil, şarkılı söylemek de gerekmektedir. Likute Maharanda (1,237) şöyle yazar: İki zıt şeyin birleşmesi melodi sayesinde gerçekleşir. Böylece bu dünyaya göre basit ve maddi- çok daha yüce seviyelerde olan Tanrıya bağlanmanın yolu Mezmurları okumaktır.
Mezmurlar Kitabı on çeşit melodi içerir (Baba Batra 14). Bu on melodi dünyanın yaratılışına katılmıştır.
Şarkı maddeden arındığı için saflığı ifade eder. Kral David ruhumuzun boşluğunu kavrayıp, günahtan dolayı üstümüze çöken melankoliyi alıp götürebilecek ilahi müzikler besteleme yeteneğine sahipti. Tüm âlem ulu bir koro olur bağrından muhteşem bir senfoni çıkarır. Bilgelerimiz bize tüm varlıkların Tanrıya okuduğu nağmeleri tarif eder. Güneşten, ufak bir karıncaya, kuşların ötüşünden, köpeğin havlamasına kadar hepsi Tanrıya bir methiyedir. Toprak tüm sahip olduklarının Ona ait olduğunu, Yıldızlar da Tanrının göksel ordularını teşkil ettiklerini ilan ederler. Yisrael kelimesi, Allaha Doğru şeklinde de okunabilir. Bu harfleri kendi aralarında tekrar düzenlersek, Allaha Şarkı olarak da okuyabiliriz.
Şarkı şir kendi doğası itibarı ile bir daire teşkil eder. Devamlı tekrarlar içerir. Müzik, kuvvetini sondan aldığı gibi, son da baştan etkilenir. Müzik gerçeğin tüm nüanslarını bir halka şeklinde birbirine bağlar; ruhu vücuda, insanı Yaratana, cismi ruhaniye, sonu sonsuza... İbranicede halka anlamının da şir olması bir tesadüf değildir.
Doğal olarak aklımızın-(beynimiz), hislerimize-(kalbimize) hükmetmesi gerekmektedir. Ancak Teilim sayesinde arınan hislerimiz Allaha dönük olacağı için artık düşüncelerimizin üzerine çıkabilir. Allah kavramını yalnız aklımız, düşüncelerimiz ile algılayabilmemiz mümkün değildir. Arınmış hisler ile Tanrımıza yaklaşabilmek amacıyla, gerek düşünce, gerekse duygu içeren Teilim parçalarını okumamızın nedeni de budur.