Bu İsraile ilk gelişiniz mi?
İsraile ilk gelişim değildi. Daha önce Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü olarak bir kaç kez İsrailde bulundum. Dışişleri Bakanımızın buraya gelişi münasebeti ile görev aldım ve bu nedenle İsrail ziyaretlerim oldu. Dolayısı ile İsraili biliyorum.
Bir diplomat olarak değil de bir Türk insanı olarak Türkiye ile İsraili kıyasladığınızda ne gibi benzerlikler ve ne gibi farklılıklar var?
İsrail İle Türkiyenin ilişkisi son derece önemli. Türkiye, İsraile hep stratejik açıdan bakmıştır. Aynı şekilde İsrail de Türkiyeye benzer şekilde bir bakış açısı içinde olmuştur.
Dolayısı ile Türkiyede yaptığım görevler çerçevesinde İsrail ile ilişkilerimizi izleme fırsatım oldu. Bu gözlemlerimin kat kat fazlasını buldum. Ne açılardan diye soracak olursanız, burada ilişkilerin kapsamı ve derinliği açısından
İsrailin Türkiye ile ilişkilere gerçekten çok büyük önem atfettiğini müşahede ettim. İnsani açıdan da benzer şekilde çok sıcak bir ülke buldum burada. Türkleri seven, Türkleri her zaman kucaklamaya hazır, misafirperver bir topluluk ile karşılaştım. Gerek özel zeminde, gerekse resmi olarak bana hep dostluk, sıcaklık ve yakınlık gösterildi. Bunu bekliyordum doğrusunu isterseniz.
Şaşırmadınız yani
Burada iklim açısından da Türkiye ile benzerlikler var. Türkiyenin özellikle Akdeniz bölgesi burası ile büyük benzerlikler arz ediyor. Yaşantı, ortak kültürel davranış biçimleri var. Bir de burada yiyecek, içecekler aynen Türkiye gibi son derece zengin ve lezzetli. Beklediğimi bulduğumu söyleyebilirim. Yalnız başka bir gözlemi de size aktarmak istiyorum. Eşim buraya ilk defa geldi. Onun da kafasında yarattığı bazı beklentiler vardı. Burada nasıl bir atmosfer, kimler ile karşılaşacağını merak ediyordu.
Eşimin beklentilerinin hep iyi tarafları ile ortaya çıktığını söyleyebilirim. Dolayısıyla her ikimiz de burada olmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Burada böylesine önemli bir makamda görev yapmak hakikaten, bütün Türk diplomatları ve benim için çok büyük bir ayrıcalık. Bunu da Türk İsrail ilişkilerinin yararına ve daha da gelişip ilerleyebilmesi için kullanmaya gayret edeceğiz.
İki ülke arasındaki ilişkiler ne durumda? İlişkiler dostluk ilişkileri mi, yoksa karşılıklı çıkarlara mı dayalı?
Tabiatı ile İsrail ile ilişkilerimiz sizin söylediklerinizin belki bir karışımı şeklinde ifade edilebilir. Bu ne demektir? Karşılıklı çıkarlar zemininde, dostluk geliştirebilmek olarak tarif edilebilir.
Belki de mevcut dostluğu da bu ilişkinin çimentosu olarak kullanmak doğru olabilir.
Şunu unutmamak lazım, İsrail ile Türkiyenin ilişkilerine baktığınız zaman arkasında çok derin bir tarih görürsünüz. O tarih bu ilişkilerin belli bir istikrar içinde yürümesi için önemli bir rol oynar. Türkiye, ilk kurulduğu günden itibaren bir Müslüman ülke olarak İsraili tanımıştır. Ve ilişkilerinde bir kesintiye uğratmadan buraya kadar getirmiştir...
Türkiye, Yahudi toplumunu her zaman kucaklamıştır tarih boyunca, sıkıntıya düştüklerinde çok eski yıllardan itibaren hep yardımcı olmuştur. Özellikle engizisyondan kaçanlara, İkinci Dünya Savaşında, Holokosttan kaçmaya çalışanlara yardım edenler Türkler olmuştur. İlişkilerin gündemine baktığınızda Türkiye- İsrail ilişkileri neden önemlidir? Çünkü ilişkilerin gündeminde uluslararası gündemin çok önemli meseleleri vardır. Bu bakımdan Türkiye ile İsrail ilişkileri giderek gelişmekte olan kapsamlı bir ilişki. Biz de buna katkıda bulunmaya gayret edeceğiz.
Türkiye İsrail ilişkileri zaman zaman krizler yaşıyor. Filistin anlaşmazlığındaki gelişmeler, Lübnan Savaşı, İsrailin terör ile mücadelesi Türkiye tarafından değişik şekillerde algılandı ve eleştirildi. Ama görüyoruz ki bunlar konuşuluyor, sonra iki taraf da diplomaside sanki bir şey söylenmemiş gibi ilişkileri aynı şekilde sürdürüyor. Son 5Lj yıl içinde Türkiyede bir İsrail aleyhtarlığının, dönem dönem Yahudi düşmanlığına dönüştüğünü görüyoruz. Acaba İsrail karşıtı Yahudileri sevmeyen bir gençlik mi yetişiyor Türkiyede?
Çizdiğiniz tabloyu çok karamsar bulduğumu söylemeliyim. Kesinlikle böyle bir şey yok. İlişkilerimiz bahsettiğiniz olayların çok üstündedir. Halk nezdinde de aynı şekildedir. Başbakan Olmertin Türkiyeyi ziyaretinde, her iki başbakan görüşlerini son derece açık ve dürüst bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerine ifade edebilmişlerdir. İsrail ile ilişkilerinde bunu yapabilen ülke çok azdır. Şöyle düşünmemiz gerekir; bir aile içerisinde de anlaşmazlıklar olur, elbette ki bakış açımızda farklıklar olabilir, ama nihai hedefe bakmak gerekir.
Her iki ülke liderlerinin de halkının nereye baktığına, nasıl bir gelecek beklediklerine, nasıl bir gelecek için çalıştıklarına bakmak gerekir. Burada hedef aynıdır. Aynı değerleri benimsemiş, özgür, demokratik, laik düzen içerisinde halka en iyisini yaşatabilmek iki ülkenin de hedefidir. Dolayısı ile bu bağlamda İsrail Devletinin de, halkının da güvenine sahibiz. Biz bir yandan tarihi kültürel ilişkilerimiz bulunan bu bölge halkları ile, aynı açıklıkla da İsrail ile konuşabiliyoruz.
İsrail açısından da bu olumlu bir yaklaşım
Şeffaftır yani, dürüst bir ilişkidir. Bununla gurur duyuyoruz. İsrailin güvenliğine hizmet eden bir ilişki biçimidir. Doğru gördüklerimizi de söylüyoruz, yanlış olduklarına inandığımızı da söylüyoruz. Bunu devlet düzeyinde söylüyorum; dikkat ederseniz yanlış olarak gördüğümüz ve açık olarak beyan ettiğimiz hususlar sadece bizden kaynaklanan bir eleştiri değil, uluslararası camianın tepki gösterdiği konulardır. Karşılıklı güvene dayanan çok sağlam bir ilişkimiz olduğu için, yapıcı bir eleştiri olarak, hem söylenebiliyor, hem de algılanıyor.
Kudüsteki kazı ve onarım çalışmaları konusunda Başbakan Erdoğandan gelen talebi Ehud Olmert büyük bir samimiyet ile kabul etti.
Aynen öyle. Ve açıklıkla bunu kamuoyu önünde konuştular. Antisemit bir nesil yetişiyor gibi sözler ileri sürdünüz bunu katiyen kabul etmiyorum. Bakın bizim kültürümüzde, yapımızda, genlerimizde böyle bir şey yok. Biz hep ta eski çağlardan beri, Osmanlı döneminden bu yana hep toleransla, hoşgörü ile, dostluk anlayışı içerisinde yaklaştık meselelere. Ve bu bizim kafamıza kazınmıştır. Türkiyede Amerikan karşıtlığı olduğu da söyleniyor, ben buna da katılmıyorum. Hele hele ülkede antisemit bir yapı oluştuğu, böyle bir nesil yetiştiği görüşüne hiç bir zaman katılmam.
Demokratik bir ülkeyiz, aynen İsrail gibi. Dolayısı ile bir takım sesler çıkacaktır. Önemli olan ilk nokta bu son derece marjinal olan seslerin ne kadar yaygın olduğudur. İsrailden hoşlanmayanlar vardır, burada da Türkiyeden hoşlanmayanlar olabilir.
Burada İsrailden de hoşlanmayanlar var...
Bu demokratik toplumun bir gereğidir. Bütün mekanizmalar bu şekilde işler. Önem taşıyan antisemitizmin bir suç unsuru sayılıp sayılmadığı, cezalandırılıp cezalandırılmadığıdır. Bu konuda son derece hassasız, böyle bir suça göz yummak sözkonusu olamaz Türkiyede. Yani Türkiyede antisemitizm diye bir şey söz konusu değildir, olamaz.
Türkiyede antisemitizm yok demek gerçeklerle bağdaşıyor mu?
Antisemit insanlar yoktur demiyorum, ama Türkiyede antisemit bir toplum yetişiyor demek de çok ama çok abartılıdır.
İsrail Türkiye ticari ilişkileri 2,5 3 milyar dolar seviyelerinde seyretmektedir. Olmertin sanayi bakanı olduğu dönemde bu çerçevenin 5 milyar dolar seviyesine çıkartılmasının hedeflendiği beyan edilmişti. Sizce bu ticaret hacmine ulaşılabilir mi?
Tabii ki mümkündür. İş adamlarımız, ticaret camiası bu konuda gerçekten de arzuludur. Nitekim önümüzdeki hafta Ticaret Bakanı Kürşat Tüzmen, 80 civarında iş adamı ile İsraile gelecek. Eşliğinde, birçok firmayı temsil edecek kişiler, milletvekilleri, basın mensupları heyeti olacak. Bütün bunların amacı, Türkiyeyi burada tanıtmak ve İsrail ile iş ilişkilerinde ne kadar daha ileriye gidilebileceğini araştırmak.
Kürşat Tüzmen, devletimizin diğer birimlerinin de gayreti ile, Türkiyede ihracatı, son 3,5dž yılda iki misline çıkardı. Dolayısı ile burada brüt ticaretimiz aslında Türkiyenin dış ticaretine baktığınız zaman zaten bayağı önemli bir rakama sahiptir. Bunu daha ileriye götüreceğimizden de hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Nitekim geçtiğimiz yıl Lübnanda sıkıntılar vardı. Buna rağmen ihracatımızda, İsrailden Türkiyeye giden turist sayısında bir değişiklik olmadı. Bu da ilişkilerimizin ne kadar sağlam ve istikrarlı olduğunun bir kanıtıdır.
Türkiyenin birçok ülkeye yaptığı tanıtım programlarından uydu antenler sayesinde seyrettiğimiz Türk televizyonlarından haberdarız. İsrail bu kültür bütçesinden yeterince pay almıyor gibi bir endişemiz var. Son on yıl içinde sadece bir Fazıl Say ve Sezen Aksu geldi İsraile. Kültür Bakanlığının İsrail toplumuna sanatsal değerlerini tanıtacak çalışmalar yapması gerektiğine inanıyor musunuz?
Tabii ki inanıyorum. Bizim amacımız Türkiyenin burada en geniş şekilde tanıtılması, en geniş şekilde sesini duyurabilmesi ve bunun sayesinde İsrail halkının Türkiye ile ilgili en sağlıklı kararları verebilmesini sağlamaktır. İbrahim Tatlısesten tutun Sezen Aksu, Orhan Gencebay gibi sanatçılarımızın gelmesi, ayrıca Türkiyeden senfoni orkestrası, İstanbuldaki sanat faaliyetlerini yürüten bir takım grupların burada gösteriler yapmaları, bizim hedefimiz. İnşallah önümüzdeki dönemde ben sizlerin de yardımı ile bu yöndeki çalışmaları hızlandırmaya devam edeceğiz.
Her konuda görüşlerinize, yorumlarınıza ihtiyacımız olacak
Her zaman ve memnuniyet ile. Burada kendimi son derece güçlü hissediyorum çünkü arkamda Türkiyeyi çok iyi tanıyan, kültürünün içerisinde yoğrulmuş, neredeyse 100 bine yakın insan var. Onların hem sıcaklığını hem de desteğini arkamda hissediyorum. Bunun yanı sıra Türkiyede de 25 bin kadar Yahudi vatandaşımız var.
Onlar da bu ilişkilerde çok önemli bir köprü rolü oynadıkları gibi, aslında benim yapacağım görevi bir anlamda ferdi bazda yapıyorlar zaten.
Eski Maslahatgüzar Büyükelçi Ekrem Güvendiren burada 100 bin tane büyükelçi var demişti.
Aynen öyle. Aynı şekilde düşünüyor ve bu sözü paylaşıyorum.