Geçtiğimiz ay sonunda 79. Oscar Ödüllerinin verildiği görkemli törende; ABD film sektörüne yıllarca katkıda bulunmuş, şimdilerde kendini yardım faaliyetlerine ve özellikle kanser araştırmalarına maddi destek sağlama çalışmalarına adayan Sherry Lansing, Akademinin Jean Hersholt İnsanlık Ödülü ile onurlandırıldı.
Ödülünü alırken sinema dünyasının ünlüleri tarafından ayakta alkışlanan Sherry Lansing 1944te Chicagoda doğdu. Annesi Margo Heimann henüz 17 yaşındayken Nazi Almanyasından Amerikaya kaçmıştı. İngilizce bilmiyordu, bir hazır giyim dükkanında iş buldu. Güçlü bir kadındı, Almanyada yaşadığı acı deneyimlerin hayatını mahvetmesine izin vermedi.
Sherry dokuz yaşındayken, bir emlak bürosu sahibi olan babası David Duhlu bir kalp krizi sonucu yitirdi. Emlak bürosunu annesi yürütmeye devam etti. Sinemaya pek meraklı olan Sherry her cumartesi arkadaşları ile peş peşe iki film görüyor, film yıldızı olmayı hayal ediyordu. Oysa Margo kızının iyi bir anne ve ev hanımı olmasını istiyordu. Sherry çalışkan ve popüler bir öğrenciydi. Annesi iki erkek çocuk sahibi dul bir adam olan Norton Lansing ile evlendiğinde Sherry 12 yaşındaydı. Yeni babasının soyadını aldı ve yeni ailesini sevgi ile kucakladı.
Liseden sonra Northwestern Üniversitesinde eğitime başladı, 19 yaşındayken bir tıp öğrencisi ile evlendi. Mezun olduğu gün eşi ile taşındığı Los Angelesta bir lisede İngilizce ve matematik öğretmeni oldu. Diğer yandan da fotomodellik yapıyor, filmlerde küçük roller alıyordu. Ama yaptığından memnun değildi, oyuncu olarak başarılı olmadığını düşünüyordu. Bu arada evliliğine son verdi.
Saatine beş dolar aldığı bir işle sinema endüstrisinde çalışmaya başladı, kendini gösterdi MGM stüdyolarında script-reading, daha sonra da yaratıcılık bölümü başkanlığına yükseldi. 1977de prodüksiyon amiri yardımcısı olarak Columbia Picturesa geçti. O dönemde emek verdiği China Syndrome ve Kramer vs. Kramer filmleri En İyi Görüntü dahil olmak üzere beşer Oscar aldı. Film yapımcılığına iyice ısınan Sherry, çekimlerde hazır bulunuyor, filmin pazarlanmasını ve dağıtımını üstleniyordu.
Sherry Lansing bir araba çarpması sonucu uzun süre uzak kaldığı işine yeniden dört elle sarıldı. Meslekte öyle ilerlemişti ki, artık prodüksiyon amiri olmayı umuyordu. Ancak yetkililer bu görüşte değildi, bu göreve bir kadın getirilemezdi. Oysa 20th Century Fox böyle düşünmüyordu, kariyerine başlamasından on yıl sonra, 1980de Sherry Lansing bu göreve gelen ilk kadın oldu.
New York Times bu haberi Eski model 20th Century Foxun başkanı oldu başlığı altında birinci sayfadan verdi. Lansing, Hollywoodda herkesin gözünün onun üstünde olduğunu biliyor, hata yapmamaya çalışıyordu. Göreve gelmesinden üç yıl sonra bir prodüksiyon şirketi yerine bir ticarethane işletiyor izlenimine kapıldı. 20th Century Foxu terk ederek Stanley Jaffe ile birlikte kendi prodüksiyon şirketini kurdu. 12 yıllık bu beraberlikte şirket önemli filmlere imza attı.
1991de Stanley Jaffe, Paramount Communicationsın başkanlığı görevine gelince Lansingi stüdyonun idaresini yüklenmeye ikna etti. 1992de Paramountu satan Viacom, Lansingi destekleyerek onu Paramount Pictures Motion Picture Groupun başkanlığına getirdi. Bu görevde ilk başarısı Forrest Gump filmi oldu.
Sherry Lansingin başkanlığında Paramount, üç filmle En İyi Görüntü Oscarını aldı: 1994te Forrest Gump, 1995te Braveheart ve 1997de Titanic.
Sherry Lansing; zekası, iradesi ve mesleki deneyimi ile sınırları zorlayarak kadınların da önemli görevlerde başarılı olabileceğini kanıtladı ve önyargıları kırmış oldu. Günümüzde kadınlar artık sinema endüstrisinin önemli mevkilerine rahatlıkla yükselebiliyor.
2004te Paramount stüdyo başkanlığından istifa eden Sherry Lansing, kendini insani yardım çalışmalarına adadı. Kansere karşı bilimsel araştırmalara fon oluşturmayı amaçlayan kendi adına bir vakıf kurdu.
Ayrıca California Üniversitesi başkan vekilliği, Carter Centerin, The American Association for Cancer Research ve Friends of Cancer Researchün idare heyeti üyeliği gibi görevlerde etkinlik gösteriyor.
Törende ödülünü alırken Sherry Lansing yaptığı kısa konuşmada şöyle dedi; Son yıllarda yaptığım çalışmalar sırasında insanlığı tehdit eden hastalıklara çare arayan bilim adamlarının can havliyle uğraştıklarına tanık oluyorum. Onlar bu araştırmaları sessizce ama büyük bir şevk ve inançla yapıyorlar. Benim için gerçek kahramanlar onlardır. Ve bu gece bana verilen bu onuru onlarla paylaşıyorum.