1856 Mayıs ayında Moravyada doğan Sigmund Freud kalabalık bir ailenin en büyük çocuğu olarak büyüdü. Freud zeki ve başarılı bir öğrenciydi. Bu yüzden, 17 yaşında Viyana Üniversitesine girebilen Freud burada tıp eğitimi aldıktan sonra fizyoloji konusunda uzmanlaştı, 1881 yılında tıp doktoru ünvanını aldı. Fizyoloji ve anatomi üzerine birçok makale yazıp, 1884 yılında kokainin klinik kullanımı üzerine çalışmalar yaptı. Bu süreç içinde Viyanada Dr.Breuer ile çalışmaya başlayıp yayınladıkları ortak eserlerle, bilinçdışı güçlerin davranışları yönlendirmesini tanımlayan psikodinamik kavramının temelini attılar. Daha sonra yalnız çalışmaya başlayan Freud, yaptığı çalışmalarla çevresinin dikkatini çekti. İlk büyük yapıtı olan Rüyaların Yorumunu 1900 yılında yayımladı ve bunu birçok eser izledi. Yaşamını psikanalitik kavramının geliştirilmesine adamış olan Freud, çağdaş psikiyatrik görüşlerin başlangıç noktasını oluşturdu. Freudun Hayatı ve Eserleri adlı kitabın yazarı Ernest Jones Onun düşünceleri anılarından bağımsız düşünülemez. diye açıklıyor bu durumu. Freudu anlamak için onun hayatını öğrenmek, anlayışına ve kuramlarına bir bütün halinde bakabilmemizi de sağlar.
Tarihe derin bir iz bırakmış isimler arasında önde gelen Sigmund Freudun 150. doğum günü nedeniyle Almanyada Sigmund Freud Yılı ilan edildi. 150. doğum günü, ölümünden 67 yıl sonra kendisinin ve kurucusu olduğu psikanalizin yeniden güncel bir değerlendirmeye tabii tutulmasına da aracı oldu. Almanyanın birçok kentinde etkinlikler düzenlendi, kitapçılar özel köşelerde kendisi ve öğretisi ile ilgili kitapları satışa sundu, televizyon kanallarında belgeseller gösterildi. Frankfurt Film Müzesi Psikanalitik Enstitü ile birlikte Sigmund Freudun anısına 150 Yıl Sigmund Freud sloganıyla psikanaliz ile ilgili film akşamları düzenlendi. Berlinde bulunan Yahudi Müzesinde yine Freudun 150. doğum günü vesilesiyle PSİKanaliz isimli bir sanat sergisi düzenlendi.
Freudu anmak aynı zamanda Alman Nazi Rejiminin Yahudi Soykırımı kurbanlarını anmak anlamına da geliyor. Zira Yahudi olan Freudun dört kız kardeşi Yahudi toplama kamplarında öldürüldü. 1933 yılında Hitlerin Almanyada güç kazanmasıyla, Freudun kitapları Berlinde halk önünde yakıldı. 1936da Hitlerin Avusturyayı işgali ile Freud Londraya gitmek üzere Viyanayı terk etti ve 1939da ölümüne kadar yaşadığı Londrada çene kanserinden hayatını kaybetti.
Freud tarafından ortaya atılan psikanaliz; psikolojik yapıyı ve süreçleri içgüdüler temelinde açıklama, çatışmaların neden ve sonuçlarını sistematik bir tarzda inceleme, insan davranışlarını bilinçdışı mekanizmalarla ilişkilendirme, insanın zihinsel yaşamında cinsel güdülerin ve saldırganlık güdülerinin rolünü vurgulama olarak tanımlanabilir.
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, psikanalizin toplumsal olayları, uygarlığın gelişimini ve sorunlarını açıklamakta da elverişli bir kuram olduğunu, Uygarlığın Huzursuzluğu, Totem ve Tabu, Grup Psikolojisi gibi eserlerinde göstermiştir. Freud'un psikanalizin bulgularının sosyal hayat için anlamını dile getiren başlıca eseri olan Uygarlığın Huzursuzluğu, yirminci yüzyıldan itibaren birçok düşünürü etkilemiş, ilham vermiş ve kendileriyle hesaplaşmak zorunda bırakmıştır. Freuda göre, hayvani dürtülerle güdülenen insanın aynı zamanda uygar bir varlık olmaya çalışması tezat olduğu kadar trajik de bir durumdur. Bununla beraber Freud, insanın uygarlıktan vazgeçemeyeceğini de kabul eder. Sonucu uygarlığın kaçınılmaz huzursuzluğu olarak gösterir.
Bilinçaltı ve onun içerdiği dinamik güçlerin neler olduğu konusunda kapsamlı bir psikanaliz teorisi ortaya atan da Freud olmuştur. Psikanaliz aynı zamanda; Freud tarafından geliştirilen bilinmeyenin araştırılması tekniğini de açıklar.
Freudun öğretisinin anlaşılması için cinsellik ve saldırganlık gibi iç güdüleri temsil eden alt benlik- id; anne-baba ve diğer önemli kişiler ile etkileşimde geliştirilmiş değerlere dayanan vicdanı temsil eden üst benlik-ego; alt benliğin istekleri ile üst benliğin istekleri arasında arabulucu olan benlik-egonun anlaşılması gerekir. Doğuşla birlikte yalnızca alt benlik vardır ve burada zaman ve gerçek kavramları değil, sadece zevk yer almaktadır. Benlik kişinin toplum gerçekleriyle kurduğu ilişkinin bir bölümünü oluşturmaktadır. Gerçekliğe uygun bir benliği olan kimse, doyumunu erteleyebilmekte, fakat tamamen vazgeçememektedir. Buna karşılık, üst benlik, ahlak, pişmanlık ve suçluluk duygularını geliştirdiğinden, kişinin toplumsallaşmasında temel güçtür; bu şekilde üst benlik bilincin ve ideal benliğin gelişmesini sağlamaktadır. Freud insanın doğuştan getirdiği saldırganlık veya yıkma arzusunun, toplumun dağılmasına yol açan en temel güç olduğunu savunur. Toplum da bu yıkıcılığı üstbenlik vasıtasıyla kontrol etmeye çalışır.
Freuda göre, dil ile aktarılan her bilgi parçacığı içerisinde bir bilinçdışı öğesi bulunmaktadır. Freud, düşlerin bilinçdışını yansıtan metaforlarla dolu hikayeler olduğunu ifade etmiştir. Her metafor insanı kendinden biraz daha uzaklaştırır, kendini anlamasını ve tanımasını zorlaştırır. Kendini tanımak veya kişisel bir düşüncenin bilincine varabilmek için, insan daha sade ve yalın ifadelere ihtiyaç duyar. Bireyin kabullenmekte zorluk çektiği birçok düşünce ki bunların içine tabular da girer, bilinçdışı mekanizmalar tarafından örtük bir şekilde ifade edilir. Bu ifade, metafor veya dil sürçmesi aracılığı ile olabilir. Freud, bilinçdışının içeriğini bilinç düzeyine getirerek, kişinin gelişiminde önemli adımlar atılabileceğini düşünmüştür.
Freuda göre erken çocukluk yıllarında cinsellikte ortaya çıkan bazı problemler, yetişkinlik döneminde de kendini göstererek o yıllara doğru bir gerilemeye yol açar böylece yetişkinde belli sapmalar görülür. Yani yetişkinlikte görülen cinsel davranış sapmaları, çocuğun Ödip dönemde karşılaştığı sorunlarla yakından alakalıdır. Bu noktada Freud, eski ahlakın iyilik sandığı içe tıkmanın gerçek tehlike olduğunu ispatlıyor. Bilmezlikten gelme yerine ne olduğunu anlama, sakınma yerine yaklaşma; bakışlardan kaçma yerine derine inebilmek istiyor. Saklamak yerine tüm açıklığıyla göstermeyi savunuyor çünkü sadece içgüdülerini tanıyanların onları disipline sokabilme yetkinliği olduğunu düşünüyor.
Sorunlarının çözümü için terapiye katılmak isteyen insanların Şu anda yaşadıkları sorunu çözmek için geçmişte yaşadıkları bir olayı bilinçaltından çıkarmaları, hatırlamaları gerekiyor. Bu düşünce Freudun ilk dönem çalışmalarında da vardı. Histeri ile ilgili çalışmalarda da, hipnoz sorunun çözülmesi için terapide hipnoz kullanılıyor ve bu sırada geçmişteki travma hatırlanıyor. Ancak Freud daha sonraları hipnozun yerine serbest çağrışım tekniğini kullanmayı tercih ediyor. Kendi zamanının bilimsel anlayışı içinde rüya analizinde şu şekilde bir teknik benzetme yapıyor: Değişik fotoğrafların üst üste binmesi sonucu yeni bir fotoğraf oluşur. Biz rüyada bu son fotoğrafı görürüz ama onu oluşturan fotoğrafları ayrı ayrı göremeyiz. Psikanaliz bize bu fotoğrafları tek tek gösterir. Artık kendi gerçekliğimizi farklı bir algılama şekli içinden görmeye başlarız.
Ödip, çocuk cinselliği, düşlerin yorumu, ego, süper ego, ihtiyaç, bastırma, saplantılı nevrozlar, dil sürçmesi, kaygı denildiğinde çoğumuzun ilk aklına gelen; baba, eş, parasız bir hekim, yardımsever, iyi bir gezgin, Yahudi, ateist, Goethe Edebiyat Ödülü sahibi, mitoloji hayranı, devrimci, köpek sever, kokainin tıbbı kullanımlarını keşfeden adam, kıskanç bir aşık, sakin bir konuşmacı özellikleriyle de çoğumuzun bilmediği Sigmund Freud sayesinde sadece psikiyatrler ve psikologlar değil, aynı zamanda felsefeciler, sanatçılar ve sosyologlar da kendilerine yeni ufuklar açtılar. Picasso ile Dali gibi ressamlar Sigmund Freud tarafından ortaya atılan düşünceleri sanatsal eserlerinde değerlendirdiler.
Her birimiz ben neyim? sorusuna
cevap arıyoruz aslında
Belki de ben neydim ile
başlamak yakınlaştırır bizi yanıta