Nelly BarokasUnutulan müzik yeniden hayat bulacakBir vals, bir tango, bir caz parçası… Fakat hiçbiri Viyana, Buenos Aires ve New Orleans`ta bestelenmedi. Bunlar II. Dünya Savaşı sırasında temerküz kamplarında yaşayıp ölmüş tutsakların günlüklere, kağıt parçacıklarına hatta tuvalet kağıtlarına alelacele karalayıp geride bıraktı
İtalyan araştırmacılar, 1933 ile 1945 yılları arasında bestelenmiş veya karanlık mekanlarda çalınmış ve unutulmuş binlerce esere yeniden hayat kazandırmanın mücadelesini veriyorlar.
İtalyan müzisyen Francesco Lotoro; Bizler yapılmış büyük bir hatayı düzeltmeye çalışıyoruz. Bu müzisyenler kendileri için müzikal bir yaşamı umut etmişlerdi. Ve eğer kaderleri farklı olsaydı bu umutlarını gerçeğe dönüştürebileceklerdi demekte. Francesco Lotoro, Nazi ölüm makinesinin derinliklerinde bestelenmiş operaların veya Asya bozkırlarının Japon kamplarında yazılmış caz parçaların orijinallerini ve kopyalarını topladı. Eylül ayında Roma Üçüncü Üniversitesinde açılacak müzik kütüphanesi; 4000 sayfa, 13.000 mikrofilm, çizimleri, mektupları ve fotoğrafları araştırmacıların hizmetine sunacak.
Francesco Lotoro 15 yılı aşkın bir süredir, ülke ülke dolaşarak, müzelerden, arşivlerden, antikacılardan, Holokost kurtulanları veya ailelerinden müzik yapıtlarını topluyor. Bir piyanist olan Lotoro, topladığı müziklerin düzenlemesini ve kaydını yapıyor, 32 CDde toparlamayı hedefliyor. İtalyanın güneyindeki Barletta kenti civarında yaşayan ve Lotoronun tutkusunu paylaşan müzisyenler ve şarkıcılar hafta sonları stüdyoda kayıt işlemlerine yardımcı olmaktalar.
Washington Holokost Müzesi Müzikologu Bret Werb, bu önemli projenin bütün dünya müzisyenlerine zengin bir kaynak oluşturacağını söyledi. Ataları geçmişte Hıristiyanlığı kabule zorlanan 42 yaşındaki Francesco Lotoro, ergenlik yaşlarında ilgi duyduğu Yahudiliğe 2002 yılında döndü. Lotoronun son ara düzenlediği en önemli eserler, Pragda direnişçilere katılan ve Naziler tarafından tutuklanan Çek besteci Rudolf Karele ait. Askeri bir hapishaneye kapatıldıktan sonra dizanteriye yakalanan Rudolf Karel; beş opera ve dokuz enstrüman için yazılmış kompozisyonunu tuvalet kağıtlarına yazmıştı. Besteciye ait Lotoronun bulduğu son müzik notaları, Rudolf Karelin 1945in Mart ayında, ölümünden dört gün önce yazdığı, Mart Mahkumları adlı neşeli eserdir.
Francesco Lotoro, eserlerin büyük çoğunluğunu 1941den itibaren Nazilerin Avrupanın her ülkesinden Yahudi liderleri ve Yahudi sanatçıları gönderdiği Çekoslovakyadaki Theresienstadt transit kampında buldu.
Kaynakça/ Jerusalem Post
Münih Yahudi Müzesi açıldı
Yeni açılan Münih Yahudi Müzesinin kalıcı sergisi geçmiş ve günümüzdeki Yahudi yaşamına odaklanıyor
Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbelsin, Kristal Gecesi, Münih Büyük Sinagogunun yıkılma emrini verdiği binanın az ötesinde, kentin geçmişteki Yahudi kültürünü, mirasını ve geleceğini yansıtacak bir müze açıldı.
Münih Yahudi Müzesi, Jakobsplatz meydanında, sinagog, cemaat merkezinden oluşan bir kompleks içinde yer almakta. 9.200 Yahudinin yaşadığı Münih, Berlinden sonra en yoğun Yahudi nüfusuna sahip kent konumunda. Kompleksin bir bölümü olan sinagogun açılışı geçtiğimiz kasım ayında Kristal Gecenin 68. yıldönümünde gerçekleşmişti. Yeni açılan müze Avrupada Mimar Daniel Libeskindin tasarımı olan ve 2001de açılan Berlin Yahudi Müzesinden sonra ikinci en geniş kapsamlı müzesi oluyor. Müzedeki kalıcı sergi dini geleneklere, geçmiş ve günümüzdeki Yahudi yaşamına odaklanıyor. Sergilenen objeler arasında Rönesans dönemine ait elyazmaları, 1500 yılından evlilik yüzükleri, 550 yıllık Sukot dua kitabı bulunuyor. Diğer iki galeri katı çağdaş sergilere ayrıldı. Nobel ödüllü yazar Thomas Mannin kayınpederi ünlü matematikçi Alfred Pringsheimın koleksiyonları da sergilenecek objeler arasında bulunuyor.
Şapkacılar kralı Kurt Dorfzaun
Kurt Dorfzaun, Ekvatorun en büyük şapka ihracatçısı. 83 yaşındaki adam üzerine iyi oturmuş gri önlüğünün cebinde renkli kalemler, silgiler bulunduruyor. Ekvatorun üçüncü büyük kenti Cuencada bulunan fabrikası 21.yy normlarına pek de uymuyor. Ofisinin kahverengi ağırlıklı dekoru unutulmuş bir yüzyıldan kaldığı izlenimini veriyor. Ama ofiste Yahudiliğe ilişkin objeler bolca var; torunlarından birinin Bar-Mitzva fotoğrafı, Keren Hayesod takvimi, Kurt Dorfzaunun Moşe Dayan ile çekilmiş fotoğrafı.
Kurt Dorfzaun, savaş öncesi Almanyadan, Güney Amerikaya geliş öyküsünü şöyle anlatıyor: 1925te Münihte doğdum. 1938de ailem Almanyadan kaçtı. Aile bireyleri vize almaya uğraşıyorlardı. Neresi olsa olurdu, yeter ki vize verilsin. Amcam 1920den beri Columbiada yaşıyordu. Vize edindiğimiz Columbiaya göç ettik, babam orada çatal, bıçak fabrikası açtı. Columbia vizesi alamayan diğer bir amcam Rudolf, Ekvatorda Cuencaya yerleşerek, Panama şapkaları alıp ABDye satmaya başladı. Panama şapkaları olarak adlandırılmalarına rağmen bu şapkalar Ekvatorun merkezindeki bataklılarda yetişen hasırlardan yapılıyordu. 1904 ile 1914 yılları arasında Panama kanalında çalışan işçiler bu şapkaları giydikleri için Panama şapkaları olarak adlandırılmışlardı.
1944te amcası Rudolfu ziyarete giden Kurt Dorfzaun, bir daha Cuencayı terk etmedi. O dönemde bu kentte 30 kişilik bir Yahudi topluluğu vardı, bunlar Çekoslovakya, Avusturya ve Almanyadan gelmiş göçmenlerdi. 1950lerde kente gelen Alman bir işadamı Kurt Dorfzaun ile ve Yahudi cemaati ile görüşmeye başladı. Dorfzaun bu kişinin aslında ünlü SS subayı Walter Rauf olduğunu ancak 1984te anladı. Kurt Dorfzaun, Ekvatorun en büyük şapka ihracatçısı; onun ürünleri ABDnin Stetson ve Resistol gibi büyük şirketlerde satılıyor, her yıl İngiltereye 20.000 şapka ihraç ediyor.
Yaşlı şapkacının, plastik bir çantasında özel olarak ürettiği yüzlerce kipa bulunuyor. Bu kipaları ABDden şipariş üzerine düğün ve Bar-Mitzvalar için üretiyor.
Kurt Dorfzaun, Cuenca kentinin iki Yahudisinden biri. Çocukları ve torunları ABDye göç etti. Ama o krallığını terk etmiyor.
Kaynakça/ Jewish Chronicle