Tunus`tan Yad Vasem`e…

Marsel RUSSOİkinci Dünya Savaşı esnasında Avrupa Yahudiliği`nin durumu konu ile ilgili tüm çalışmalarda enine boyuna tartışılır, anlatılır. Ancak bir toplum daha vardır, benzer kaderi paylaşan… Yalnızca 6 ay boyunca Nazi işgali altında kalan Tunus ve burada yaşayan 75 bin Yahudi hakkında bilinenler çok değildir. L`Arche dergisinin Ocak 2007 say

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Afrika’nın kuzeyi de tıpkı Avrupa kıtasının bütünü gibi büyük savaşın getirdiği yıkımdan nasibini alır. Hitler bir yanda Süveyş Kanalı’na ulaşıp Kızıl Deniz üzerinden Arap yarımadası petrolüne uzanmanın hesaplarını yaparken, bir yanda da, dost Irak idaresi ile koordineli bir şekilde Ortadoğu’yu kuşatmanın derin arzusu içindedir…


Libya, Miğfer ülkelerinden İtalya’nın elindedir. Dolayısı ile burayı üs olarak kullanıp Mısır’daki İngiliz yönetimini hedef almak mümkündür. Fas, Cezayir veTunus ise Fransız işbirlikçi Vichy Hükümeti’nin kontrolündedir. Libya topraklarından Kahire üzerine yapılacak saldırıların geri tepmesi durumunda, Tunus Libya’ya oranla daha yaşanabilir doğası sayesinde Almanlar’a nefes alacakları bir alan sağlayacaktır… Burada toparlanan orduların yarım kalmış işlerini bitirmeleri böylece daha kolay olacaktır. Ayrıca, müttefiklerin Vichy kontrolündeki topraklara çıkartma yapması durumunda, Alman misillemesinin hedefi de Tunus olacaktır.
Hitler’in bölgedeki ihtiraslarından haberdar Vichy Hükümeti Mayıs 1942’de aldığı bir kararla Tunus topraklarını açık alan ilan eder. Kentler savunulmayacak ancak havaalanları ile limanlar Almanlar’ın kullanamayacağı bir şekilde terk edilecektir. Nitekim Kasım 1942’de başlayacak Tunus’un Almanlar tarafından istilasına, bu ülkeyi o ana dek kontrolleri altında tutan Fransızlar hiçbir direniş göstermemişler, hatta alınan kararların tersine Alman savaş uçaklarının havaalanlarına sorunsuz inişini yalnızca seyretmişlerdir…
İşte, Nazi rejimi ile Tunus’un 70 bini aşan Yahudi nüfusunun yolları böylece kesişir.
Bir Fransız sömürgesi olan Tunus, Alman orduları tarafından işgal edilen tek Kuzey Afrika ülkesidir. 1940 yılından bu yana Tunus’ta da, Vichy Hükümeti’nin serbest Fransa’da Almanlara şık görünmek için yürürlüğe soktuğu kanunlar Yahudiler’in yaşantısını kısıtlamaktadır. 1942 yılının Aralık ayında Alman ordularının ülkeyi tamamen kontrolleri altına almaları, Tunus Yahudileri’ni Avrupa’daki dindaşları ile aynı kaderi paylaşma noktasına getirecektir.
Yüzlerce kez tekrar edilen aynı hikâye burada da sahneye konmaktadır: Kısıtlamalar, sarı yıldız takma zorunluluğu, zoraki göçler ve kentlerde mülklere el konulması, Yahudi toplum yaşantısının yasaklanması ve bu konudaki ısrarların cezalandırılması, zorunlu çalışma takımlarının oluşturulması ve nihayetinde Tunus’ta başlayan ve Auschwitz’de son bulacak uzun yolculuk… Bütün bu trajik duruma, El Alamein’de İngilizler önünde beklemedikleri şekilde ağır kayıplar veren Alman ordusunun hırçınlığını ve devam etmekte olan korkunç savaşın gelgitlerini de eklemek gerek.
Aralık 1942’de başlayıp Mayıs 1943’e dek sürecek altı aylık Alman işgâli esnasında 75 bin kişilik Tunus Yahudi cemaatinden 4 bine yakın insan zoraki toplama kamplarına gönderilirler. Bu sayıya Fransa’da yaşadıkları sırada Almanlar tarafından Auschwitz’e gönderilen Tunus Yahudileri dahil değildir. Bu işin mimarı ise, daha önceleri Beyaz Rusya, Ukrayna ve Yugoslavya’da  100.000 kişinin ölüme gönderilmesini organize eden ve ilk mobil gaz odalarının mucidi bir isimdir: SS Albay Walter Rauff.
Tunus Yahudilerinin büyük savaş esnasındaki hikâyeleri genele mal olmamış, az bilinen cinstendir. Bu bilgisizliği onarmak amacı ile Yad Vaşem, tarihçi Claude Sitbon’un girişimi ile bir çalışma başlattı.  Konu ile ilgili bir kitap çıkartma aşamasına gelen Claude Sitbon, şu saptamaları yapıyor :
“Kuzey Afrika’da ve özelde Tunus’ta çarpışan Wehrmacht’ın yanıbaşında SS gruplarının oluşu, Tunus Yahudileri’nin de “Son Çözüm” projesi kapsamında tutulduğunu gösteriyor. Miğfer ülkelerinin El-Alamein’deki hezimetinin ardından benzer bir durumun Stalingrad’da yaşanması, bu tarihi şans, Tunus Yahudi toplumunun Selanik’teki topluma benzer bir sonu paylaşmasına engel oldu. Nihayetinde Varşova, Selanik veya Tunus, hepsinin kaderi birdir. Sefarad veya Aşkenaz arasında bir fark yoktur: Kalan bütün Yahudiler kurtulandır…”
İsrail’in dört bir yanından gelip Yad Vaşem’de toplanan Tunus Yahudileri, Rav Eric Bellaiche’in icra ettiği Kadiş’i, dinliyorlar… Genellikle gürültücü, geveze olarak bilinen topluluk, bu kez sessizliğe bürünmüştür. Rav Eric Bellaiche, 1942 sonlarındaki Alman işgâli esnasında cemaatini cesur bir şekilde yönetmiş dönemin Tunus Hahambaşısı Rav Haim Bellaiche’in torunudur… 
Claude Sitbon’un başlattığı bu girişim Yad Vaşem yönetimi tarafından da desteklenir. Yad Vaşem Direktörleri Komitesi Başkanı Avner Shalev konu ile yaptığı konuşmada, Almanlar’ın Tunus’a gelişi ile, burada asırlardır barış içinde yaşayan Müslüman ve Yahudi toplumları arasındaki ahengin kaybolduğunu ifade eder. “Bu durum bize, güvenliğimiz için hiçbir zaman başkalarına mahkûm olmamamız gerektiğini göstermiştir…”
Öte yandan, Tunus toplumu içinde Arap, İtalyan veya Maltalı olsun birçok insanın, Alman işgâli esnasında Yahudiler’e yardımda bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlardan, Tunus’un o dönemdeki idarecileri arasında yer alan Moncef Bey’in de, tıpkı Yahudi tebasını koruması altına alan Fas Kralı gibi, “tüm Tunuslular benim evladımdır…” diyerek Yahudi toplumuna sahip çıktığı biliniyor…
“Her şeyin açığa çıktığını ve bu konuda her şeyin söylendiğini sanırız...” der Claude Sitbon.
“Ancak tecrübeler tarihi olaylar söz konusu olduğunda hiçbir şeyin hiçbir zaman tamamlanmadığını görürsünüz.” Gerçekten de, olaylardan altmış yılı aşkın bir süre geçmiş olması, söyleneceklerin bittiği anlamına gelmiyor. Daha anlatılacak birçok hikâye, açığa çıkacak isim ve derlenecek anı var…
Bazen sahibi için hiçbir değer ifade etmeyen bir hatıra, bir obje veya bir evrak, nesilden nesle aktarılmak için canlı tutulmaya gereksinimi olan ortak hafızanın zenginleştirilmesinde önemli rol oynayabilir. İşte bundan dolayıdır ki, Yad Vaşem, böylesi bir mirasın kimseye ait olmayan kollektif bir yanı bulunduğunun bilincinde, Tunus Yahudileri’ni, kendi toplumları ile ilgili bu dosyanın oluşturulması için yardıma çağırmıştır. Bundan böyle her yıl Mayıs’ın 7’sinde, Tunus Yahudileri’nin kurtuluşu Yad Vaşem’de anılacak… 
Kaynakça:
L’Arche Dergisi, Ocak 2007
Wikipedia e-ansiklopedi

Not: Fotoğraflar, "Tanıklık Etmek"
adlı kitaptan alınmıştır.

perspektif@salom.com.tr