Sara YANAROCAK1480 yılında yayımlanan bir bildiriye göre Almanya`nın Passau ve Bavaria kasabalarında Yahudiler`in kilise kutsallarına karşı yaptıkları oniki günah ve tecavüz resimlenerek suç bildirisi olarak her yere asılmıştı
Utanç Alameti
Yahudiler, İslam ülkelerinde onların kimliklerini belli eden kıyafetler giymek zorundaydılar. Bu kural giderek İslam olmayan ülkelerde de yayılmaya başladı. Sarı renk genellikle Yahudilerin rengi olurken, Hıristiyanlar mavi rengi kullanıyorlardı. Aynı kural ortaçağda da tüm Avrupada Yahudiler için uygulanıyordu. 1215 yılında 4. Luteryen Konsilinde bu konu da kesin olarak ele alınmıştı.
Burada en ön planda kanunu haklı gösteren sebep, bu kıyafet ayrımcılığı ile Hıristiyanların Yahudileri hemen ayrımsayabilmeleri, böylece onlarla cinsel ilişkiye girme tehlikesinden kurtulmalarıydı. Konsil özellikle bir kıyafet saptaması yapmamıştı. Bu ülkelere ve şehirlere göre farklılık gösteriyordu. Örneğin 13. ve 14. yüzyıllarda Alman Yahudilerinin sarı ve sivri uçlu şapkalar giymeleri emredilmişti. Bunların adı Yahudi şapkası idi. 15. yüzyılda yakaların üzerine yama şeklinde dikilen sarı kumaş parçaları kanun gereği taşınmak zorundaydı. İngiliz kanunlarına göre giysinin üzerindeki sarı kumaştan yama, Musa peygamberin 10 Emir tabletlerinin figürü halindeydi. Bu yama göğüslerinin sol tarafında dikili halde duruyordu. Fransada göğsün tam ortasına takılan sarı bir tahta daire kolyesi vardı. Bu zaman zaman sırta da takılan bir utanç tabelası niteliğini de taşırdı. Bu işaretlerden bazı bölgelerde sadece sarı renkli iken, bazı bölgelerde yarı kırmızı, yarı beyaz renklerde oluşuyordu.
Fransada halktan alınan vergiler de bu tabela tipi işaretlere göre fiyatlandırılırdı. Yahudiler üstelik bu tabelaları almak için para da öderlerdi.
İspanyada, Yahudi işareti kırmızı renkteydi. İtalyada da sarı renk kullanırken, sadece Venedikte kırmızı vardı. Vatikanın yetkin olduğu bölgelerde ise Yahudi erkekler sarı şapka, Yahudi kadınlar ise sarı mendiller taşırlardı.
Bu utanç işaretleri o dönemlerden 18. yüzyılın başlarına kadar Yahudilere dayatıldı. 18. yüzyılda başlayan Emansipasyon dönemi ile birlikte bu utanca son verildi. Bu dönemden Fransız İhtilâli dönemiyle çakıştığından ve insanların eşitliğinden söz edildiğinden Yahudiler de bir ölçüde rahat etmişlerdi.
Yahudi utancı işareti Alman Nazi yönetimi sırasında yeniden hortladı. Davidin kalkanını sembolize eden 6 köşeli David yıldızı sarı renkli kumaşlar halinde Yahudilerin giysilerine diktirildi. Böylece tarih yeniden kendini tekrar etmeye başladı.
Sürgünler
12. yüzyıldan, 15. yüzyıla kadar, batı Avrupada yaşayan Yahudiler sürekli olarak bir ülkeden diğerine sürüldüler. Bunun nedeni zaman zaman dinsel olsa da, genellikle Yahudilerin servetine el koyarak, onların borçlarının ödememek zorunda kalmak temel amaçtı.
Başlarda yer yer küçük kentlerde başlayan bu olaylar zamanla ivme kazanmaya başladı. Hıristiyan tüccarlar ve zanaatkarlar Yahudilerin ekonomik hayattaki başarılarını kıskanarak, onların aleyhinde iftiralar üretmeye başladılar. Yahudiler tehlikenin yaklaştığını fark ettiklerinde zaten kendiliklerinden de oraları terk etmeye başlıyorladı.
İlk resmi sürgün 1182 yılında Fransada kral Philip Augustus döneminde gerçekleşti. Bu sürgün tam olarak kabul edilmedi; çünkü baronlar ve toprak ağaları bu sürgünlere karşı olduklarından, 16 yıl sonra kanun feshedildi. Yahudilerin geri dönmelerine izin verildi.
İngiltere Yahudileri 1290 yılında sınır dışı edildiler. 1272 yılında Dürüst Edwardın iddiaları doğrultusunda töhmet altına giren Yahudiler, krallık sınırlar içinde neredeyse hiçbir yerde huzur bulamamaya başlamışlardı.
Bu arada hem ekonomik olarak malvarlıklarına el konurken, hem de kilise tecavüzleri ve kan iftiralarıyla sürekli olarak rahatsız ediliyorlardı.
1255te Lincolnlu Hugh olayı ile birlikte Newcastle, Leicester, Derby ve Winsdordaki Yahudiler büyük felaketlere uğradılar. Yahudi bölgelerine ve evlerine saldırılar giderek arttı.
1290 yılında bunun altından kalkamayan ve halkına laf geçiremeyen Kral, Yahudileri ülkeden sürgün etmeye karar verdi. 5000 kadar Yahudi İngiltereden atıldı. Mallarına el konuldu. Fransa ve Almanya göçmenleri kabul etti. Ondan sonraki 400 yıl boyunca İngilterede hiçbir Yahudi yaşamadı. Bu Oliver Cromwellin idari döneminde kadar öylece sürdü.
14. yüzyılda Fransada yeni sürgün kararları boy vermeye başladı. Kral Philip Yahudilerin haklarını ve paralarını gasp etmeye başladı. Sürgün kararı 9 yıl sonra, kral 9. Louis tarafından geri çekildi. Yahudiler geri dönemeye başladılar. Diğer bir sürgün kararı 1322de ve 1359da yenilendi. 1394te ise bir kez daha tüm Yahudiler Fransadan ihraç edildiler. Bu kovulan Yahudiler Fransız kralı 6. Charles tarafından İtalyaya, İspanyaya ve Provence bölgesinde krallıklara gönderildiler. En önemli sürgünler ve katliamlar ortaçağda Almanyada vuku buldu. Bu ülke çapında genel bir sürgündü. Kutsal Roma İmparatorluğu idaresi bunun önüne geçemedi. Halkıyla çok uğraştığı halde, antisemitizmle başa çıkamadı, kiliseleri ve psikoposları karşısına aldıkları halde, elinden hiçbir şey gelmeyince sürgün kararını aldı. Burada görülen genel panoramada Yahudilerin hiçbir ülkede teorik olarak kabul görmedikleri, idareler tarafından kabul görseler bile halklar tarafından dışlandıkları gözlemleniyor. Önceleri şiddetle sadece Almanyada görülen bu hareketlerin, giderek İngiltere, Fransa ve son olarak İspanya ile Portekize yayıldığı görülmektedir. En vurucu ve en önemli sürgün ortaçağda 1492 yılında İspanyada gerçekleşti. Ardından 1497 yılında Portekiz Kralı II. Manoel, Yahudilerin ülkeden sürülmelerini emretti. Fikir değiştirenlerin ise, dinlerini değiştirmelerine izin verdi. Bu kişilerin kurduğu cemaatlere, marranos adı verilir. Bunların birçoğu daha sonra engizisyon baskılarına dayanamayarak yeniden Yahudiliğe dönmüşler ve başka ülkelerine Sefarad cemaatlerine katılmışlardır.