Gece, Sefarad Kültürü Araştırma Derneği Sorumlusu Karen Gerşon Şarhonun, Judeo-Espanyol lisanında otantik şarkılar söyleyen, Saraybosna asıllı Amerikalı sanatçı Flory Jagodayı tanıtması ile başladı. Ardından Şarhon, Türkiye Hahambaşı Rav İsak Haleva ve Cemaat Başkanı Silvyo Ovadyayı sahneye davet etti.
Hahambaşı Rav Haleva, Judeo-Espanyol lisanında gerçekleştirdiği konuşmada, etkinliğin kendisi için büyük önem taşıdığını ifade etti, bu organizasyonu hayata geçirenleri kutladı ve sempozyumun tekrarlanması dileklerinde bulundu. Rav Haleva, Burada bulunan akademisyenlere ve bu lisanın araştırmacılarına da çalışmalarından ve ülkemizde bulunmalarından dolayı ayrıca teşekkür ederim. Ben araştırmacı değilim ancak, bütün Sefaradlar gibi bu kültürle büyüdüm. Annelerimizden öğrendiğimiz Ladino lisanını, şarkılar, atasözleri ve deyimlerle duyarak öğrendik. Ayrıca atalarımızın lisanı olduğu için de, bu lisana ayrı bir sevgim ve hayranlığım var. Bu kültür unutulmamalı. Bugün artık, Judeo-Espanyol lisanı ve kültürü bu araştırmacıların sayesinde yaşatılacaktır. Bu lisanın geleceği için umutluyuz. Amacımız, bu kültürü gelecek nesillere aktarmaktır dedi.
Başkan Ovadya da konuşmasını Judeo-Espanyol dilinde yapmayı tercih etti. Başkan Ovadya, öncelikle bu lisanın korunmasında emeği geçen Cervantes Enstitüsünde Judeo- Espanyol dersleri verilmesine olanak sağlayan Müdür Pablo Assuero ile İstanbul Sefarad Merkezi Sorumlusu Karen Şarhonu konuklara tanıttıktan sonra günümüzde İstanbulda bu lisanın yaşatılması için birçok kişinin işbirliği içinde çalıştığını belirti. Sempozyuma katılmak için ülkemize gelen konuklara teşekkür eden Ovadya, Ladino dilini yaşatma çalışmalarının devam edileceğinin altını çizdi.
Cervantes Enstitüsünün Müdürü Pablo Assuero, Türk Musevi cemaatinden bir çok arkadaşı bulunduğunu ve katıldığı Sefarad Sempozyumlarında da bir çok akademisyenle tanıştığını belirtti. Üniversitede okurken dilbilim derslerinde Şalom Gazetesinin Judeo-Espanyol sayfasını incelediklerini ve bu dile karşı ilgisinin o zamanlar başladığını söyledi.
Gece, sanatçı Flory Jagoda ve grup arkadaşları Susan Gaeta ve Ramon Tasatın konseri ile devam etti. Üç sarkıcıdan oluşan grup seslendirdikleri şarkılarla dinleyicilere nostalji dolu bir gece yaşattılar.
Ardından, İzzet Bana & Estreyikas dEstambol Çocuk Korosu Flory Jagoda ile birlikte üç şarkı seslendirdiler. Tüm salonun coşkuyla eşlik ettiği Adio Kerida şarkısı ile gece son buldu.
29 Nisan sabahı başlayarak ertesi gün öğlene saatlerine kadar devam eden sempozyumun ana teması Türkiye, İsrail ve Balkanlarda Judeo-Espanyol basını idi. Bu sempozyum İberya Yarımadası, İsrail, İngiltere, Almanya gibi dünyanın dört bir yanından gelen akademisyen ve araştırmacıların bir araya geldiği kozmopolit bir buluşma odağı oldu. Tüm sempozyum boyunca konuşulan lisan, Judeo-Espanyol ve İspanyolca idi.
Judeo-Espanyol basını, bir dönemin düşünce şeklini, yaşantısını ve olayları yansıtması açısından bir nevi arşiv niteliği taşımaktadır. Cemaatimizin gazetelerinde, siyasal sorunlar, cemaat haberleri ve ekonominin yanı sıra mizah da yer almaktadır. Bir gazetede mizah en etkili unsurlardan biridir zira bir karikatür, çoğu kez, kimsenin görmediği gerçekleri gözler önüne sermeye yeter.
Aki Yerushalayim Dergisini yayımlayan Moshe Shaul, derginin bugünlere nasıl geldiğini anlattı. Başlangıçta çok umutsuz olduklarını, ancak bugün Sefarad kültürü ve lisanı hakkında tahmin edemeyecekleri kadar çok malzeme topladıklarını açıkladı. Önceleri, değişik ülkelerden gelen Sefaradların ayrı imlalar kullandıklarını günümüzde ise artık imla konusunda mutabakata varıldığını belirtti.
Aki Yerushalayim Dergisinin yazarlarından Zelda Ovadya, Sefarad Mutfağı üzerine konuştu. Sefaradların İspanyadan çıkarken, göç ettikleri ülkelere, İspanyol lisanı ve geleneklerinin yanı sıra, İspanyol Mutfağını da beraberlerinde götürdüklerini anlattı. İspanya ve Portekizin değişik bölgelerinden gelen Sefaradların farklı mutfakları olduğunu da sözlerine ekledi. Ovadya, Sefarad Mutfağı kitabını yazarken, Moshe Shaulun eşi ile ellerindeki yemek tariflerini uygulayarak bu yemekleri pişirdikten sonra resimlerini çektiklerini belirtti. Şalom Gazetesinin Yayın Yönetmeni Tilda Levi, gazetenin bu günlere nasıl geldiğini ve Judeo-Espanyol sayfasının, bu dile tam anlamıyla vakıf olmayan ilk editörü olduğunu da belirtti.
Karen Gerşon Şarhon, El Amaneserın nasıl doğduğunu anlattı. Karen, konferansa başlamadan önce birlikte Judeo-Espanyol lisanında bir şarkı seslendirmek önersinde bulundu. Ardından El Amaneserin yayına hazırlanmasında kendisine destek veren Güler Orguna teşekkür ederek bir hediye sundu.
Naim Güleryüz, 19. yydan bugüne kadar kaç gazete çıkarıldığını, Raşi alfabesiyle başlayan gazetelerin sonradan ne gibi değişikliklere uğradıklarını aktardı. Ayrıca II. Dünya Savaşı sırasında, Avrupa ve Balkanların Nazi istilası altında olması nedeni ile, İstanbulda yayımlanan cemaat gazetelerinin, tüm Avrupa ve Balkanların tek Yahudi yayın organı olduğunu da sözlerine ekledi.
Moşe Grosman, Şalom Gazetesinin doğuşunu katılımcılarla paylaştı. Şalomun yayına başladığında İstanbulda Şabat adında başka bir gazete daha olduğunu ve her iki gazeteyi de satın almak isteyenlerin gazeteciye Şabat Şalom demesi gerektiğini anlattı.
Tüm dünyada tanınan ünlü gazeteci Sami Kohen ise babasının çıkardığı La Boz de la Turkiya gazetesini anlattı. Sefarad Günleri Sempozyumunun Cervantes Enstitüsünde gerçekleşmesi çok anlamlı bir atılım ve bir ilk oluşturması açısından da büyük önem taşımakta. Bu sempozyum ayrıca atalarımız 500 yıl önce İspanyadan kovulduktan sonra bile günümüze kadar bu lisanı koruduklarını ve bir zamanlar düşman olan bu iki toplumun yakınlaşmalarının imkansız olmadığını da gözler önüne sermekte.
Dileğimiz, bu çalışmaların meyvelerini vermesi, Sefarad Kültürünün ve Judeo-Espanyol lisanının tüm dünyada gün geçtikçe canlanması ve kentimizde buna benzer sempozyumların da sık sık tekrarlanmasıdır.