Erken seçim kararının ardından artık halk partilerin ekonomik programlarına gözlerini çevirdi. Sırayla açıklanan programların temal amacının işsizliği yok etmek olduğu gözüküyorDebora ZAKUTO
Tarımsal kesimdeki sorunlarına son verilecek
Mumcunun ardından açıklama yapan DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da makro ekonomiye dayanan bir program uygulamayı planlıyor. Parti çalışanları, üniversite öğrencileri ve yurt dışındaki özel uzmanlar tarafından oluşturulan bu program serbest rekabet temeline dayalı, KOBİ odaklı, yapısal dönüşüm reformlarını, tarımı, teşvikleri, vergi reformunu ve sosyal güvenlik reformunu da içerisinde barındırıyor. Üstelik diğer partilerinki gibi bu program da işsizliği önlemeye yönelik. Ağar, Tarımsal kesimdeki çözülmenin önüne geçeceğiz. Teşviklerle ilgili önemli farklılıklar ortaya koyacağız. Enerji politikaları konusunda çalışmalarımız var. Bütün bunların hepsi, yatırım ortamını iyileştiren, ülkenin rekabet gücünü geliştiren yeni bir yapılanma ve bana göre doğrudan yatırıma yönelecek yabancı sermayede büyük bir akım olacak sözleriyle eğer seçimde kazanan parti olurlarsa yapmayı planladıklarını açıkladı.
Şu anda başta olan AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, önümüzdeki yılda memurlara ayırdıkları maaş miktarının 95 milyar YTL olduğunu açıkladı. Öncelik ise fakir olanlar... 2002 senesinde yapılan seçimlerden sonra uygulamaya başlanan bu program ile harap olmuş ülkemizi onaran ve tekrar yola çıkardıklarını da belirten Kapusuz, faiz oranlarındaki düşüşten dolayı ellerine geçen 100 milyar YTLye maaşlara yansıtarak kullandıklarını söyledi. Ayrıca da işsizlik oranını yüzde 11den yüzde 9a indirdikleriniz ve ileri zamanlarda bu oranın daha da azalmasını planladıklarını açıkladı. 22 Temmuzda gerçekleşecek seçimlerde iddialı olan bir diğer parti ise CHP. Partinin Genel Başkanı Deniz Baykal, yeni dönemde kazanırlarsa sanayi politikaları belirlenirken TİSK, TOBB, Sanayi ve Ticaret odalarıyla birlikte çalışma götürüleceğini belirtti. Ekonomik sisteme serbest piyasa koşullarının yön vermesi planlanıyor. Dünya ile bütünleşmiş piyasa ekonomisi uygulanacak, ancak bu ekonomi sorunlarını çözecek, kendi ayağı üzerinde durabilen, dünya ile rekabet edebilir hale gelecek. Baykal planladıkları ekonomik programı Teşvik politikasına hakim olan anlayış tamamen değişecek. Teşvik anlayışı coğrafi teşvik olmaktan çıkarılıp sektörel bazda ele alınacak. Bölgeler arası dengesizliği gidermek için de ayrıca program uygulanacak. Ancak teşvik sistemi asıl ekonomide canlılık yaratmak amacıyla silbaştan düzenlenecek. Teşvikin piyasaya bilinçli bir müdahale olduğu tezinden hareket edilecek sözleriyle dile getiriyor ve amaçlarının sıfır açlık olduğunun da altını çiziyor.
Temel tercih: Serbest piyasa ekonomisi
MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı ise ekonomik programlarını açıklarken özellikle tek bir noktaya ağırlık verdi: Yabancı sermaye... Türkiyedeki firmalara yabancı sermaya desteğinin önemli olduğunu belirtirken bizleri yönetmesine izin vermeyeceklerini de açıkladı. Paçacı, Türkiyenin temel tercihinin serpest piyasa ekonomisi olduğunu da dile getiriyor ve Yabancı sermayeye karşı olurlar mı diye endişe ediyorlar. Önemli olan yabancı sermayenin üretime yönelik, istihdam artırmaya yönelik yatırımlar için Türkiyeye gelmesidir. MHPnin temel tercihi, üretim ekonomisidir. Bugün uygulanan, rant ekonomisidir. Dolayısıyla rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmesi lazım. MHP, yatırım, üretim ve istihdamı artıracak. Küçük ve orta boy işletmeleri teşvik edecek, geliştirecek diyerek planladıkları ekonomik programı detaylı bir şekilde açıklıyor.
Türkiyede seçim telaşı son hızla devam ederken, IMF de ülkemizin seçim öncesi ve sonrası ekonomik durumu hakkındaki düşüncelerini açıkladı. Onlara göre ekonomik piyasadaki güvenin korunmasını ve ekonomik gelişmeyi sağlamaya yardımcı olmak için yetkililerin istikrar programına sıkı bir şekilde sarılmaları gerekiyor. IMF'nin hazırladığı 96 sayfalık raporda hükümet ve ekonomi bürokrasisi için "Yetkililerin iddialı istikrar programlarına sıkı bir şekilde sarılmaları, piyasa güveninin korunmasına ve ekonomik gelişmeye yardımcı olması açısından kritiktir" denildi ve rapor üç başlık altında açıkladı. Maliye politikasının disiplinli bir şekilde uygulanması, bir seçim yılında piyasa güvenini desteklemek için kritik önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda enflasyonun, reel faiz oranlarının ve cari işlem açığının düşürülmesine de yardımcı olacaktır. Bu amaçla, sınırlı harcamaya gidilmesi ve geçici vergi kesintilerinden sakınmak önemlidir.
Halka kötü haberler verilmesin
IMF yaptığı açıklamada halka kötü haberlerin verilmemesi konusunda hükümeti uyardı. Özellikle enflasyon hakkında olanlar faiz oranlarını sıçratacaktır. Sıkı para politikası ve piyasalarla etkin bir şekilde bağlantı kurulması, enflasyonun orta vadeli hedefler açısından geri çekilmesi açısından yaşamsaldır. Politika paketini tamamlamak için yapısal reformların sürdürülmesi gereklidir. Sağlık hizmetlerinin karşılığının alınması çalışmalarında etkinlik sağlamak ve vergi toplamada etkinliği gerçekleştirmek kamu maliyesinin sürdürülebilirliği açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bankacılık alanında, denetimin geliştirilmesi, mortgage yasasına geçiş dönemi ve bazı bankaların özelleştirilmesi, bankacılık sisteminde esnekliğin sağlanması ve mali aracılığın yoğunlaşmasına yönelik uzun bir yol oluşturacaktır.
Ekonomik ve siyasi gerginliğin Türkiye'nin piyasa duyarlılığını yükselttiğini belirten IMF yetkilileri "Yüksek cari işlem açığı, devam eden yüksek borç oranı, bono ve para piyasalarında yerleşik olmayanlar tarafından yapılan büyük 'sıcak para' yatırımları ve daha az teşvik edici siyasi ortam Türkiye'yi sermaye girişlerinin aniden durması itibarıyla hassas hale getirir" uyarısında bulundu. Yükselen ekonomik ve siyasi gerginlikler, Türkiye'yi piyasa duyarlılığında ani yükselişlere maruz bırakmaktadır. Enflasyon ve cari işlemler, her ikisinin de gelecek yıl daha iyi hale gelmesi umulsa bile, olumsuz görünüm arzetmiştir. Yüksek cari işlem açığı, devam eden yüksek borç oranı, bono ve para piyasalarında yerleşik olmayanlar tarafından yapılan büyük 'sıcak para' yatırımları ve daha az teşvik edici siyasi ortam, Türkiye'yi sermaye girişlerinin aniden durması itibarıyla hassas hale getirir. Uzman Raporu'nda Türk ekonomisinin Mayıs - Haziran 2006 mali piyasa çalkantısından oldukça yıpranmış bir şekilde çıktığı belirtildi. Keskin yüksek faiz oranları, değer yitirmiş lira ve düşük varlık değerlerine karşın ekonomik etkinliğin zinde kaldığı ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüksek düzeyde sürdüğü belirtilen raporda, "Bilançolar da güçlükleri çabuk yenme özellikleri bulunduğunu kanıtlamışlardır. Bu sonuçlar, yetkililerin son birkaç yıldaki güçlü istikrar politikalarına çok şey borçludur" denildi.