OMER SAYIMI VE ŞAVUOT BAYRAMI

Yako KOHENBilindiği gibi, Pesah Bayramı`nın birinci günü Mısır`daki köle olma durumundan kurtulup özgürlüğe kavuştuk ve Tanrı`nın atalarımıza (Avraham, Yitshak ve Yaakov`a) vadettiği Kenaan diyarlarına varmek ve orada yerleşmek gayesiyle köleler diyarı Mısır`ı terkettik... (M.Ö.1312)

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Ataların diyarına varmak üzere yola çıktıktan tam 49 gün (7 hafta) sonra, Sina Yarımadası’ndaki Sinay dağında, mucizevi olaylarla, bizzat Tanrı’nın ağzından “Ben Senin Allah’ınım seni Mısır’dan çıkaran...” diye başlayan On Emrin (Aseret Adiberot’un) ilanına şahit olduk... Milletçe... arada Peygamber’in aracılığı olmadan... Buna İbranice’mizde Matan Tora (Tora’nın verilmesi) denmekte ve bu muazzam, müstesna günün (6 Sivan) anısına da “haftalar” manasına gelen Şavuot bayramı kutlanmaktadır...
Bütün bu anlattıklarımızı Tevrat’ın Şemot kitabının 19. Bölümünden okumak mümkündür.
Başka bir açıklamaya göre “Şavuot” kelimesi, yukarda dediğimiz gibi, “haftalar” manasına gelirse de “yemin etme” manasını da içerir. Şevva kelimesinden... Tora’nın İsrailoğullarına verilmesi teklif edildiğinde kabul edilip tatbik edileceğine dair milletçe yapılan yemin kastedilmektedir:

ŞEMOT 19,8:
“VAYAANV HOL AAM YAHDAV VAYOMRU:
KOL AŞER DİBER ADONAY NAASE.”

(Tercümesi: Bütün millet bir ağızdan: Tanrı’nın bütün emirlerine itaat edeceğiz” dedi.)
Bir kaynak daha:

ŞMOT 24,7:
“KOL AŞER DİBER ADONAY
NAASE VENİŞMA”

(Tercümesi: Tanrı’nın bütün söylediklerine itaat edeceğiz.)
“Şavuot” kelimesinin iki ayrı manasını belirttikten sonra yukarda sözünü ettiğimiz Omer sayımını izah etmeye çalışalım.
Pesah’tan Şavuot’a kadar uzanan 49 gün, nisan ve mayıs aylarına tekabül etmektedir. Tabiatın bu bahar döneminde tahıllardan Arpa, artık olgun bir hale gelmiştir, tarlalarımızda. Yeruşalayim’deki Bet- Amikdaş zamanında, Pesah’ın ikinci günü, sembolik olarak Tanrı’ya teşekkür manasında, Kohen’ler tarafından “bir demet arpa” adak edilirdi. “Bir demet arpa”nın İbranicesi Omer’dir... “Omer”in adak edilmesinden itibaren 49 gün sayacaksın deniyor Tora’mızda:

VAYİKRA 23,15:
“USFARTEM LAHEM MİMAHORAT AŞABAT,
MİYOM AVİAHEM ET OMER ATNUFA,
ŞEVA ŞABATOT TMİMOT TİYENA.
AD MİMAHORAT AŞABAT AŞVİİT
TİSPERU HAMİŞİM YOM
VEİKRAVTEM MİNHA HADAŞA LADONAY”

(Tercümesi: Bir demet arpadan oluşan Omer adağını yaptığınız Pesah’ın ikinci gününden iitibaren – MİMAHORAT AŞABAT tam yedi hafta sayacaksınız. 50. Gün bayram olarak kutlanacaktır, yapılması gereken adakta bir demet Buğday’dır...
Bu adakları millet adına Kohen’ler yapacaklardı Bet- Amikdaş’ta Tora’mız bu sayımın manasını ve Pesah’ta adak olarak sunulan bir demet arpa ile Şavuot Bayramı’nda sunulan bir demet Buğday olayını izah etmemektedir... Basit bir anlayışla bunun, verdiği bereketli mahsul nedeniyle Tanrı’ya sembolik olarak bir teşekkür manasına geldiği söylenebilir. Arpa, nisan ayının başlangıcında (Pesah’ta)-  buğday ise daha sonra, mayısın sonlarına doğru (Şavuot zamanında) olgunlaşır...
Ama, bilginlerimiz, bu açıklama ile yetinmediler, daha derin bir anlam vermeye çalıştılar.
Şöyle ki:
Atalarımız Pesah’ın birinci günü Mısır’dan çıkmakla köle olmaktan kurtulup fiziki özgürlüğe kavuştular. Ancak bu özgürlük kafi değildi...
Bir insanın, bir toplumun, bir milletin kültürden, medeniyetten, hukuktan yoksun bir şekilde özgür olması, hiçbir şey ifade etmez! O özgürlüğün değeri yoktur. Hatta tehlikelidir de...
Özgürlüğünü kazanmasına rağmen hukuktan yoksun bir toplumu bilginlerimiz “EVED Kİ YİMLOH-  yani “idareyi ele geçiren köleler” şeklinde tasvir ettiler...
Bunun ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu tarihteki örneklerden – mesela Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından-  da görebiliriz.
Fiziki özgürlük yanında manevi özgürlük te gerekliydi. Kölelikten kurtulup özgürlüğe kavuşan İsrailoğulları’na bir kültür vermek, onu ahlaki, hukuki, sosyal disiplinli bir toplum haline getirmek gerekiyordu.
İsrailoğulları’na Tora’yı vermek lazımdı...
Başkalarına köle olmaktan kurtulup medeni bir ulus haline gelmesi istenen İsrailoğullarına Tora’nın (hukukun) verilmesi Sinay dağında, Mısırdan çıkıştan tam 49 gün sonra gerçekleşti.
İşte bu nedenle Tora’mız Omer Sayımı’nı emretti... Tıpkı muayyen bir süre sonra gerçekleşmesi sabırsızlıkla beklenen önemli bir olaya ne kadar yaklaşıldığını dile getirmek istercesine... Tora’nın verilmesine “bin gün daha yaklaştık” gibi bir heyecana, bir sevince kapılmayı ifade etmek arzusu...
Zaten Tanrı, Musa Peygamber’e İsrail oğullarını Mısır’dan çıkarmak görevini verdiği zaman asıl amacın kölelikten kurtulmak olmadığını, bunun yanında İsrail oğullarının medeni bir toplum ve bütün insanlığa örnek bir millet olmaları gerektiğini ifade etmişti:

“BEOTSİAHA ET AAM MİMİTSRAYİM
TAAVDUN ET AELOİM AL AAR AZE”
(Şemot, Perek Gimel, Pasuk 12)

(İsrail oğullarını Mısır’dan çıkardıktan sonra, Moşe, sana göründüğüm bu yerde, Sinay Dağı’nda, benim ahlakımı öğreteceksin!)
Şavuot Bayramı’nda (Hag Matan Tora), Tanrı, Sinay Dağı’nda Bütün Millet’in huzurunda on emir ilan ettiği zaman, asıl gayeyi, yani manevi özgürlüğü bu şekilde ifade etti:

“VAATEM TİYU Lİ MAMLEHET KOANİM VEGOY KADOŞ”
(Şemot, Perek 19, Pasuk 10)

(Siz, İsrail oğulları, benim adıma, dünya milletlerine örnek, medeni bir ulus olacaksınız.)
Arpa ve buğday adakları olayı da bu “medeni olmak” durumuna bağlanmaktadır. Şöyle ki, arpa, tahıllar sınıfında değer bakımından en alt mertebede bulunmaktadır. İsrail oğulları da Mısır’dan çıkışlarında değerleri o kadardı... Onun için Pesah’ın ikinci gününde Bet Amikdaş’a getirilen adak “bir demet arpa” idi... Yalnız fiziki bir özgürlüğe sahip, fakat hukuk ve ahlak kurallarından yoksun bir topluma ancak bu kadar bir değer biçilebilirdi... Ama 49 gün sonra Tora ilan edilince, İsrail oğullarının derecesi de yükseldi. Bet Amikdaşa sunulması gereken adak “bir demet buğday” olmalıydı. Tıpkı buğdayın tahıllar sınıfında en üst mertebede olması gibi...
Bir insan için, herhangi bir toplum için, bir ulus için yalnız özgür olmak kafi değildir; asıl amaç medeni, ahlak sahibi, insanlığa yaraşır bir mertebeye yükselmektir.
SFİRAT AOMER ile Şavuot Bayramı’nın (namı diğer: Hag Matan Tora’mın) verdikleri mesaj budur.
Bir küçük ilave:
“Hag Matan Tora”dan bahsederken, M.S. 12. Asırda İspanya’da yaşamış meşhur şair ve filozofumuz Ribi YEHUDA HALLEVİ’nin AKUZARİ kitabında, tek Tanrı’lı dinlerin mukayesesi konusunda yaptığı şöyle bir tesbiti hatırladım.
Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde Tanrı, kendi Tanrısal öğretisini, mesajını, peygamberleri vasıtasıyla insanlığa iletmişti. Hıristiyanlıkta bu mesaj İsa Peygamber’in İNCİL kitabı ile; İslam dininde de Hazreti Muhammed’in KUR’AN- I KERİM kitabı vasıtasıyla anlatılır.
Halbuki Musevi dininde Tanrısal öğretiyi, mesajı veren Peygamber Musa değildir, bizzat Tanrı’nın kendisidir:

ŞEMOT 20,18:
“ATEM REİTEM Kİ MİN AŞAMAYİM DİBARTİ İMAHEM”

(Tercümesi: “Şahitsiniz ki, bizzat ben (Tanrı) göklerden seslendim sizlere!” Yani ben size Sinay Dağı’nda On Emri verirken Bizzat Ben konuştum sizlerle. Peygamber’im aracılığıyla değil…