Dilbilimci, araştırmacı bir akademisyen, aynı zamanda feminist ve barış aktivisti olan Tanya Reinhart 17 Mart 2007`de New York`ta hayatını kaybetti. İsrail- Filistin sorununda kendi ülkesini sert bir dille suçlayan Reinhart önemli bir dilbilimciden çok radikal bir aktivist olarak tanınıyorLisya YAFET
Reinharta göre İsrail- Filistin ve Yol Haritası:
İsrail- Filistin konusunda yazdığı çok sayıda makale ve köşe yazısıyla radikal duruşunu ortaya koyan Reinhart, bu konudaki araştırma ve fikirlerini iki kitapta topladı. Reinhart, 2003 yılında yayınlanan İsrail/Filistin - 1948 Savaşı nasıl sona erer (How to end the war of 1948) isimli ilk kitabında İsrail medyasında çıkan haberler, haritalar ve gizliliği kaldırılmış belgeler üzerinden İsrail- Filistin sorununun kökenini yakından inceliyor. Reinhart, Batıdaki medyanın, İsrailin Filistinlilerle olan savaşını gerekli bir savunma savaşı ve teröre karşı küresel savaşın asil bir örneği olarak tanımladığını söylüyor. Ancak savaşın gelişme sürecine ve İsrailin rolüne dair bazı gerçeklerin gün ışığına çıkarılması gerektiğini iddia ediyor. Kitabında İsrail ve Filistinliler arasında yaşananların 2003 yılına kadar olan tarihini ele alan Reinhart, 1993 Oslo Anlaşmasını, hükümetin bu süreçte ve sonrasında aldığı kararları ve motivasyonlarını sert bir biçimde eleştiriyor.
Bu kitabın devamı niteliğindeki Hiç Bir Yere Çıkmayan Yol Haritası (The Road Map to nowhere) isimli kitabı ile ise, bölgenin 2003ten 2006 yılına kadar olan tarihini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Reinharta göre Yol Haritası İsrail tarafından kendi lehine kullanılıyor. Yazar ayrıca 2005 yılında gerçekleşen Gazzeden geri çekilme ve Batı Şeriadaki güvenlik duvarının inşasını İsrailde demokrasinin çöküşü olarak değerlendiriyor.
Reinhart, ABD ve Avrupanın siyasi atmosferinde İsrail politikalarını eleştirenlerin hemen antisemit denilerek susturulmasını eleştiriyor ve bu suçlamaların, İsrailde gerçekte neler olup bittiğini bilmeyenler üzerinde etkili olduğunu savunuyor. Reinharta göre, bu kitleler İsrailin yalnızca kendi varlığını idame ettirebilmek için mücadele ettiğini sanıyor. Dikkatlar Filistinlilerin yaptığı terör üzerinde odaklandırılıyor ve İsraili eleştirenler terörü haklı görmekle itham ediliyor.
Reinhart, gönüllü olarak yapıldığına inanmadığı geri çekilme operasyonu ve yapımının durdurulması için büyük savaş verdiği Güvenlik Duvarı hakkında ise şu açıklamayı yapıyor: Ariel Şaronun duvar projesi Filistin köylerinden arazi çalmak, kasabaları tamamen kuşatarak içinde yaşayanları yiyeceksiz bırakmak şeklindeydi. Proje devam ettikçe, 400 bin kadar Filistinli kasabalarını terkederek Batı Şerianın ortalarına göçmek zorunda kaldı. Öte yandan, İsrailliler Gazze Şeridini boşalttılar, ama orası dış dünyadan tecrit edilmiş bir açık hava hapishanesine döndü, bölgedeki insanlar halen açlığın eşiğindeler ve karada, denizde, havada İsrail ordusunun baskısı altındalar.
Akademik boykot çağrısı
Tanya Reinhart entelektüel sorumluluğun, ahlaki ilkeleri korumayı gerektirdiğini ve İsrail akademisinin büyük kısmının, kendi toplumları içinde bu ilkeleri savunmakta başarısız olduklarını savundu. İhlallere sessiz kalanların, bu şekilde, İsrail hükümeti ile işbirliğine girdiklerini iddia etti.
Mayıs 2005te Reinhart, Güney Afrikada BM kararlarına uyulmaması üzerine, bireylerin ve bağımsız örgütlerin girişimiyle başlatılan boykot yönteminin, uluslararası toplum tarafından İsraile de uygulanmakta olduğunu anlattı. İki İsrail üniversitesine uygulanan boykot üzerine yazdığı yazıda, İsrail Akademisinin belki bu şekilde pasif tavrından kurtulabileceğini söyledi. Reinhart, İsrailde yaşanan hak ihlalleri ve BM kararlarına yaptırım uygulanmamasına karşı akademinin tepkisizliğine dair şunları yazdı: İsrail Akademisindeki birçok kişi bireysel olarak işgale karşı çıkıyor. Fakat pratikte, hiçbir İsrail üniversitesinin senatosu, örneğin Filistin üniversitelerinin kapatılmasını kınayan bir karar çıkartmadı. Hatta şu anda ders verenlerin ve öğrencilerin, aradaki duvar nedeniyle üniversiteleriyle ilişkileri kesilmişken bile Akademinin protestosu duyulmuyor.
Uyarı amacıyla yapılan boykotun, Rusya, Çeçenistan, ABD dururken neden İsraile uygulandığı konusunda ise şu anda küçük bir devletin önünün kesilmesinin başarı şansının daha yüksek olduğunu, bu hareketin büyük güçlerin boykot edilmesinin tamamen haklı olduğunu ileri süren bir mantığa dayandığını belirtti. Böyle bir çabanın, İsrail Akademisinin öfkesini hükümete yöneltmesi ve Filistinliler ile aralarına inşa edilen duvara bir nokta koyulmasını talep etmesiyle sonuçlanabileceğini de sözlerine ekledi.
Politik aktivizm ve barış umudu
Reinhart Ocak 2006da Hamas hükümetinin seçilmesi ile başlayan uluslararası ambargoyu suçlayarak, aktif ve şiddet içermeyen yöntemlerle militarizmi protesto eden Siyahlı Kadınlar hareketine destek verdi, Birzeit Üniversitesindeki Filistinli akademisyenlerle dayanışma kampanyaları düzenledi ve Lübnanın işgaline karşı direndi. 2006 Lübnan Savaşında İsrailin, saldırılara karşı vatandaşlarını savunmak zorunda olan ancak kendini tutabilen, ılımlı taraf olarak sunulduğu anlatıyı tersine çevirerek, İsrail ordusunun Kassam yaylım ateşlerini davet etmek konusunda önemli bir tarihi olduğunu anlattı. Son olarak Filistinlilerin yaşamlarını imkansız kıldığını söylediği duvarın inşasına karşı yapılan protestolarda aktif olarak yer aldı.
Reinhart, İsrail yanlısı lobilerin İsraile yönelik her eleştiriyi susturma konusunda gösterdikleri başarıya rağmen, İsrail politikalarına karşı dünya çapındaki muhalefetin somut olarak arttığını da vurguladı. Adalet, uluslararası hukuk, ezilenlerle dayanışma gibi temel kavramların yapılan propaganda ile siyasal söylemin dışına çıkarıldığını, ancak insanların bilincinde yaşamaya devam ettiğini söyledi. Yaşanılan gerçeklik, aynı zamanda ısrarlı bir mücadelenin etkisiz kalmayacağını, devletleri harekete geçmek zorunda bırakacağını da ortaya koyuyor. diyen Reinhart, uluslararası mücadele ve dayanışma hareketlerinin bu uluslararası bilinç ile hareket ettiğine inanıyordu.
Birinci kitabının ardından barış içinde birarada yaşanabilmesi için hala umut olduğunu, çok sayıda Filistinli ve İsrailli aktivistin temel insani değerler üzerine kurulacak ortak bir gelecek için çalıştıklarını anlatıyordu. Bu şekilde sürdürülecek ortak bir mücadele ile dünya halklarının İsrailin Filistin karşıtı politikalarını değiştirebileceğine inanıyordu.
Hem İsrail halkı hem de politika çevreleri tarafından fazlasıyla radikal olmakla eleştirilen Reinhart, aynı fikirleri paylaştığı meslektaşları Avraham Oz ve Ilan Pappe ile birlikte post- Siyonist ya da anti- Siyonist olarak nitelendiriliyor. Dilbilimci ve feminist kimliğinin yanısıra Reinhart, bilinen tarihin satır aralarının okunması ve Filistinlilerin haklarının kararlı biçimde savunulmasının, aynı zamanda İsrail toplumunun da bütünlük içinde ve saygın biçimde yaşayabilmesi için kaçınılmaz olduğunu savundu.
Ben bir İsrailli olarak bu mücadelenin İsrailliler için de bir umut olduğuna inanıyorum. Çünkü İsrailin politikaları sadece Filistinlileri değil, bizzat İsraillilerin kendilerini de tehdit ediyor. Toprak için yapılan bu savaş uzun erimde intihar savaşıdır. ( 5,5 milyonu Yahudi olmak üzere ) 7 milyon vatandaşı olan bu küçük Yahudi Devleti iki yüz milyon Arapla çevrilidir ve bütün İslam dünyasını kendisine düşman etmektedir. Böyle bir devletin sonsuza kadar varlığını sürdürebilmesinin garantisi yoktur. Filistinlileri kurtarmak İsraili de kurtarmaktır...