Oryantalizm

Doğuya yakın ilgi 16. yüzyılda Turquerries modasıyla başladı. 17. yüzyılda Turkomania kısa zamanda ünlü Batılı yazarların romanlarına girdi. Aşk, cinsellik ve kıskançlık temalarının işlendiği konular, zaman zaman şiirseldi. 18. yüzyılda Avrupalının doğuya ilgisi daha da arttı. Doğu hayranlığının gü

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Oryantalist resimlerde ise; ipekler, işlemeler, halılar, nargileler, çini bezeli duvarlar, ahşap kafesler ana objeler olarak yer aldı. Doğulu kadının bütün güzelliğiyle sergilendiği hamam ve harem sahneleri Batılı izleyici için çok çekiciydi. Sınırsız hayal gücü zaman zaman sanatçıların gerçek dışı dünyalar yaratmasına neden oluyordu. Gérôme'un tablolarından biri, bu hayal dışı görüntülerin açıkça görüldüğü örneklerdendir; nitekim tabloda resmedilen, çok sayıda görevlinin bulunduğu Topkapı Sarayı bahçesindeki havuzun kenarında, aslında kadınların çıplak dolaşması olanaksızdır. Kaldı ki 19. yüzyılda artık Topkapı Sarayı da kullanılmamaktadır.
19.yüzyılda Doğu’nun lüksüne, gizemine ve onu çevreleyen büyülü ortama karşı uyanan hayranlık ve tarihsel olaylar Oryantalizm modasını körüklemiştir.Ressamlar çoğu kez romantik ve egzotizm meraklısıdır. Doğu’nun bilinmeyen adetlerini, tanınmayan manzaralarını resimlemek sanatçılar arasında bir tutkuya dönüşmüş, Oryantalist resmin başlıca varoluş nedeni olmuş, resimsel tasvirlerle İngres, Delacroix’nın ve Matisse’in odalıkları Doğuyu mitleştirmiştir. 19.yüzyılın birçok resim akımlarına tanıklık eden Realizmin ve Romantizmin etkileri İzlenimcilik- Dışavurumculuk gibi dönemin moda akımlarına da sahne olmuştur.
Oryantalizm giderek moda, tiyatro, mimarlık ve süsleme sanatlarında da Batı dünyasını iyice içine aldı. Osmanlı oturuş stilinde ayak altına konan minderlerden etkilenenler, Batı mobilya modasına Ottoman adıyla bilinen bir elemanı yerleştirdiler. Fransızlar, Türk kahvesi içmeye başladılar. 19. yüzyıl sanat ortamını etkileyen önemli bir başka faktör de düzenli gemi turlarının yapılması ve hepimizin bildiği gibi Orient Expres'in seferlerine başlamasıydı.
Osmanlı’daki ilk resim hareketi 15. yüzyılda başlar.Fatih Sultan Mehmet, İtalyan sanatçı Gentile Bellini'yi bugün Londra National Gallery'de sergilenen kendi portresini yaptırtmak üzere çağırmış; buna rağmen Batı tarzı resim, Osmanlı İmparatorluğu'nda benimsenmemiş, yerini Minyatür sanatı almıştı. Padişah’ın okuduğu metinlerin anlaşılması için resimler- minyatürler yapılmaya başlandı.18.yüzyıla kadar böyle devam etti. Osmanlı’da hattatların önemi öyle büyüktü ki istemezlerse; silahşör, matematikçi her türlü yeteneğe sahip  minyatürcülerin adını kitaplarına koymayabiliyorlardı. Sünnet düğünlerinin, Sultanların kızlarının düğünlerinin, törenlerin, seferlerin, resmedildiği Minyatürler fotoğraf gibi kullanmış topografik özellikler en ince detayına kadar kuşbakışı olarak resmedilmişti. Bunu takiben Minyatür, Fovizmin etkisi altında sayılabilir. Matisse incelemelerine dayanarak; gerçek renklerin olmadığını- minyatürün genel ritmine veya padişahın isteğine göre renklendirildiğini görüyoruz. Perspektifin olmadığı, istiflemenin hakim olduğu minaytürlerde izlenimcilerde olduğu gibi suratlardaki ifadeler aynıdır hatta ruhsuzlardır.
1860- 1900 arası yapılan resimlerde tabiattan kopya ederek ya da kartpostal ve fotoğraflardan büyüterek “ Yıldız Sarayı, Topkapı Sarayı Bahçeleri, köşkleri, Ihlamur Kasrı, Çağlayan Köşkü, Kuğulu Fıskiye, Malta Köşkü yemek salonu, yapma kayalıklar, beyaz fenerler, mavi gökler ve havuzların yeşil durgun suları gibi konular yer alıyordu. Enderunlu ressamların Padişaha yaptıkları bu resimleri  ancak ‘kulları’ diye imzalayabiliyorlardı.
Osmanlı’da önemli sanat hareketlerinden biri; Tıbbiye Okulu’nda resim hocası olan Asker Ressamlar Kuşağından Şeker Ahmet Paşa’nın Sultanahmet’teki Mektebi Sanayi’de 1873 yılında Türkiye’nin ilk resim sergisini açmasıdır. Bu tarihten önce sarayda ve okullarda sergiler olsa da bunlar sadece saraydakilere yönelikti ve dışarıya kapalıydı. Sultan Abdülaziz’in sanatçı kişiliğinin de etkisiyle saraya yabancı ressamlar davet edilmişti. Bunlar arasında; Mango, E.D. Guillemet, S.V. Chelebovski ve Ayvazovski bulunmaktadır Şeker Ahmet Paşa, saray ressamı olarak Paris’teki hocası Geromé aracılığıyla Oryantalist ressamların tablolarını saray için satın alıyordu. II. Abdülhamit döneminde uzun süreli kalan F. Zonaro İtalya’da akademik eğitim görmüş, Fransa’da sergi açarak empresyonist ressamlarla tanışmış, 1896’da saray ressamı olarak İstanbul’un sanat yaşamına o güne dek görülmemiş bir hareketlilik kazandırmıştı .Bu arada Yıldız Porselen Fabrikası’da Hüseyin Zekai Paşa, Mustafa Vasfi Paşa, Halid Naci,Osman Nuri Paşa, Hoca Ali Rıza, Ömer Adil Bey, Fausto Zonaro, Enver Bey, Mardinos Efendi, Behzad Bey, Enderunlu Nuri Bey, Muallim Şevket, Rıfat Keçeci, Üsküdarlı Cevat, Şeker Ahmet Paşa gibi bir çok sanatçıyı çalıştırmıştı. Aralarında paşaların da bulunduğu ünlü ressamlar bir arada çalışmışlardı. 1.Dünya Savaşı’nın sonucunda Dersaadetin yok oluşu Oryantalizmin resim çevrelerinde görünmez olmasıyla sonuçlanır.Cumhuriyet'in ilanından kısa bir süre sonra 1924 yılında yurt dışına gönderilen ressamlar ile resim sanatı yeni bir döneme geçiş yapar.