Selin Çağlayan 2004 yılında “İsrail Sözlüğü” adlı kitabı yayınlamıştı. 2004`ten bugüne kadar olan değişikliklere karşılık, “İsrail Sözlüğü” güncelliğini koruyor. Selin Çağlayan İsrail`i tarihi, insanları ve tartışmalarıyla anlatıyor; İsrail- Filistin sorununa bilimsel b
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1960 yılında İzmirde doğdum. İzmir Bornova Anadolu Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdim. Gazeteciliğe 1980de, Yankı Dergisinde başladım. Sırasıyla Yeni Asır, Milliyet, Anadolu Ajansı, Turkish Daily News, Günaydın, Hürriyet , Yeni Yüzyıl gazeteleriyle NTV ve CNN Türk Televizyonlarıyla çalıştım. Ankara, Atina, Brükselde görev yaptım. Yanı sıra bu dönemde, Batı- Doğu Avrupa, Rusya, ABD ve Ortadoğu ülkelerine pek çok kez gitme, önemli toplantıları izleme, liderleri ile görüşmeler yapma ve Türk dış politikasını yakından izleme şansım oldu. Bu çok öğretici ama yorucu süreç sonucunda, bir konuda uzmanlaşmak istedim ve çok ilgimi çeken Ortadoğuyu seçtim. Bu amaçla, 1998- 2003 yılları arasında Tel Avivde Ortadoğu muhabirliği yaptım. 5 yılın sonunda, gözlemlerimi daha ayrıntılı olarak yansıtma ihtiyacıyla Ortadoğu ile ilgili kitaplar yazmaya karar verdim. Dört yıldır, kitaplarım için yaptığım dış geziler haricinde, Türkiyede yaşıyorum.
İsrail Sözlüğünü nasıl yazmaya karar verdiniz?
İsrail Sözlüğü, oluşturmayı düşündüğüm Ortadoğu dizisinin ilk kitabı. Bunun niye böyle olduğunun öyküsü uzun. Kitapta da belirttiğim gibi, çocukluk yıllarımda İzmir henüz kozmopolit bir kent olma özelliğini yitirmemişti, mahallemizde severek görüştüğümüz pek çok Yahudi aile vardı. Annemin çok sevdiği bir çocukluk arkadaşının tesadüfen yanımızdaki eve taşınmasıyla- Yahudi ve Müslüman iki aile olmamıza karşın- 4- 5 yıl süren çok yakın bir komşuluk yaşadık. Biz çocuklar- Rıfat, Avram, ben ve 3 kardeşim- bir bizde bir onlarda toplanıp müthiş eğlenceli oyunlar oynardık.
Çocukluğun bu güzel günlerinde, Yahudi dinine ve adetlerine ilişkin pek çok şeyi böylelikle hiç farkında olmadan öğrendim. Kuşkusuz öğrenmiş olduğum en önemli şey, ayrı dinlerin dostluğa engel olmadığı idi. Sadi ailesinin, sanırım 1968 veya 69da İsraile göç etmesiyle, bu güzel komşuluk sona erdi. İsrail ilk kez böyle hayatıma girdi. Çok sevdiğim bu insanların niçin gittiklerini bir türlü anlayamadığım bu esrarengiz ülke bende büyük bir merak uyandırdı. Yıllar sonra, beş yıl boyunca İsrailde gazetecilik yapma kararımın temelinde, hep bu çocukluk merakımın yattığını düşünmüşümdür. Avramın 73 savaşına katılmış olduğu haberinin, bende büyük bir ikileme yol açtığını bugün gibi hatırlıyorum.Beraber Karagöz oynattığımız sevgili çocukluk arkadaşım bir tarafta, Müslüman ordular diğer tarafta... Bu ikilemi İnşallah barışırlar diye dua ederek çözdüğümü hatırlıyorum. Hâlen çözüm olarak bu duaya sığındığımı itiraf etmeliyim.
Sonuç olarak bu vahim çatışmada taraf tutmamak ve barış için bir şeyler yapmaya çalışmak benim çocukluk andım. İsrail Sözlüğünü yazmamda bu duygu ve düşüncelerin etkisi büyük oldu. Türk okuyucusuna, tek bir İsrail yok, komplo teorileri kesin doğrular değil, aksine gerçek çok daha karmaşık demek ve iki ülke arasında bir köprü kurmak istedim, bunu başarmayı içtenlikte umut ettim.
Kitabın yayınlandığı süreçten bu yana birçok gelişme yaşandı. Bu gelişmeler doğrultusunda kitabınızda düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz?
İsrail Sözlüğü 2yi de yazmayı düşünüyorum. Şimdilik planım, bu kitaptaki söyleşi konuklarıyla güncel söyleşiler yapmak ve yenilerini eklemek; ama ne zaman gerçekleştirebileceğimi henüz bilmiyorum.
Kitabınız toplumumuzda nasıl karşılandı? Komplo teorilerine ilginin reveçta olduğu bir dönemde İsrail Sözlüğü beklediğiniz ilgiyi gördü mü?
Kitabım iki baskı yaptı, açıkçası 2. baskı benim için sürpriz oldu. Pek çok olumlu ve olumsuz eleştiri aldı. İsrail karşıtlığıyla da, İsrail propagandası yapmakla da suçlandım, demek ki, tarafsız yazmışım. İsrail Sözlüğünün Türkiyede, İsrail konusundaki klişeler, anti- semitizm gibi konularda bir tartışma açması hayalim ne yazık ki gerçekleşmedi. Bunda kuşkusuz komplo teorilerine olan ilginin yanı sıra, bunlara prim vermeyen kesimlerin de bu tür tartışmalardan uzak durmasının rolü var.
Kitabınızda Türk- İsrail ilişkilerine çok az değiniyorsunuz. Bir Türk yazar olduğunuz düşünüldüğünde, Türk Yahudilerinin perspektifine kitabınızda hiç rastlanmıyor. Bunun özel bir nedeni var mı?
Sanırım isminin İsrail Sözlüğü olması kitap hakkında bazı yanlış beklentilere neden oldu. Bu, İsraili her yönüyle anlatma iddiasında bir kitap değil. Kitabın içeriğine ilişkin iyi niyetimi de sorgulayan pek çok eleştiri aldım.Neden İsrailli Araplarla söyleşi yapmadınız? Onları yok mu farz ediyorsunuz?, Niçin barış örgütü temsilcileri ile konuşmadınız? İsraillilerin dahi durumdan rahatsız olduğunu göstermeliydiniz veya Bir sabra ile sabralık üzerine konuşmanız gerekmez miydi? İsrail artık göstermeye çalıştığınız gibi bir göçmen toplumu değil gibi. Kuşkusuz sizin Niye Türk Yahudileri yok? sorunuz Türk olduğum göz önüne alındığında son derece haklı; ama cevap aynı. Özel bir nedeni yok. Sadece Türk okurunun İsraili anlamasına yardımcı olacağını düşündüğüm konulara öncelik verdim ve kitap 580 sayfa olmasına karşın yine de ciddi kısaltmalar yapmak zorunda kaldım. İsrail Sözlüğü 2yi, bu eleştirileri göz önüne alarak yazacağımdan emin olabilirsiniz.
ADLden Stacy Burdett ile gerçekleştirdiğini söyleşide Türkiyede antisemitizmi sorguluyorsunuz. 2006da Lübnan Savaşının ardından, Türkiyede ciddi bir İsrail karşıtlığı boy gösterdi, Ekonomist dergisi 7 Ağustos 2006 sayısında Türkiyede antisemitizmin arttığını yazdı. Bir gazeteci olarak sizin gözlemlediğiniz nedir? Türkiyede bugün antisemitizm artıyor mu?
Buna en iyi cevabı sizler verebilirsiniz ama Türkiyede antisemitizmin, İsrail karşıtlığının bir sonucu olduğunu ve 2. İntifada ile birlikte artmaya başladığını düşünüyorum. Bu 1. İntifada sırasında da böyleydi ancak Oslo süreci ile birlikte Türk- İsrail ilişkilerinin gelişmesiyle geriledi. Maalesef, bu yakınlaşmanın ekonomik ilişkilerle sınırlı kalması, halklarının temasına, birbirini anlamasına önem verilmemesi, bugün Türkiyede İsrail karşıtlığının ve antisemitizmin tehlikeli boyutlara ulaşmasında etkili olmuştur. İsrailde de Türklere çok sıcak bakıldığını söyleyemeyiz, dolayısıyla bunun mutlaka telafisi gerekiyor.
Iraktaki çatışmalar, İran sorunu ve Türkiyede yükselen İslamcılık, bu kez karşımıza daha çetin bir manzara çıkartıyor. Ancak, İsrailin genişleme ve Batılılarla birlikte Müslüman ülkeleri sömürme gibi amaçları olmadığı ( ben buna içtenlikle inanıyorum) Holokostu yaşamış Yahudiler için İsrailin, bu nedenle İsrail için güvenliğin, ne denli önemli olduğu net bir şekilde, ısrarla Türk halkına anlatılmalıdır. Bunun etkili olması, bölgede yeni bir barış sürecinin başlaması ve İsrailin barış yolunda samimi adımlar atması ile mümkündür. Türkiyedeki olumlu hava, İsrail kamuoyunun da olumsuz düşüncelerini değiştirecektir.
Giriş metninde, İsrail sözlüğüne benzer bir formatta bir Filistin sözlüğü yazacağınızı paylaşmıştınız. Filistin sözlüğünü ne zaman okuyabileceğiz?
Filistin Sözlüğünün yazılışı biraz dolambaçlı oluyor. Çalışmalarıma 2004 sonunda başladım. Hamasın güç kazanması nedeniyle İslamcılık olgusunu araştırmaya başladım ve o denli ilgimi çekti ki, ayrı bir kitap yapmaya karar verdim. Tamamlamak üzere olduğum bu kitap, yayıncımı ikna edebilirsem Türkiyede Filistin Sözlüğü 1, olarak basılacak ( yurtdışında da bastırmak için çaba harcıyorum.) Böylece- 2008 ortalarında bitirmeyi planladığım- Filistin Sözlüğü 2, ile birlikte okuyanlar, İslamcılığın tarihsel gelişimi ve Filistin sorununa etkisinin yanı sıra, Filistin sorununun tarihsel gelişimi ve İslamcılık hareketine olan etkisini de bir çizgi hâlinde izleyebilecekler.
Gerçekleştirdiğiniz birçok söyleşi ve araştırmanın ardından, bir gazeteci gözüyle Ortadoğuda barışın gelmesi için sizin görüşleriniz nelerdir?
Ortadoğu sorununun çözümünde de sihirli anahtarın, halklar arasında iletişim sağlanması olduğunu düşünüyorum. İki halkın da barışı samimiyetle istediğine defalarca tanık oldum ancak global güç çatışmalarının buna engel olduğunu kanısındayım.
Sorunun teknik boyutu, uzun müzakereler sonucu ortaya çıkan pek çok belgeye de yansıdığı gibi, aslında çözülmüştür. Eksik olan, bunu uygulayacak siyasi iradedir. Barış Filistin ve İsrail halklarının çıkarınadır, dolayısıyla inisiyatifi ele alıp, siyasi otoritenin bu yönde oluşmasını sağlamaları gerekir.Bu zor olmakla birlikte aslında bir o kadar da basittir, gereken iki halkın da bunun farkına varmasıdır.
İsrail Sözlüğü kitabını Gözlem Kitabevinden ya da www.gozlemkitap.comdan
temin edebilirsiniz.