Toranın bize emrettiği üzere, Roş Aşana günü sinagogta Şofar çalar ve Hayom Harat Olam... denir. Anlamı: Bugün Kainatın varoluşunu kutluyoruz...Roş Aşana İsrailde de iki gün boyunca kutlanan tek Yahudi bayramıdır.
Çocukluğumda Tişri ayının benim için, yaz mevsiminin sona ermesi, ya da okulların açılmasından başka bir anlamı yoktu. Biraz büyüyüp te bilinçlenmeye!! başladığımda, bu dönem, eşsiz bir bayramın (Roş Aşana) ardından gelen upuzun (bu ifade için özür dilerim) bir oruç ve dua günü anlamını aldı. Bunun üzerine, rahmetli dedem, bu bayramlarla ilgili, basit de olsa, bazı kavramları açıklama gereğini duydu. Gerisini zaten yaşam ve zaman bana öğretti.
Sırası gelmişken, Heybelide kutladığımız eski bir Kipur anımı nakletmek isterim. 1948- 49 Sonbaharı olabilir...Ramazan yani Şeker Bayramının, Yom Kipurla aynı güne denk düştüğünü anımsıyorum. Örf ve adetlerine son derece bağlı olan Müslüman ev sahiplerimize, ebeveynimin bayram ziyareti yapması gerekiyordu. Ertelemeleri olanaksızdı, çünkü onlar da (ev sahipleri) büyüklerinin elini öpmek için, Istanbuldan gideceklerdi. Onları incitmeden olayı nasıl izah edebileceklerini düşünen annem, babam için, nazik bir durumdu...
Ebeveynim kara, kara düşünedursunlar...Oldukça güngörmüş, ayrıca Kipurun anlamını az, çok bilen ev sahibimiz, anlayışıyla bizleri bu zor durumdan kurtarmış, onları bayram dönüşünde de görebileceğimizi ima etmişti...Aynı günün akşamı, Şofardan önce, sanki gökler yarılmış, bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamıştı...Sinagogtaki Yahidler bunun hayra alamet olmadığını ifade etmişlerdi...Aynı durumu 1974 yılı Yom Kipurunda da yaşamıştık...
Belleğimi ne kadar zorlarsam, zorlıyayım, 1940larda, Galatada oturduğumuz semtin herhangi bir evinde SUKA gördüğümü anımsayamıyorum. Doğal olarak sinagoglarda vardı, ve biz de giderdik...1945 senesinde yazları Heybeli Adaya gitmeye başladığımızda ve çok sonraları da, Adada sinagog yoktu. Kiraladığımız evin hemen yanıbaşında, büyük bir bahçe içinde, konak diyebileceğim görkemli, ahşap bir ev vardı. Belleğim beni yanıltmıyorsa, Bozaldo ailesine ait olan bu ev, Yamim Noraim denen bayram günlerinde, Sinagogolarak kullanılmak üzere, Cemaate açılırdı. Saygın bir Yahudi ailesi olan Bozaldolar, Heybeli Ada Sinagogunun kurulmasında da önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ve ben, bu eski evde, Sukkot bayramı süresince kullanılacak olan Suka nın aşkla, zevkle hazırlanışını yakından gördüm. Yahid lerin tüm Sukkot boyunca orada yediklerini de anımsıyorum...
Çardaklar anlamına gelen bu bayram, Yom Kipurdan 5 gün sonra, Tişrinin 15inde başlar. İki kez şükran sunulan bu kutlama, Eski Ahitte sözü edilen 3 büyük bayramdan biridir. İsrailoğullarının göç sonrasında, kulübelerde yaşadıkları döneme dayandırılır. Genelde ağaç dallarından Sukalar, yani Çardaklar kurulur, Tanrıya dualar edilir ve LULAVı oluşturacak dört tür bitki toplanır. Sukkotun 7.ci günü, Oşana Raba, 8.ci gün ise, Şemini Atseret olarak bilinir. Bir yıl boyunca okunan TORAnın tamamlanması, SİMHAT TORA kutlamalarına vesile olur. O gün, Tora ruloları kucakta dolaştırılır, şarkılar söylenip danslar edilir. Suka, Lulav, Simhat Tora, Sukkot Bayramının vazgeçilmez sembolleri ve Yahudi kimliğinin simgeleri haline olagelmişlerdir. Sukkotun bir diğer özelliğiyse, Lulavın sabah duasında ellerde tutulması, sevinç, coşku gösterisi olarak sağa, sola sallandırılması...Onu çocukluğumda çok gördüm. Duadan dönen dedem, eve elinde bir Lulav demetiyle gelirdi...
Tesadüf mü, bilemiyorum...Israile yaptığım bunca gezinin hiçbiri, nedense Roş Aşana ve Kipura denk düşmedi. Ebeveynimin 1956 Martında yaptıkları Aliyanın sonbaharında, yani aynı yıl, Israile ilk seyahatımızı yapmıştık. Kipurdan henüz yeni çıkmıştık ve her bakımdan seyahat için ideal bir mevsimdi. Üçüncü yaşını sürmekte olan oğlumuzun henüz okul sorunu yoktu, ve bu onun uçakla ilk tanışmasıydı.
Pek tabiidir ki ben, Sukkotu karakterize eden Suka, Lulav, Hatan, Simhat Tora v.s.. kavramlarını bilirdim. Ancak, onları asla bu şekilde hissetmemiş, dolu, dolu yaşamamıştım... Özellikle tüm kollektif neşe ve coşkusuyla, Simhat Tora yı...O gün, bir yıl süren, Toranın beş Kitabının okunması sona erer, ve HATAN (*) belirlenir. Bu münasebetle, aile içinde ve genel kutlamalar yapılır. 1956da, biz ebeveynimin Petah- Tikvadaki evlerinde kalıyorduk. Dolayısıyla kutlamaları o kentte yaptık. O yıl Hatan, annemlerin P- Tikvadaki komşusuydu...
Sinagog çıkışı Hatan ve yanındakiler onun evine gittiler. Gün boyunca birçok gelen, giden olduğunu gözlemledim. Doğrusu, bunun benim için yepyeni bir deneyim olabileceğini düşünerek, yani az çok merakla, biraz da komşuları kutlama gayesiyle, eşimle Hatanın evine gittik. İkramla sırasında özellikle bizim için mi bilmem, hep Judeo- Espanyol konuşuldu. Oradakilerin çoğunluğu, aslında Türkiyeden göç etmiş, aralarında babamın Çorlu dan tanıdıkları da olan Sefaradlardı...
Akşam vakti, büyük bir kalabalık, Petah- Tikva Belediye Sarayının (İriya) önündeki geniş alanda toplandık. Her yönden, kollar halinde insanlar geliyor, coşku artıyordu. Bir ara, onların arasında bizim Hatanı da gördük. Öndekiler, SEFARİMleri, yani Tora Rulolarını kollarında taşıyarak şarkı söylüyor,dans ediyorlar ve neşe içinde ilerliyorlardı. Emprovize bir orkestrayla, bu danslar, oyunlar gece yarısına kadar sürdü...
Anlamlı bir alıntıyla, yazıma güzel bir final yapmak istiyorum: Her Yahudi, ulvi KİPUR gününü, coşkulu Sukkot Bayramı ile Simhat Toranın izlediğini bilir. Sukkot üç büyük bayramımızdan biridir. Aralarından gökyüzünün görüleceği şekilde yaprakların örttüğü bir çatısı olan SUKAda yaşanması öğütlenir. Bu kulübelere baktığında, Yahudi, atalarının çölde yaşadıkları evleri anımsar. Ve, o an, hem TANRInın, hem de Onun HİKMETinin, İsrailoğullarını Mısır köleliğinden kurtardığı sonucuna varır.
Suka özel bir Mitzvadır. Lulavise, dört tür bitkisiyle, Yahudilerin, onları ayıran farklılıklara rağmen,bir arada yaşayabileceklerini simgeler. Şemini Atseret ve Simhat Tora, Tişri ayını tamamlar. Tora ile coşmamız, onunla dans etmemiz adettendir. Bu coşkulu danslarla, Yahudi insanı, Egosunu tümüyle bir yana bırakarak, Toranın üstünlüğünü kabullenir. Onu (Torayı) okumayı bitirelim, ve hemen, yeniden tekrar başlayalım. Çünkü YARADANın sözü sonsuzdur.
(Los Muestros Dergisi)
(*)- Hatan: Belirli bir Sinagogun Yahidleri tarafından, Sukkotun son sabah duasında, Toranın Bereşit bölümünün ilk kısmını okuma onurunun verildiği kişidir. Onun Toranın nişanlısı olduğu söylenir. Bu onur kendisi ve ailesi için bir kutlama vesilesi olup, bu coşkuya sinagog yahidlerinin tümü de ortak olur. Sinagog çıkışı Hatan, evine bu topluluğun eşliğinde döner, gün boyu Cemaat mensuplarının tebriklerini kabul eder. C.D.