Subprime Mortgage…

Geçtiğimiz bir iki ay içerisinde tüm dünya sermaye piyasalarının düşmesinin arkasındaki temel neden, öncelikle Amerika ve ardından tüm dünyanın da gündemine oturan “Subprime Mortgage” piyasasındaki gelişmelerdir. ABD konut sektöründe geçen yılın ikinci yarısında başlayan sıkıntı, “Subprime Mortgage” dediğimiz dar gel

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba
Türkçemizde tam karşılığı olmayan “Subprime Mortgage”ı kısaca şöyle özetleyebiliriz: kredi notu iyi olmayan bireylerin birincil piyasadan değil de faizi diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü.
Amerika’daki tüketim gücünün temelinde yatan en büyük etken, bireylerin kredi yolu ile gelirlerinden daha fazla harcama yapabilme olanaklarıdır. Bu sistem bireylerin kredi skoruna bağlıdır. Eğer kredi skorunuz iyiyse ve bununla birlikte yeterince varlığa sahip iseniz, evinizi hemen alır ve kira öder gibi ev sahibi olursunuz. Buna “Prime Mortgage” adı verilir. Ancak kredi geçmişiniz yeterince iyi değilse ve yine de ev sahibi olmak istiyorsanız veya gelecekte daha fazla gelir elde edeceğinizi düşünüyorsanız ve şimdiden bunu yatırıma dönüştürmek istiyorsanız; bu durumda biraz daha riskli müşterilerle çalışan ama bunun için de daha yüksek faiz ödemek zorunda olduğunuz şirketlerden kredi almak zorunda kalırsınız. Bu durumda aldığınız krediye de “Subprime Mortgage” adı verilir.
Subprime kredilerini veren kuruluşlar, bu kredileri kendi içinde risk gruplarına ayırarak bunları çeşitli enstrümanlar vasıtası ile ikincil piyasaya sürerler. İkincil piyasada bu yatırım enstrümanları farklı yatırımcı grupları tarafından yüksek getiri beklentisi ile satın alınır. Yatırımcıların yüksek getiri beklentisinin temelinde yatan neden dünyadaki para bolluğudur. IMF'nin Nisan 2007 raporuna göre, 2005 yılı sonu itibariyle toplam finansal varlıklar dünya gayri safi milli hasılasının (GSMH) 3.5 katına ulaşmıştır. Geçtiğimiz 10- 15 yılda bazı devletlerin, kurumların ve kişilerin ellerinde büyük miktarlarda paralar birikti. Dünyadaki bu para bolluğu ise faizlerin düşmesine sebep oldu. Risk iştahı artan ve bu faizler ile yetinmeyen yatırımcılar daha çok getirisi olan ama daha riskli ve karmaşık yatırım enstrümanlarına yönelmeye başladılar.
Son yıllarda, finansal mühendislikle son derece karmaşık enstrümanlar geliştirildi. Bu enstrümanlardan bazıları subprime mortgage'ları için de yapıldı. Geri ödeme riski çok yüksek olan subprime mortgage’ları kendi aralarında gruplanarak bu gruptan en az riskli olanları birinci sınıf krediymiş gibi paketlendi ve yatırımcılara sunuldu. Risk iştahı ve para bolluğunun da etkisi ile bu kredilere olan talep arttı. Herkes gibi yüksek getiri peşinde koşan başka bankalara, emeklilik fonlarına, sigorta şirketlerine, "hedge" fonlara ve özel kişilere satıldı.
Risk küçük parçalara bölünüp dünyanın dört bir köşesine dağıtıldı ve küçük olduğu için de daha hazmedilir hale geldi.
Dünyadaki para bolluğu kredi veren kuruluşları daha çok kişiye konut kredisi vermeye teşvik etti ve bu da konut talebini artırdı. Artan konut talebi de konut fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Konut fiyatlarının yükseldiğini gören bireyler yüksek getiri beklentisi ise tasarruflarını konut sektörüne yönelttiler ve konut fiyatlarının daha da şişmesine neden oldular. Bu sayede tam bir saadet zinciri kurulmuş oldu. Bireylerin aldığı ev değer kazanırken, krediyi veren finansal kuruluşlarının oluşturduğu enstrümanlar/menkul kıymetler de değer kazanıyor ve bunları satın alan yatırımcılar da yüksek getiri elde ediyordu. Bu saadet zinciri subprime kredilerindeki şüpheli alacakların artması ile ilk darbeyi aldı ve değişik finans kurumları tarafından açılan subprime kredilerini verenler ve alanların iflas etmeye başlaması ile büyüdü.
Subprime'da sorunlar başlayınca, subprime'a dayalı bonolara yatırım yapanlar da ciddi zararlar kaydetmeye başladı. Avrupa'daki hedge fonlar bile bundan nasibini aldı. BNP Paribas'nın üç fonunun ödemeleri durduğunu açıklaması piyasaları büyük bir çalkantıya sürükledi.


Yatırımcılar ellerindeki diğer kâğıtların subprime mortgage'lar gibi değer yitireceğinden endişe etmeye başladılar ve piyasalarda bir satış baskısı oluştu. Gelişmiş ülkelerdeki bankalar bile birbirlerine kredi açmaya korkar oldu. Bunun sonucunda merkez bankaları devreye girip likidite darlığını gevşetmek zorunda kaldılar.
Bankalar, subprime mortgage kredilerinin olası bir krize yol açabileceği uyarısını geçen yıl yapmış olsalar da piyasalar iyi giderken, yani herkes bol para kazanırken, bu gibi uyarılar, doğru oldukları bilindiği halde, çok dikkate alınmadı. S&P ve Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşları mortgage kredilerine dayalı menkul kıymetlere verdikleri notları ancak bu yılın bahar aylarında düşürdü.
Subprime mortgage sektöründe yaşanan krizin global bir krize dönüşmesi ve durgunluğa yol açması ABD gayrimenkul sektörünün genel itibariyle nasıl etkileneceğine büyük ölçüde bağlıdır. Subprime mortgage sektörünün büyüklüğü hakkında çelişen rakamlar olmasına rağmen güvenilir kaynaklar subprime kredilerinin toplam kredi sektörünün yüzde 13- 15’i kadar olduğunu hesaplamaktadır. S&P’ye göre sadece 2006 yılında verilen subprime kredilerinin büyüklüğü 421 milyar doları bulmuştur. Bu rakam toplam sektörün yüzde 17’sine denk gelmektedir.
Subprime sektöründeki iflasların devam etmesi konut talebini ve dolayısıyla konut fiyatlarını ciddi bir şekilde etkileyebilir. Amerika’daki konut fiyatlarının düşmesi dünyadaki büyüme ve üretimin temel çıpası olan Amerikan tüketicisinin iştahını kesecektir.
Tüketicinin elindeki en büyük varlık olan konutun değerindeki düşüklük beraberinde tüketicilerin yüksek miktarda almış oldukları kredi fazilerini ödemek için tüketimlerini kesmelerine neden olacak ve yeni tüketici kredilerine olan talebi de büyük ölçüde etkileyecektir. Bu etkinin boyutunun ne ölçüde olacağını ve global piyasaları nasıl etkileyeceğini, bu etkinin FED’in elindeki faiz silahı ile azaltılıp azaltılamayacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Fakat herşeyin bir anda normale dönmesini beklememek gerekir, zira piyasalardaki her büyüme/şişme dönemi akabinde bir daralma dönemini getirir. Genelde daralma/düşme dönemleri daha kısa soluklu olsa da, bu sefer daha uzun bir dönemle karşı karşıya olmamız muhtemel...