Öğretmenleri onu çok tebrik ederler ve İsrail hayatını, bayram sevincini öğrensin diye en iyi zamanın Sukot zamanı olduğu kanatine vararak onu Yom Kipurdan hemen sonra Kudüse yollarlar. Şoşana çok ama çok mutludur. Kazandığı hediye sadece maddi değil, manevi anlamda da çok özeldir. Kaldığı yeşiva da herkesle birlikte Suka (çardak) hazırlanmasına yardım eder. İçi içine sığmamaktadır. Tam 800 kişi içinden yarışmayı o kazanmıştır.
Tüm ailesi onunla gurur duymaktadır. Sukayı süslerler. Bir gün sonra bayramdır. Elma, nar, üzüm, tüm meyvaları asarlar. Bir arkadaşı neden biz suka yapıyoruz ki deyince Şoşana bilgili bir şekilde cevap verir: Toranın emirlerini tamamlamak için. Yedi gün çardak içerisinde oturacaksınız emri bu. Atalarımızdan öğrenmemiz gerekir. Bu bayram atalarımızın Kudüsü ziyaret ettiği üç bayramdan biridir. Hayatımda ilk kez Kutsal Kudüs şehrini göreceğim. Bilsen ne mutluluk... Atalarımız Mısır esaretinden kurtulduktan kırk yıl sonra Sina çölünde yaşamışlar, bu dönemde gündüz ve gece soğuktan korunmak için dayanıksız, çabuk dağılan çardaklar yapmışlar. İşte bizler onların bu anısına bir saygı olarak yine çardaklar kurar ve yemeklerimizi onun altında yeriz. Hatta bir sürü insan bayramlarda çardaklarda yatar. Sukanın tavanı tamamıyla kapanmaz, içinde olanlara yer yer yıldızları ve gökyüzünü görme olanağı verir. Böylece o gün ve gecelerde gökyüzünün himayesinde olur, Tanrıya olan güvenimizi tazeleme fırsatı buluruz. Küçük Şoşana sukayı süsledikten sonra Kudüs çarşısı denilen Mea Şearim (Yüz Kapı) adlı yere geldiğinde gözlerine inanamaz. Bu ne muhteşem bir tablodur. Binlerce insan ellerinde eski çağların güzel bir geleneği olan Lulav karışım, bir adet palmiye dalı, iki söğüt ve üç mevsim ağacından oluşan ve ağaç kavunu ile bütünleşen Lulav vardır. Yanındaki arkadaşı Nesa gene sorar: Bunu niye satın alıyorlar? Şoşana cevaplar: Bitkisel maddelerin egemenliğini ifade eder. Bunları bir arada tutmak bütün nimetlerin bize topraktan geldiğini hatırlatır. Ve ALEL duasında Lulavı esas olan dört yöne, bir yukarı, bir de aşağı doğru sallarız. Şükranlarımızın ve Allahın her yerde olduğuna dair inancımızın kabulüne kanaat getirene kadar.
Şoşana ve Nesa da birer Lulav alarak etrafı gezinirler.
Daha sonraki günlerde onlar gibi gelen öğrencilerle birlikte Ağlama Duvarını gezerler ve dua ederler. Şoşana bol bol resim çektirir. Ailesine tüm gittiği yerleri anlatmak için sabırsızlanmaktadır. On gün boyunca onları bir sürü yere götürürler. Hatta bir seferinde götürdükleri bir sinagog baştan aşağı altınla kaplanmıştır. Tüm bayram boyunca üzüm, nar, elma, yumurta ve börek çeşitleriyle de ziyafet çeken Şoşana, tüm arkadaşlarının sorularını içtenlikle cevaplar. Neredeyse en bilgili kendisidir. Bundan daha sonraki yıllar, her sene Kudüse gelmeyi diler Şoşana. Yıldızlara bakarken, bu topraklarda yaşamayı diler. On gün boyunca Knesseti bile gezdirirler. Zeytin ağaçlarını, Kibutzları, nehirleri görür. Hatta deveye bile biner. Uçağa binmeden tüm arkadaşlarıyla vedalaşır ve Tanrıya ona bu güzellikleri gösterdiği için şükreder. Ayrıca bu ülkeyi hep görebilmeyi, İbraniceyi daha iyi öğrenebilmeyi de diler. Ülkesine vardığında her gördüğünü ailesiyle paylaşır. Onlara kırmızı iplikler, hediyeler getirmiştir. Ve tam altı ay sonra, bir gün babası ona İsraile taşınacaklarının müjdesini verir. Dilekleri kabul olmuştur. Pesah ve Şavuot bayramında da İsrailde olacaktır.
* Hayatta tüm iyilik dolu dileklerimizin kabul olması dileğiyle.
Hag Sukot Sameah.