David ve Goliath`lar

Efes Pilsen son yıllarda Avrupa`nın en iyi 10 takımı arasında yer alacak başarı grafiğini ve belki de daha da önemlisi istikrarı sağlamış bir basketbol kulübüdür. Geleneklerine bağlı bir sistem içerisinde adım adım başarıya ulaşılmış, Koraç kupası kazanılmış ve Final Four`lara kalınmıştırAlp ALKA&

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bütün bu serüvende ise hep kulübün içinden yetişen antrenörler usta hocaların yanında yetişip zamanı geldiğinde hocalarının yerlerini alırlar. Bu düzen bu sezonun başında ilk defa bozuldu. Efes, birkaç senedir Avrupa’nın saygı duyulur kulüpleri arasında yerini alırken bir üst kademeye geçme fırsatını hep kaçırmıştı. Bunun üzerine Efes için radikal sayılabilecek bir kararla takımın başına David Blatt getirildi.
22 Mayıs 1959, Boston doğumlu olan Blatt, oyunculuğu süresince point guard pozisyonunda oynaması sonucunda oyunu okuma ve takımı yönetme yeteneklerini geliştirmiş olup günümüz Avrupa basketbolunun sayılı elit coach’ları arasında yer alıyor. Rusya Milli Takımı ile büyük bir sürpriz yaparak kazandığı Avrupa Şampiyonluğu sayesinde bu konumunu daha da perçinlemeyi başardı.
Blatt basketbol kariyerine 1977- 81 yılları arasında coach Pete Carril’in Princeton Üniversitesi’nde başladı. 1981 yılında düzenlenen Maccabiat Oyunları’nda altın madalya kazanan ABD takımının oyuncusuydu. 1981 Maccabiat Oyunları’nın ardından İsrail’e yerleşerek basketbol kariyerine burada devam etmeye başladı.   Maccabi Haifa’da geçirdiği üç sezonun ardından  Hapoel Jerusalem, Hapoel Galil- Elyon gibi pek çok takımda forma giydi. Bu süreç ile ilgili ilginç bir not ise Elitzor Natanya takımında oynarken aynı ekibin bayanlar takımına, Hapoel Galil- Elyon’da ve İroni Na’ariya’da oynarken altyapı takımlarına koçluk yapmış olması.
1993 yılında oyunculuk kariyerini sakatlık nedeniyle sonlandıran Blatt, hemen Hapoel Galil Elyon takımında asistan coach’luğa getirildi. Sezon ortasında coach’un kovulması sonrasında boşalan koltuğa geçerek ilk A takımında bu  göreve başlamış oldu. 1994- 95 sezondan Pini Gershon’un asistanlığını yaptıktan sonra 1996 yılında “Yılın coach”u ödülüne layık görüldü. 1997 yılını da başarılı bir şekilde geçiren Blatt, Israil Milli Takımı asistan coach’luğuna getirildi. 1999 yılına kadar da görevini sürdürdü.
1999- 2000 sezonunun başında Maccabi Tel- Aviv’de yeniden Pini Gershon’un asistanlığına getirildi. Maccabi Tel Aviv o sezonda İsrail’de duble yaparken(hem lig hem de kupa) Euroleague’de de ikinci olmayı başardı. 2004 yılına kadara bu görevi başarıyla sürdüren Blatt, bu süreçte kulübe nokta atışı transferlerin yapılmasını sağlayarak da çok önemli katkılarda bulundu. Avrupa’nın Jordan’ı olarak nitelendirebileceğimiz Anthony Parker ve iki Final Four şampiyonluğunda da çok önemli roller alan Maçeo Baston, Blatt’in bulup takıma kattığı oyunculardan.
Maccabi Tel Aviv’de geçen dört yılda takım bir kere Final Four’a kalırken, bir kere de Adriyatik Ligi finaline kaldı ve 2001 yılında da SuproLeague’i kazandı.Takımın asistanlığını yapan Blatt, aynı zamanda Israil Milli Takımının asistan coach’lığını da sürdürdü.2002 yılında ise ikinci kez yılın koçu ödülünü aldıktan sonra Maccabi Tel- Aviv’in coach’lığına getirildi.
2004 yılında Rusya’ya yerleşen Blatt, Dynamo St. Petersburg’un coach’ı oldu. O sezonda Dynamo ile FIBA EuroCup’ı kazanırken Rusya’da yılın coach’ı seçildi. Sonraki sezon Pallacanestro Treviso takımının başına getirilen Blatt, ilk sezonunda takımı İtalya şampiyonluğuna taşıdı. Bu başarıların ardından Rus Milli takımının  da başına geçti.
2007 Avrupa Şampiyona’sında Kirilenko’yu yeniden hayata döndürerek çok favori görülmeyen Rus takımını şampiyon yapmayı başardı. Avrupa şampiyonu bir coach olarak Efes’in başına geçen Blatt, kendisine takılan isimler ile ilgili fikirlerini basketboltürkiye.com internet sitesi için verdiği bir röportajda şu şekilde açıklıyor:

Sizi sihirbaz ve kimyager gibi sıfatla da anıyorlar. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Evet. Ama bana tam olarak “Simyacı” diyorlar. Çünkü, simyacı, büyücü ve kimyacı arasında bir yerdedir. Ne her şeyi büyü ile yapar, ne de bilimle. İkisini bir araya karıştırarak bilimle ruhu bir araya getirir ve ortaya çok daha iyi bir şey çıkartır. Bu kulağa hoş geliyor. Bu sene Avrupa Şampiyonası’nda Rusya ile yaptığım da tam olarak buydu. Takım olarak büyülü bir başarı ortaya koyduk.

Bakalım “Simyacı” Efes Pilsen’i hem Türkiye’de hem de Avrupa’da özlediği başarılara taşıyabilecek mi?