Torino, Corso Vittorio 67 numarada oturan Doktor Primo Levinin açıklamaları
diye başlayan ve 45 yıldır Yad Vaşem Müzesi arşivlerinde gizli kalan belge, bir yıl kadar önce Holokost tarihçisi ve Givat Haim Kibbutzu Beit Theresienstadt Müzesi Müdürü Dr. Margalit Shlain tarafından gün ışığına çıkarıldı.
Dr. Shlain bu belgeyi Primo Levinin İsrailde tanınması hakkında bir makale yazmak üzere, müze arşivinde araştırma yaptığı sırada buldu. Bu belgenin uzun yıllar açığa çıkmayı beklemiş olması, aslında Dr. Shlainin makalesinin konusu ile yakından ilintili. Çünkü en başarılı Holokost yazarlarından biri olan belki de en iyisi- Auschwitz Kurtulanı Primo Leviyi keşfetmekte İsrail çok geç kalmıştı.
Primo Levinin ortaya çıkan belgesi iki hafta kadar önce İtalyanın haftalık yayın organı LEspressoda yayınlandı. Levinin eserlerinin İtalyadaki editörü olan Marco Belpoliti, bu yeni belgenin yazar konusundaki mevcut bilgileri arttırdığını, ait olduğu partizan grubu üyelerinin kimliklerine ışık tuttuğunu belirtti. Ayrıca gerçeklere tanıklık eden bu belgede Levinin Holokost ile ilgili diğer yazılarında olduğu gibi, dingin, kesin ve zarif bir yazı stili kullanıldığını söyledi.
Ele verilmesini Primo Levi şöyle anlatmakta: Adının Moelli olduğunu söyleyen bir casus- biri bize katıldı ve bizi ihbar etmekte gecikmedi. Kaçışımızı organize eden Cesare Vita dışında hepimiz 13 Eylül 1943te tutuklandık ve Faşist bir milis kampı olan Aosaya transfer edildik. Orada yüzbaşı Ferroya rastladık, üniversite mezunu olduğumuz için bize merhametle yaklaştı. Daha sonra 1945te partizanlar tarafından öldürüldü.
Gerçek partizan değil de, aslında Yahudi olduklarını öğrendiğinde yüzbaşının tavır değiştirdiğini onları Modena yakınında Fossoli kampına gönderdiğini Levi şöyle anlatıyor: 1944 yılının Ocak ayı sonlarında bir yolcu treni ile Fossoliye gönderildik. Kamptaki koşullar yeterince iyiydi. İnfazlardan söz edilmiyordu ve ortam oldukça sakindi. Yanımızda getirdiğimiz parayı taşımamıza ve dışarıdan bizlere para yollanmasına izin veriliyordu. Sırayla mutfakta ve kamptaki diğer işlerde çalışıyorduk.
Levinin tanıklığı ölümünden evvel son yazdığı The Drowned and the Saved adlı kitapta da büyük bir acıyla söz ettiği Auschwitzde tutukluları tedavi eden Yahudi doktorlar ve barakalarda görevli kapolar gibi gri bölgeye ait olan kişilere ışık tutuyor.
Levi şöyle yazıyor: Atinalı Dr. Coenka, Strasbourglu Dr. Weiss ve oldukça nazik Polonyalı Dr. Orensztejn. Hastaları tedavi etmeyen hatta onları Alman SSlere ihbar eden Selanikli Dr. Samuelidis için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Levy adında Fransız bir doktor insanlığını geride bırakmıştı. Bizim barakalarımızın başkanı, Josef Lessing adlı Alman Yahudisi bir müzisyendi. Emrinde 20- 60 kişi vardı ve 98. barakaların başkanı rolünde sadece sert değil, aynı zamanda kötü bir kişi imajı çiziyordu.
Yad Vaşem, bu belgenin müzeye 1960da İtalyadan ulaştırılan evraklar arasında ulaşmış olabileceğini belirtiyor. Dr. Shlain, Primo Levinin bu teksti birkaç ay önce Arjantinde yakalanan Adolf Eichmannın duruşmasında kullanılmak üzere İsrailin tanıklık toplama çabasına yardımcı olmak üzere kaleme aldığına inanıyor. O dönemde savcılık dünyadaki Holokost Kurtulanlarının tanıklıklarını topluyordu. Primo Levinin kaleme aldığı bu belgenin duruşmaya ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyor. Fakat Levinin cam kafes içindeki Eichmannın karşısında tanıklık etmek üzere davet edilmediği biliniyor.
Bu tanıklığı kaleme aldığı 1960 yılının Haziran ayında Primo Levi, İtalyada tanınmış bir simaydı. Auschwitzde yaşadığı bir yılı anlattığı If This Is a Man adlı kitabı iki yıl kadar önce İtalyanın en saygın kitapevi tarafından yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştü.
Üç yıl sonra Levi, Auschwitz ölüm kampından İtalyaya dönüş sürecini anlattığı The Truce adlı kitabı yayınladı. Büyük bir ticari başarı kaydeden kitap birçok lisana tercüme edildi. İnsancıl sesi ile Levi, Avrupanın en ünlü Holokost konuşmacısı oldu.
Fakat İsrailde durum böyle olmadı. 1968de Primo Levi İsraili tek ve son kez ziyaret ettiğinde Dr. İtzhak Garti ile bir araya geldi. Dr. Garti, If This Is a Mani İbraniceye tercüme etmek istedi. Garti, Levi ile anısını şu sözlerle dile getiriyor: Tercümede titiz olduğum için benimle görüşmek istedi. Levi bana, kitabının tercüme edilmesi için İsraildeki bütün yayınevlerini dolaştığını fakat kendisine Holokost mu? Hiç kimse satın almaz yanıtını verdiklerini anlattı.
The Truce adlı kitabı 1979 yılında İsrailde İbranice lisanında yayınlandığında Primo Levi; İtalyada doğuşundan yıllar sonra The Truceun İsrailde yayınlanmasından mutluyum ve onur duyuyorum. İlk kitabım If This Is a Manin İbraniceye tercüme edilmemesi pek garip değil. Çünkü If This Is a Man bir temerküz kampı günlüğüdür, yani ilgi çekmeyecek kadar aşina bir konu.
Primo Levinin bir temerküz kampı günlüğü olarak tanımladığı If This Is a Man kitabı 20. yy klasikleri arasına girdi.
Primo Levinin İsrailde tanınması ancak 1980 ortalarında ABDde başarılı olduktan sonra gerçekleşti. İbrani Üniversitesinde İtalyan Edebiyatı uzmanı olan Prof. Ariel Rathaus bu gecikmenin İsrailin ABDyi taklit etmesinden kaynaklandığını ileri sürmekte.
Primo Levinin, İsrailde keşfi çok gecikti. If This Is a Manin 1987de Gartinin tercümesi ile yayınlandığını göremedi. Primo Levi bir yıl kadar önce, Torino, Corso Vittorio 67 numaralı evinde intihar etmişti. Yad Vaşemde gün ışığına çıkan Primo Levinin tanıklık belgesinin başında bu adres yer alıyor.