Maç sırasında Türk halkının zannediyorum beklenti yönü 180 derece değişti. Türk Milli takımının galibiyetinden çok Yunanistanın puan kaybetmesi umulmaya başlandı. Daha doğrusu herkes buna zorunlu hissetti kendini. Ama umutlar sonuç vermedi ve Yunanistanın galibiyeti bize büyük darbe vurdu. Bu hale gelmemizin sebebi eksik motivasyon olamaz. Neden mi?
Maçtan önce ölen şehitler için savaşacağız şeklinde bir slogan ağızdan ağıza dolaştı. Siyah formadan tutun, basın toplantılarına kadar bu konu ele alındı. Maçtan önce hep aklımdaydı; Şehitler için bu maçı kazanacağız sloganı maç olumsuz biterse nasıl algılanacaktı. Maçı kaybetmek veya kazanmak şehitlerimizi anmak için ölçü olmamalı kanısındayım. Birinci hata buydu.
Saha içinde de hatalar vardı. Futbol komedi programında epey rolümüz olacak bu gidişle. Tabi ki yediğimiz golden bahsediyorum. Böylesine kritik bir maçta bu kadar komik ve aynı zamanda direnç kırıcı bir gol yendiği vakit, rakip hiç yoktan umutlanır. Üstelik dünya futbolunda söz hakkı çok sınırlı olan bir takımla oynanıyorsa maçın başında gol bulmanız gerekir. Bu durum her maçta aynıdır. Ligde de iddiasız bir takıma karşı oynarken erken bulacağınız bir gol, varolan küçük umutları da kırar. Fakat tersi gerçekleşir ve gol gecikirse oyun istikrarlı bir hızla dengelenmeye başlar.
Rakibin mücadele gücü artar. Bütün bunların ötesinde bir de gol yerseniz, görece güçsüz olan rakip takım size karşı cesaretlenir ve kendi sınırlarını aşar. Bu gibi durumlara düşmemek için ilk 20 dakikada hissettirilecek psikoloji çok önemli.
Şimdi önümüze bakmamız ve iyice zorlaştırdığımız gruptan çıkma hayalimizi gerçekleştirmek için Norveç gibi bir rakibi yenmemiz lazım. Telafisi olmayan bir viraja girerken hesapların tekrar karıştığı bugün gruptan çıkmak için Kuzey ülkelerin disiplinine, Fatih Terimin doğru kadro seçimlerine, Futbol Federasyonu Başkanının İlk seçimde bırakıyorum gibi kritik açıklamaları böylesine dönüşü olmayan maçlardan önce söylememesine ve Türk seyircisinin ateşleyici desteğine ihtiyaç var.
Hayali gerçekleştirmek onların elinde
Dünya üçüncüsü olmuş, yeri yerinden oynatmış ve bu sayede bu kadar saygı toplamış bir milli takımın elinden bir şey gelmeden çöküşünü izlemek hem üzücü hem de şaşırtıcı. Sanırım bizim bitmek bilmeyen beklentimizi ve milli takımımızın psikolojisini en iyi Oktay Rıfat açıklıyor: Ekmek önümde yıldızlar ta uzakta, ekmek yiyorum yıldızlara bakarak, öyle dalmışım ki sormayın, bazen ekmek yerine yıldız yiyorum.