Portekiz`in son Marrano`lari

511 yıl önce, 1496 yılının Aralık ayı... Kral Manuel`in imzaladığı ve “Decreto d`Ekspulsyon” adıyla tanınan bildiri, Yahudilere iki seçenek sunuyordu: Katolik dinini kabul etmek ya da Portekiz`den sürülmek... Bu, onların trajik öykülerinin başlangıcı oldu...Coya DELEVİ

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
2005 yılında, Portekiz’in Belmonte yöresinin sakinleri, “Kriptojudaismo Müzesi’nin”   (Muzeo del Criptojudaismo) açılışını gerçekleştirdiler. Açılışında, Cumhurbaşkanı Dr. Jorge Sampaio’nun da hazır bulunduğu bu müze, dinlerini değiştirmeye zorlanan Portekiz Yahudilerinin anısına ithaf edilmiştir. Belmonte’liler, tüm baskılara rağmen, Musa Peygamberin dininden ayrılmayan atalarının anısına, müzeye ailelerinden kalan çeşitli objeleri bağışlamışlardır.
Belmonte yöresi yaşayan bir müze... Günümüzde, hala Yahudi öğretilerini uygulayan Konverso ailelerini, yani “ Marrano” ların torunlarını barındırmaktadır. “Criptojudaismo” belgeleme bağlamında, belki de yegane merkezdir. Evet, onlar Portekiz’in son Marrano’larıdır. Bir kaç yıl önce okuduğum, Jean- Marc Thorbois imzalı bir metinden bazı alıntılar nakletmek isterim:
“...Portekiz’in son Marrano’larını ararken... 5 asır boyunca, dinlerine olan bağlılıklarını korumuş olan bu insanları saygıyla anıyoruz.  Belmonte, Trancos, Pinhel... Bu son Marrano’lar, 20. asır başlarında, tüm dünyadan kopmuş bir şekilde yaşamlarını sürdürüyordu. Onlar, kendilerinin İbrani ulusunun yeryüzündeki son temsilcileri olduklarını sanıyorlardı... Taa ki, Barros Bastos adlı, Portekiz  Armada’sından bir kaptan onları bulana dek... Taa ki, Bastos onlara, dünyanın çeşitli bölgelerinde, halen Yahudilerin yaşadığını açıklayana dek!...” Thorbois’nın yazısı cidden heyecan verici, okunmaya değer gerçek bir öykü...(1*)
Geçtiğimiz yıl (2006), Lizbon Yahudilerinin katliamının 500. yılı dolayısıyla, Portekiz’de çeşitli anma törenleri düzenlendi. 19 Nisan 1506’da, Lisbon sokaklarında, üç gün boyunca katledilen Yahudilerin anısının sembolize edildiği Anıt’ın da açılışı yapıldı. Yapılan konuşmalarda, Portekiz tarihinin bu kara sayfasının asla unutulmamasının önemi belirtildi. “Modern Çağ”ın bu ilk pogromunda, iki bin kadar “Konverso” ya da “Criptojudio”, Hiristiyan komşuları tarafından hunharca katledildi. Öldürülenlerin büyük kısmı, Kastilya- Aragon Krallığı’ndan 1492’de kovulmuş olan ve Portekiz’e sığınan  Sefaradlardı.
Nitekim, 1492’de sürülen Yahudilerin önemli bölümü en kolay, en kısa yolu seçip, Portekiz’e gelmişlerdi. Maddi bir katılımla, onların bu ülkeye yerleşmelerine izin verilmişti. Bu insanlar, Katolik dinine geçmeyi kabullenmediklerinden, sürgün hayatını yeğlemişler, “gerçek” ya da “yalancı” da olsa, herhangi bir şekilde “Konverso” olmayı reddetmişlerdi...
Ne var ki, zamanla, Kral Manuel, evlilik yoluyla, İspanyol Kraliyet ailesine yakınlaşmak istedi. Bu amaçla 1496’da, ülkesindeki Yahudileri göçe ya da dinlerini değiştirmeye zorlayan bir kararname çıkardı. Ve bu, Portekiz Yahudilerinin trajik öyküsünün, yani 1506 katliamı, Engizisyon ve yeni bir “Exode”un başlangıcı oldu. 1496 bildirisinin,  (Dekreto d’Ekspulsyon) 500. yılı olan 1996’da, Portekiz’deki anma törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Sampaio (2*) ve Portekiz Hükümeti, “Portekiz Engizisyonu”nu resmen kabul ettiler.
1492’deki İspanya göçü, yoğun ve kapsamlı bir göçtü. Portekiz Yahudilerininki ise aynı şekilde gerçekleşmedi. 16. asırdan başlayarak, 19. yüzyılın ortalarına kadar devam etti. Çoğunlukla, Fransa, Hollanda, Almanya, Belçika, İtalya’ya  (özellikle Livorno, Venedik, Floransa) yerleştiler. Oldukça önemli bir bölümü de, Selanik veya İstanbul’a sığındı. Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşen Yahudiler, kimliklerini gizlemeden özgürce, dinlerini, geleneklerini sürdürme olanağını buldular. Diğer Yahudi toplulukları da Kuzey Afrika, ya da Hollanda Antillerine v.s... yerleştiler...
Belmonte’den söz ederken, akıllara bu tür bir soru gelebilir: Nasıl oluyor, gizlice de olsa, Belmonte Yahudileri Engizisyon altındaki bu ülkede, bunca zaman, Yahudi kimliklerini saklıyabilmişlerdi? Bu oldukça riskli ve önemli bir başarıydı. Nitekim Belmonte, fanatik bir Katolik olan, ünlü Hıristiyan Pedro Alvaras Cabral’ın anavatanıdır. Eski (antik) evlerin duvarlarında bıçakla kazınarak yapılmış Haç işaretlerine rastlanmıştır. Bu, Belmonte’ye, “Yeni Hıristiyan” olarak da anılan “Criptojudio” ların  yerleşmiş olduklarının kesin kanıtıdır. Zira, asıl Hıristiyanların böyle bir yola başvurmaları düşünülemezdi...
1996’dan beri Belmonte’nin bir sinagogu olup, onlar:” Artık korkmuyoruz!” deseler de, bazıları hala içlerinde Engizisyon’un endişesini, anısını hissediyorlar. Zaman içinde, ve yöreye din adamları yollayan İsrail’in yardımlarıyla, Belmonte Sefarad’ları gün ışığına çıkmaktadır. Gene de, bir kısmı, henüz “Brit Mila” (sünnet) olamadıkları için, Yahudilikleri sorgulanmaktadır. Bu arada, Belmonte ve komşusu Covilha’nın ünlü “Kosher” şaraplarının methini duyan bir çok İsrailli turist buraları ziyaret etmektedir.
Portekiz’in kuzeyindeki bu yörede 1920’lerin sonlarına doğru, Yahudiler arasında bir uyanış, bir hareketlenme, ya da kendilerini sorguladıkları gözlenmektedir. Örneğin, “neden Cuma akşamları, mum yakma gibi ritüellerini hala gizlice gerçekleştirmeyi sürdürüyorlardı?” gibi... Doğal olarak, zamanla bu soruların yanıtlarını almaya başlamışlardı. Onların bunca süre, gizli kimlikleriyle hayatta kalmış olmalarının başlıca nedeni, Belmonte’nin büyük yerleşim merkezlerine uzaklığıydı. Kaldı ki, oradaki Yahudilerin yoksul olmaları, onları Engizisyon’un gözünde hiç de cazip kılmamıştı... Belmonte Yahudilerinin gün ışığına çıkmalarında büyük rol oynamış iki ismi zikredebiliriz: Polonya’lı bir maden mühendisi olan Samuel Schwartz ve Kaptan Arturo Carlos de Barros Bastos. 1920’lerde, bu ikilinin çalışmaları sayesinde, “Criptojudio” ların büyük bir bölümü “Judaisme”e dönebildiler.
 Portekiz’in kuzeyindeki cemaatler arasında, son Marrano’ların gün ışığına çıkmalarında büyük payı olan Schwartz, Birinci Dünya Savaşı başlarında Portekiz’e göç etmişti. 1925’te yayınladığı kitabı, günümüzde, bu ülkedeki “Criptojudio” ları konu alan değerli bir dokümanter kaynaktır. 1922’de Tomar’daki, 15. yy’dan kalma bir sinagogun kalıntılarını satın alıp restore ettikten sonra, onu, bir müze yapılması koşuluyla, 1939’da Portekiz Devletine bağışladı. Bu arada, Portekiz Yahudilerinin kültürünün önemini belgeleyen eserleri, koleksyonundaki çok değerli parçaları da, kurulmuş olan “Muzeo Luso- Ebraiko” ya hibe etti.
Burada, “Legadosefardi” adlı kaynaktan, Barros Basto ile ilgili bazı bilgiler aktarmayı uygun buldum(3*): “Barros Bastos bir “Criptojudio” torunu olup, Birinci Dünya Savaşı sırasında, dinine inancını keşfetti. “Marrano”ların Yahudiliğe dönüşlerini sağlamayı amaç edinen bir kurumu, “Ovra de Reskate” yi kurdu, bir gazete çıkardı. Sayıları yüz kadar olan, “Konverso” kökenli  genci eğitip, onlara “TORA” ve “TALMUD”u öğretti”.
Bu araştırma yazımı, son olarak, Michael Studemund- Halevy imzalı bir alıntıyla (4*) noktalamak istiyorum. 2000 başlarında okumuş olduğum bu metin, o sıralar bana ilginç, ve bazı araştırmalarımla bağlantılı göründüğünden, dikkatimi çekmişti. Bir şekilde  yukardaki yazımla da bazı benzerlikler göstermektedir”... Günümüzde Portekiz’de yaşayan az sayıda Yahudi, dört cemaat halinde organize olmuş bulunmaktadır: Porto, Lisbon, Belmonte, Portimao... Bugün, Portekiz Yahudisiz bir ülkedir. Ne Belmonte’de bir sinagogun inşa edilmiş olması, ne de Castelo de Vide’deki sinagogun restore edilmesi, ya da  Tomar’daki “Muzeo Luso- Ebraiko” bu gerçeği gizleyemez: Portekiz Yahudisiz bir ülkedir.”(4*)

(1*)- “A la recherhe des derniers Marranes du Portugal”. J.M.Thorbois.
(2*)-  Sampaio’nun kendisi de Yahudi kökenlidir.
(3*)- “Los Ultimos Marranos”.
(4*)- “Les Juifs au Portugal aujourd’hui”. M. Studemund- Halevy.