Tuna SAYLAĞTarihi bir belgeGazetemizin 60. kuruluş yılı kutlamaları münasebetiyle altı yazarımız tarafından ciddi bir arşiv taraması yapılarak kaleme alınan “Şalom`da 60 yıl” almanağı, ilginç ve kapsamlı içeriği ile yayınlandığı tarihten itibaren herkesin dikkatini ve merakını çeken bir yapıt oldu.
1947- 2007 yılları arasında ülkemizdeki siyasi ve sosyal olayları, bunların Yahudi toplumuna yansımalarını, cemaat içi gelişmeleri dönemin cesur kalemlerinin makalelerini, insanı düşündüren, bazen de tebessüm ettiren ilan ve reklamları altı bölüm, onar yıllık süreçler halinde bulabileceğiniz bu renkli esere, yakın tarihini merak eden her kişi kitaplığında mutlaka yer vermeli diye düşünüyorum.
Kitabı okurlarımıza daha yakından tanıtmak amacıyla,bir yaz mevsimini gazete ciltleri arasında geçiren yazarlarımız Moris Levi, Meir Gaon, Sara Yanarocak, Nelly Barokas, Viktor Apalaçi, Alber Nasi ve Marsel Rusoya çalışmalarıyla ilgili şu iki soruyu yönelttik:
1- Siz hangi yılları incelediniz; bu araştırmayı yaparken neler hissettiniz?
2- Bu yıllar zarfında yaşanan olaylar Türk Yahudi Cemaatini nasıl etkiledi ve bu olaylardan en çok hangileri ilginizi çekti?
İki bölüm halinde yayınlayacağımız röportajda, bu hafta, 1947- 1980 dönemini araştıran Moris Levi, Sara Yanarocak ve Nelly Barokasın görüşlerine yer veriyoruz.
Moris Levi
Gazetenin ilk nüshasının çıktığı 29 Ekim 1947 yılından itibaren 1959 yılının sonuna kadar olan dönemi inceledim.
Özellikle belirtmek isterim ki gazetenin ilk çıktığı tarihin, hemen hemen Türkiye'de de 2. Dünya Savaşından sonraki yapısal değişikliklerin yaşandığı tarihlerle çakışması önemlidir.
1946 yılında yapılan şaibeli seçimlerden sonra, Türkiye çok partili demokrasi yolunda adım atmaktadır. Fikir ve ifade hürriyetlerinin desteklendiği kanunların hazırlanması kağıt üstünde de olsa gazetecileri heyecanlandıran gelişmelerdir. Öte yandan 2. Dünya Savaşı boyunca büyük sefalet ve endişeyi yaşamış bir Yahudi cemaati, binlerce yıllık bir rüyanın gerçekleşmesine yani İsrail Devletinin kurulmasına tanık olmaktadır. Özetle, bu topraklarda 500 yıldır yaşamış olan bir cemaat, 1946- 1959 yılları arasında, tarihinde hiçbir zaman yaşamadığı ölçüde olağanüstü olaylara tanık olmakta ve kendisinden yine tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar tavır beklenmekte, gelişmelerde rol alması istenmektedir.
Esasen 1947 yılında Yahudi cemaatinin ve bu arada Türkiye'nin son 30 yılı baş döndürücü bir hızda arka arkaya yaşanan gelişmelerle doludur.
1. Dünya Savaşı, Balkanlardan göçler, imparatorluğun parçalanması, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin kurulması ve kurumlarının oluşturulması, 2. Dünya Savaşını hazırlayan etkenler, faşizm ve nazizmin etkileri, Almanların sınıra yığınak yapacak kadar yaklaşması, Avrupa Yahudi cemaatlerinin vahşice katledildiklerine dair gelen haberler, savaş esnasındaki yokluk ve baskılar, mülteciler ve sonrasında birden bire açıveren güneş gibi savaşın sona erişi ve dünyanın her tarafından Yahudilerin İsraile göç etmeye başlaması bir cemaatin travma geçirmesi için yeterli gelişmelerdir. Bütün bu değişikliklere ek olarak bir de Türkiyede basın hürriyeti ve demokrasinin ilk adımlarının atıldığı dönemde yayınlanan bir Yahudi cemaat gazetesinin ne kadar ilginç olabileceğini düşünmek için fazlaca öngörü istemez.
Gazeteyi kuran kuşak, cumhuriyetin ilk heyecanını yaşamış olan kuşaktı. Yukarıdaki bütün gelişmelerden sonra belki de biraz fazlaca cüretkar ve hırslı idiler. Kendilerine uzun yıllardır kök söktürmüş olan faşist eğilimli antisemit çevrelere karşı bilenmiş ve korkusuzca gazete sütunlarında çıkışlar yapmaktan çekinmemişlerdi. Çalışmam esnasında özellikle bu gerçek beni hayrete düşürdü.
Varlık Vergisinin haksız ve iade edilmesi gereken bir vergi olduğuna dair tekrar tekrar yayınlanan yazılar
Türk Yahudilerinin İsraile göç etmekte olduklarını resmi makamlara ihbar eden gazetecilere ve yazılarına karşı saldırgan denilecek bir üslupla verilen cevabi yazılar
Türk Yahudi Cemaati liderlerinin yetersiz kaldığı yoksullukla mücadele, temsil ve yönetim konuları ile ilgili çıkan eleştiri yazıları
İsrail Devletinin kuruluşu ile ilgili heyecan dolu yazılar
Sara Yanarocak
Şalom Gazetesinin yayın hayatına girişinin 60. yılı anısına hazırlanmasına, karar verilen "60. yıl Almanak" çalışmasında benim de yer almamamı teklif ettikleri zaman mutlu oldum. 17 yıldır her hafta sürekli olarak gazeteye yazı yazan biri olarak; bu konuya paydaş olmak benim için onurdu. Almanak için hazırlanan zaman dilimleri içinde 1960- 1970 arasındaki 10 yıllık zaman dilimini kendi isteğimle seçtim. Çalışma oldukça zorlu ama o denli de zevkliydi. Çünkü dikkatli ve sabırlı bir araştırmayı gerektiriyordu.
Gazetenin arşivinde bulunan 60- 70 yılları arasındaki eski gazete ciltlerinin her bir sayfasını tek tek taramak ve okumak gerekliydi ki, arasından en önemli iç siyaset, cemaat haberleri, dış siyaset, yorum yazıları ve flaş haberlerle birlikte dönemin ekonomisini ve yaşantısını yansıtan, ifade eden ilan ve reklamları da tespit etmekti.
Benim dönemime ait çalışmanın bence en zor yönü, o yıllarda gazetenin münferit birkaç yazısı hariç hepsinin Ladino dilinde yazılmış olmasıydı. Böylelikle seçtiğim her tür ve üsluptaki yazıları önce Ladino dilinde okuyup özümsemem, Türkçeye çevirip özet halinde kaleme almam gerekiyordu. Bunun yanı sıra belki de titizliğimden kaynaklanan bir nedenle 47 yıl öncesinin Türkçesine daha uygun düşecek kelimeleri kullanarak dönemin modernitesine uygun metinler yazmak istiyordum. Yani 47 yıllık bir haberi postmodern 2007 Türkçesi ile yazmak bence pek uygun değildi. Gazeteleri taramak yaklaşık iki ayımı aldı. Bu çalışmayı gazeteye gittiğim günler kendi işlerimi tamamladıktan sonra yapabiliyordum.
Daha sonra çalışmalar evde devam etti. Resim seçimleri vs. derken bir gün çalışma bitiverdi. Oysa artık 1960larla öylesine özdeşleşmiştim ki!
1960ların başı benim 4- 5 yaşlarıma denk geldiğinden o yıllar bana hep cazip gelmiştir. Özellikle o yıllarda cemaatimde olup bitenler beni çok heyecanlandırdı. O dönemlerde insanların daha candan, daha mütevazı olduklarını ayrımsadım. Küçük mutlulukların ne denli önemli olduğunu kavradım. Avram Leyon'un özgür ve cesur kalemine hayran kaldım. İçten pazarlıklı olmayan, mesleğine aşık, gözünü budaktan sakınmayan naif ve yürekli kalemi gönül tellerimi titretti. Bir insanın bu denli kendine güvenmesi ve mert olması ne kadar onur verici diye düşündüm. Avram Leyon onca yıl sonra benim "Aslan Yürekli Gazetecim", kahramanım oluverdi. Ruhu şad olsun.
Niçin 1960lar?
1960lar çocukluğumdan beri benim kült yıllarım olmuştur. Babamın o yıllarda satın aldığı "HAYAT" mecmualarını ciltletmesi, benim ilkokulun son yıllarında iken o dönemleri öğrenmeme neden oldu. O dönemlerin siyasetini ve magazinini hatta edebiyatını yutar gibi okudum.
1960 devrimi gerçekleştiğinde 4 yaşındaydım. Kadıköy, Bahariye, İleri Sokaktaki evimizin önünde tüm gün boyunca binaları titreterek geçen tankları bugünmüş gibi hatırlıyorum. Tüm gün boyunca burnumu pencere camına dayamış ilgiyle onları izlemiştim.
Annem ve babam radyo başından ayrılmıyorlardı. Fısıltıyla konuşuyorlar, çok hüzünlü görünüyorlardı. Aslında ben pek bir şey anlamıyordum ama antenlerim çok açıktı! Daha sonra aylarca her gece radyoda dinlenen Yassıada Mahkemelerini babamın yanına oturup sanki çok anlıyormuşum gibi ciddiyetle dinledim, fakat sonraları araştırdığım ve öğrendiğim bu siyasi olayları ŞALOM'un merceğinden izlemek beni çok heyecanlandırdı. Yine o günleri yaşadım diyebilirim. Bu çalışmaları yaparken sadece Yahudi Cemaatinin haberlerini değil bunun yanı sıra cemaatin sosyal ve demografik yapısından tutun da, siyasi tutumuna ve o dönem cemaat yöneticilerinin politikalarını öğrenmek fırsatını da elde ettim. Şalom Gazetesinin her yıl kendini nasıl aştığını ve geliştiğini gördüm. Genç kalemlerin 60lı yılların sonunda yazdıkları heyecanlı ve cesur yazılar beni çok gururlandırdı. Avram Leyonnun gençlere nasıl kucak açtığını, onlara fırsat verdiğini ve teşvik ettiğini keşfettim. Kısacası 47 yıl önceki serüvenin içine, sanki bir zaman tüneline girmişçesine daldım, çıkartabilene aşkolsun. Şalom Gazetesine bana Almanak yazarlarından biri olarak bütün zamanlar boyunca bu konuya paydaş olmamı sağladığı için minnettarım.
Nelly Barokas
Ben ülkemiz halkı, dolayısıyla cemaatimiz açısından çalkantılı bir dönem sayılabilecek 19701980 sürecini araştırdım. 1960lı yılların ortalarında başlayan öğrenci hareketlerinin 1970lerde nitelik değiştirerek farklı görüşlerde grupların silahlı çatışmalarının sokaklara taşındığı bir dönem
Siyasi istikrarsızlık, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar, yokluklar, gıda maddeleri için oluşan kuyruklar, enerji kıtlığı bu döneme damgasını vurdu.
Bu on yıllık zaman dilimini araştırırken, bir anlamda filmi geriye sardığım izlenimini edindim. Çünkü can ve mal güvenliğinin bulunmadığı, her gün onlarca kişinin öldürüldüğü, bombaların patladığı, siyasi nitelikte cinayetlerin işlendiği, İsrail Başkonsolosu Efraim Elromun kaçırılıp öldürüldüğü, onlarca değerli gazeteci ve bilim adamının katledildiği o dönemi yeniden yaşadığım duygusuna kapıldım.
Her gün beş saate varan elektrik kısıntılarını, sabaha karşı benzin kuyruklarında beklerken aracımızın içinde uyukladığımızı, apartmana mazot bulunmadığı için kar kış ufacık bebelerle evleri ısınan yakınlarımıza taşındığımızı, gece bir ziyaretten döndüğümüzde arabamızdan inmeden önce etrafı iyice kolaçan edip, apartman kapısına doğru koştuğumuzu anımsadım. O dönemi bilenler, Şalomda 60 yıl kitabının sayfalarını karıştırırken ülkenin bu zaman dilimine ait gelişmelerini bulacaklardır.
1970- 1980 döneminde yaşanan anarşik ortamdan tüm Türk halkı gibi bu ülkenin Yahudi toplumu da etkilendi. 1970lerin ilk yarısında ve 1980 öncesinde ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerine göç eden Yahudiler oldu. Şalomda 60 yıl kitabında bu dönemin ülke tarihinin yanı sıra, toplumumuzun yaşantısını, değişen değerlerini, geniş topluma uyum çabasını, siyasi tercihlerini, kurum ve derneklerimize ilişkin bilgileri okura sunmaya çalıştım.
1970- 1980 yıllarına ait Şalom Gazetesinde yer almış haber ve makaleleri seçmek açıkça çok meşakkatli, bir o kadar da ilginç bir çalışma oldu. Bildiğiniz gibi gazete o dönemde Avram Leyonun gazetesiydi. Bugünkü Şalomdan daha cesur fakat yazıların % 80i Judeo- Espanyol lisanında bir Şalom
Yani, on yıllık ciltleri taramam, yazıları okumam ve çok ilginç olanlarını seçip Türkçeye tercüme etmem gerekti. Ve öyle yaptım
Avram Leyonun köşe yazılarına sıkça yer verdim. Çünkü genellikle eleştirel bazen de övgü dolu bu yazılar, cemaat yönetimi, Hahambaşılık kurumu, dernekler ve toplumumuz hakkında bilgi edinmemize olanak sağlıyor.
Şalomda 60 yıl kitabına aktardığım haberler arasında; Neve Şalom ve Büyükada Sinagoglarının camlarının sık sık kırıldığı, Hasköyde mezar taşlarının talan edildiği, Gediz depreminde İsrailin erzak yardımı gönderdiği, toplumumuzda yılın kadını seçiminin yapıldığı, kurumların yıllık balolarında kadınların şıklıkta yarıştığı, keyfe gelen bir hanımın sinagogda sigara tüttürdüğü gibi her okurun ilgisini çekecek yazılar var. Toplumumuzun her kurum ve derneği ile ilgili haberleri seçmeye özen gösterdim.
Bu nedenle Şalomda 60 yıl kitabının dernek ve kurumlarımız için tarihi bir belge niteliğinde olduğunu düşünüyorum.
Judeo- Espanyoldan Türkçeye uzun uzun tercümeler yapmam da, unutulmaya yüz tutmuş bu lisanı geliştirmem açısından benim kişisel kazanımım oldu.