Eşim Nedim, kızım Niv ve annem Suzan Bardavit dördümüz İhtiyarlara Yardım Derneğine plaket töreninin yapılacağı geceye katıldık. Önce hep birlikte Başkan, üyeler, misafirler ve pansiyonerlerle derneğin üst kattaki salonunda kokteyle katıldık. Hanuka mumları yakıldı. Daha sonra Başkan hepimizi giriş katındaki salona çağırdı. Yemek salonundaki kapılar açıldığında her taraf adeta beş yıldızlı otellerdeki düğün gecelerini aratmayacak şekilde süslenmişti. Örtüler, servisler, müzik
şıklığa diyecek yoktu. Başkan Hayim Küçük açılış konuşması yaptıktan sonra akşam yemeğine başladık. Ardından derneğe yeni katılanların üye giriş yemin töreni yapıldı. Sahnenin bir ucundan diğer ucuna kadar yeni üyeler sıralandılar. Epey kalabalıktılar da. Ne güzel kısa zamanda derneğe pek çok üye katılmış diye düşündüm.
Gözüm oturduğum yerden onları seyre daldı. Ama bir çift gözüme takıldı. Edna- Mete Muğrabi. Yeni evlendiler. Umutlu ve sevinçliydiler. Bir amaç için el ele yemin ettiler. Onlara bakınca yirmi sene sonrasının Luiz- Viktor Behar çiftini görür gibi oldum. Behar çifti de bize genç bir üye kazandırdı. Torunları Nedim Beharı. Aramıza hoş geldiniz.
Daha sonra sahneye, dernekte onuncu yılını dolduran üyelere plaketleri verildi. Ardından yirminci yılını dolduran üyeler plaketlerini almak üzere üye giriş tarihlerine göre sahneye davet edildiler. Üyemiz Sayın Ester Büyükabalofya olarak anons edildiğinde masamdaki yerimden kalktım. Doğruldum. Ama dizlerim titriyordu. Kulaklarımda alkış sesleri, kalbimin atışı ile aynı hızda atıyordu. Kalbimin dışarı fırlayacakmış gibi atışı ne kadar sürdü hatırlamıyorum. Zor da olsa sahnenin merdivenlerini çıktım. Üyeliğimin yirminci yılı plaketini aldım. Sahneden inmek üzereydim ki, koca bir yirmi yıl geçti dedim, kendi kendime. Bir an durdum ve geri döndüm. Hissettiklerimi herkesle paylaşmak istedim.
Önce başkan Hayim Küçükten bu gecenin programında küçük bir değişiklik yapıp mikrofonu elime aldığım için kendisinden özür diledim. Bir an durdum ve düşündüm. Yirmi sene önce ben buraya üye olduğum gün bir çocuk doğuyor, büyüyor ve askere gidiyor. Zaman ne çabuk geçti, fark etmemişim. Ben aslında bu derneğe geleli yirmi seneyi çoktan geçti. Asker teskereyi alıp evine dönmüştür bile. Hatırlıyorum da bu derneğe başladığım dönemlerde üyeler benden yaş olarak büyüktü. Anneannem, dedem yaşlarındaydı. En genç olanları da annem, babam yaşında olurlardı. Her Pazar derneğe gelir yaşlılarla sohbet eder, birlikte oyun oynar, yemek yerdik. Hep arkamdan konuşulanları duyardım esta ijika este alhad esta aki, alotro alhad maz no viyene, nolatopas, no sesta, kundo sekaza maz no viyene derlerdi. Bir Pazar, iki Pazar, üç Pazar
sitopo un, maz no viyene derlerdi. Derlerdi de ne anlama gelirdi anlamazdım. Oysa ben ne Pazarlar yaşardım bu dernekte. Bir Pazar sohbet ettiğim yaşlı dostumu, öbür Pazar hasta yatağında bulurdum. Bir sonraki Pazar artık yatağında bulamazdım. Öbür Pazar yatağına başka bir yaşlı gelirdi. Birini kalbime gömerdim, diğerine kalbimde başka bir yer açardım. Bana her Pazar ziyaret ettiğim koğuşlarda bir propozisyon çıkardı. Yaşlılar evleneceğim günü sabırsızlıkla beklerlerdi. Hangisi evlendirecek diye kendi aralarına yarışırlardı. Uzun bir aradan sonra bir Pazar haber geldi. Seni üye yapacağız., şimdi yaparız, bir daha gelmez boşuna yapmayalım diye hep erteleyenler değişmişlerdi. Benim bir yere gitmeye niyetim yoktu ki. Hayatın gerçeği, haberiyle yaşlısıyla her şey burada idi. Düşündüm, üye olunca ne olacaktı acaba? Cevabını kısa zamanda buldum: Hiçbir şey. Her Pazar gibi yine gitmeye devam edecektim. Değişen tek şey o günden sonra üyemiz diye tanıttılar beni. Böyle konuşanlara inat, düğünümün ilk pazarı yine aynı sahnede onuncu yıl plaketimi aldım. Plaketimi böyle düşünenlere inat yumruklarcasına sıktım, işte alın size dercesine havaya kaldırdım.
Pazartesi gecesi yirminci yıl plaketini aldığımda herkese söz verdim: ilk plaketi annem ve eşimle aldım. İkinci plaketimi annem, eşim ve kızımla alıyorum. Üçüncü plaketimi annem, eşim ve iki çocuğumla alacağım.
Kızımı sahneye çağırdım. Plaketimi herkesin önünce kızım Nive verdim. Bana yirmi yıl sonra faizi ile geri vermesini istedim. O gün geldiğinde bana plaketimi ve kendisinin üye giriş rozeti ile geri vermesini istedim. Orda bulunan herkes de buna şahit oldu.
Bizler eve dönünce plaketimi kızımla mücevherlerimin yanına koyduk. Şimdi arkasına da bir not iliştireceğiz. Ey, Hırsız tüm mücevherleri alabilirsin. Ama sakın bunu alma! Satarken sana 10 YTL bile vermezler. Biz onu 10 bin YTL ye bile satmayız. Lütfen onu kırmadan geri koy. Sen de benim yaşadıklarımı yaşamak için çok geç kalmış sayılmazsın.
Sağlıcakla kalın
Mutlu yıllar.