Klara PERAHYAMe ekskuzo enverso mis lektores por el retardo ke meti a darles un chiko relato sovre la pyesa de teatro eskrita por Yakup Almelek, el kual tuvo la enorme amabilidad de mandarmos un egzemplar, ofresido grasyozamente kon una notisya diktada por la amistad.
Kendimizi futbolda her zaman Avrupayla kıyaslamış ve futbolla ilgili hemen hemen her konuda Avrupayı kendimize örnek almışızdır. Türk futbolcular sık sık "en büyük hedefim Avrupa'da futbol oynamak", takım yöneticilerimiz ise "takımımızın hedefi Avrupada başarı" diye sık sık demeçler vermişlerdir
Rıfat KARAKÖY
Avrupa'ya olan bağlılığımızın açık bir göstergesidir. Ancak unuttuğumuz bir şey var. Avrupa futbola eğlence olarak bakıyor ve tiyatro izler gibi maç izledikten sonra sonuç ne olursa olsun tüm futbolcuları alkışlıyor. Yani orada bu işler daha profesyonelce ve günlük yaşamı çok fazla etkilemiyor. Peki biz ne yapıyoruz?
Yıl: 1999
Tüm futbol severlerin hatırladığı gibi Türkiye Kupası eleme maçı, Pendikspor- Fenerbahçe. O zamanlar maçlar tek maçlık eleme sistemine göre oynanıyor. Maç sonunda Fenerbahçe, Pendikspor'a 2- 1 mağlup oluyor ve Türkiye Kupasından eleniyor. Fenerbahçe tesislerini basan bir grup Fenerbahçe taraftarı, o dönemde Fenerbahçe Futbol Takımı kaptanlığını yapan Rüştü Reçber'i tesislerin çıkışında tekme tokat dövüyorlar ve güya kendilerince Rüştü'yü cezalandırıyorlar...
Yıl: 2005
Türkiye Süper Lig Karşılaşması. Ankaragücü- Sakaryaspor maçı. Ankaragücü'nün teknik direktörü Türk Futbol Camiasının renkli kişiliklerinden futbol severlerin yakından tanıdığı bir isim: Yılmaz Vural. Maçın henüz 4. dakikasında Ankaragücü'nün siyahi futbolcusu Effa kırmızı kart görüyor. Yılmaz Vural adeta çıldırıyor ve oyuncusunu onca taraftar ve onca kamera önünde hiç düşünmeden tekme tokat dövüyor ve güya oyuncusuna ceza veriyor. Ardından ise bir basın toplantısı düzenleyip "Ben onların babasıyım döverimde severim olur böyle şeyler." gibi kimseyi tatmin etmeyen bir açıklama yapıyor.
Yıl: 2007
TFF Üçüncü Lig ekiplerinden Batman Belediye Spor'un teknik direktörü Hayrettin Aktan, Malatya Belediye Spor'a 5- 1 mağlup olan futbolcularına bugüne kadar eşine pek fazla rastlanmayan bir ceza veriyor ve sokaktaki çöpleri oyuncularına ceza olarak toplattırıyor.
Bu saydıklarım Türk Futbolunun aslında ne kadar amatörce yönetildiğinin yalnızca birkaç ufak örneği. Avrupa'da ki alt düzey takımların bütçeleri bile bizim 4 büyükler diye adlandırdığımız ve her seneye şampiyonluk parolasıyla hazırlanan takımlarımızın 2- 3 katıyken, Avrupa'da en alt seviyedeki takımlar bile maçlarını en az 30,000 kişiye oynayıp, bizim takımlarımız boş tribünlere oynarken, Avrupa bazı kompleksleri aşıp yabancı sınırlaması yapmadan yalnızca futbolcunun kalitesini arayıp, biz kalitesizlik uğruna milli menfaatlerimizi ön plana çıkartırken..
Ne dersiniz sizce de Avrupa standartlarına ulaşmamız ve sadece kendimizi onlarla kıyaslayabilmemiz için bile daha çok fırın ekmek yememiz gerekmiyor mu?