Geçen hafta üyesi olduğum derneğin hanımlar kolu başkanı Vivi Darsa telefonla aradı. ‘Ester, Pazar günü 12 yaşlarında elli kadar genç kız derneğimizi ziyaret edecek. Sen de orada olur musun?’ dedi. Önce düşündüm, günlerden Pazar. Hava durumu raporları da pazar günü için, güneşli ve mevsim normallerinin üstünde diyordu. Bu, kocam Nedim ve kızım Niv’le Garipçe’ye kahvaltıya oradan da Sarıyer’e inip vapurla Anadolukavağı’na yürüyüşe çıkmak demekti. Orda sahildeki wafell’cıların vitrinlerindeki çeşitlerine bakıp ‘hepsinden koy abi’ demek vardı. Ama ben ‘tabi olur pazar öğleden sonra orda olabilirim’ deyiverdim.
Kolay mı o kadar genç kızı bir araya toplayabilmek. Çoğu ayrı okullardan, ayrı çevrelerden, ayrı kıtalardan toplanıyordu. Bu kızların ödevleri de vardı, hobileri de, erkek arkadaşları da!. Onlar bir araya nasıl gelirler merakı ile ‘bir pazar da böyle olsun’ dedim kendi kendime.
Beklenen pazar günü geldi. Bizler ailece uyandık. Hemen pencereden gökyüzüne baktık. Hava tahminleri doğru çıkmıştı. Gökyüzü aydınlık ve pırıl pırıldı. Etrafı topladım, giyindik, arabaya bindik Maslak, Sarıyer derken doğruca Garipçe. Güzelce denize sıfır bir masaya, yüzümüz güneşe dönük yerleştik. Bal, kaymak, yumurta, mıhlama… Sıkı bir kahvaltı yaptık. Saat bir gibi oradan ayrıldık. Sarıyer’e indik. Nedim ve kızım Anadolukavağı’na gideceklerinden Sarıyer’den kalkan boğaz vapurları iskelesinde ayrıldık. Eşimle kızım boğazı boyan boya geçtiler, ben de sahilden Aynalıkavak yolunu tuttum.
Yol boyunca şimdi bu kızlar gelecek ben onları nasıl karşılasam, neler anlatsam, bana acaba neler sorarlar, vereceğim cevapları anlayacaklar mı? diye diye düşüncelere daldım. Gelenlere binanın tarihçesinden mi bahsetmeliydim? Oturup ‘İYD’nin Tarihçesi’ kitabını elime alıp yıllarını tekrarlamam mı lazımdı? Gerekli miydi? Yooo. Kaçımız okulda öğrendiğimiz küçük savaşının kaç senesinde başlayıp kaç senesinde bittiğini hatırlıyor ki. Yoksa Rezi ve Fromondi’den mi? Binanın büyüklüğünden mi bahsetmeliydim? O da çok önemli gelmedi. Sadece beklemeye koyuldum. Gelecek sorulara cevap verecektim.
Kapının zili çaldı. ‘Tamam şimdi geldiler’ dedim. Kimbilir beni nasıl sıkıştıracaklardı. Şimdiki nesil çok akıllı. Kimi hissedecek, kimi gördüklerini yorumları ile çözecekti. Hep birlikte derneğin giriş kapısındaki holde toplandık. Selamlaştık ve tanıştık. Hepsinin hazır ve merakla derneği gezmek için sabırsızlandıklarını anlamamak imkansızdı. ‘Haydi kızlar’ diye seslenip derneği gezdirmeye başladım. Pansiyonerleri tek tek odalarında ziyaret edip, beraberlerinde getirdikleri hediyeleri verdiler. Tüm pansiyonerlerin odası vardı. Odalarında televizyon, buzdolabı, tuvalet ve banyoları. Bir evde ihtiyaçları olabilecek herşey odalarında mevcuttu. Dolayısı ile pansiyonerleri ziyaret eden genç kızlar kendilerini evlerinde ziyaret eden misafirler gibi karşıladılar.
Pansiyonerler kendi odalarında sakladıkları şekerlerden, çikolatalardan ikramlarda bulundular. Genç kızlar odalardan çıkarken pansiyonerleri üst kattaki salona çağırdılar. Çünkü onlara bir sürprizleri vardı. Salonda kızlar pansiyonerlere Las Estreyikas’ların şarkılarını seslendirdiler. Dans da ettiler.
Oldukça neşelenen pansiyonerlerin istekleri üzerine aynı şarkıları ikişer defa seslendirdikleri de oldu. Salona sığmayanları da koridorda Aron İger’i onlara romantik şarkılar söylerken buldum. Her yerde şarkılar söyleniyordu. Ben de söylüyordum. Ama kimse benim şarkı söylediğimi duymadı. Çünkü, gelen elli güzel kıza Orson Welles’in o meşhur şarkısını içimden söylüyordum. ‘I know what it is to be young. But you dont know what it is to be old (Ben genç olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Ama sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilmezsin)’ Bu şarkı o an bana ne kadar da anlamlı gelmişti. ‘Someday you’ll be saying the same thing, (bir gün sen de aynı şeyleri söylüyor olacaksın) time ticks away, so the story is told (zaman geçip gidiyor ve bu hikaye anlatılıyor)’ bir çok soru sordum akıllı adamlara…
Cevapları henüz kimse bulamamış
Hatırlayacak günleri olacak
Kahkaha ve gözyaşları ile dolu
Yazdan sonra kış gelecek
Böylece yıllar geçecek
Öyleyse arkadaş gel
Beraber müzik yapalım
Sen bana yenisini söylerken
Ben eskisini çalayım
Zamanla senin de gençlik günlerin geçecek
Birisi olacak zamanı seninle paylaşacak
diye bitiyor.
Kızlar pek çok sorular sordular.
Eve dönünce bu şarkının cd sini koyacağım. Koltuğuma uzanıp şarkıyı dinleyeceğim. Ama söylemeyeceğim. Kızların sorularını aklımdan tekrar geçireceğim. ‘Niçin aileler anneanneler, dedeler, çocuklar, torunlar üç nesil bir arada oturamıyor?’.‘Ama çok eskiden herkes hep beraber aynı evde otururmuş. Neden buraya gelme ihtiyacı duyuyorlar?’. ‘Pişman olup da annesini babasını eve geri alan var mı?’. Cevaplayamadığım tüm soruların cevaplarını onlar bana verecek. Bugün 12 yaşındalar. Kırk sene sonra verecekleri cevabı bekleyeceğim.
Hepinize sımsıcak içinde sevgi dolu çocuklu yuvalar dilerim.