Küçük Loni pazar sabahının gelmesini iple çeker. Rehber öğretmenleri onu ve tüm sınıfını ağaç dikmeye götürecektir. İçi içine sığmaz. Çünkü ilk kez bir ağaç dikecektir. Diğer çocuklar babalarıyla kendi bahçelerine diktikleri ağaçlardan gururla söz ederken, küçük Lonilerin evlerinin bahçesi olmadığından üstelik babası ve annesi yoğun çalıştığı için Loni daha önce ağaç dikememiştir. Kalbi heyecanla atarken, rehber öğretmenleri Katya yapacaklarını önceden anlatmıştır. Ağaç dikmenin de bir anlamı vardır. Öğretmenleri anlatır: “Her ağaç bir ülke için kutsamadır, hazinedir, çünkü güzelliği ile toprağı süsler ve gölge verir. Kökleri toprağı derinden sararak şiddetli yağmurlardan ve erozyandan korur. Ağaçlar bulunduğumuz yeri ve havayı güzelleştirmekle kalmaz, etrafa bol oksijen yayarlar. Öğretmenleri devam eder: “Ocak ayının bu Pazar günü neden bir araya geldik?”
Minik Loni heyecanla parmağını kaldırır ve “ağaç dikmek için öğretmenim” diye atılır. “Tamam doğru ama başka bir özelliği daha var” der Katya. Çocuklar merakla etraflarına bakınırken, Katya öğretmen anlatır. “Çocuklar bugün “Tu Bişvat” dediğimiz bayram. Bu Şevat ayının 15’i demektir. Bu da ağaçların yeni yılı olarak kutlanmaktadır. Mişel atılır: “Öğretmenim ağaçların da yeni yılı mı olur?” “Tabii, neden olmasın?” diye cevaplar Diana. “Ben biliyorum, biz her Tu Bişvat meyvaları yer, bize bu meyvaları ve nimetleri veren Yüce Tanrı’ya şükreder, dualarını okuruz. Fakat yerimiz olmadığı için ağaç dikemeyiz. Halbuki, teyzemin anlattığına göre, eski zamanlarda her doğan çocuk için bir ağaç dikilirmiş. Katya öğretmen; “Ağaç dikmek güzel ama burada çok önemli bir nokta daha var” diye devam eder. Küçük Loni “Nedir nedir?” diye heyecanla sorar. “Ağaç dikmek çok güzel bir davranış ama diktiğimiz ağacı yeteri kadar sulamazsak, ona emek vermezsek, toprağına dikkat etmezsek, ağaç kuruyabilir. Her ağaç özen ister, emek ister, itina ister, sevgi ister. Bu size bir hayat dersi. Öğrenciler can kulağıyla dinlemeye devam ederler: İnsanlar da ağaçlara benzerler. Onları anlamak, itina etmek gerekir. Çocuklar özellikle ağaçlara benzerler. Büyümek için sevgiye, özene, güvene ihtiyaçları vardır. Çocukları sevmeyen insanlar, insan sayılamaz. Nasıl bir ağaca emek veriyorsak, çocuklara da büyümeleri için emek vermeli ve onlara doğru bilgilerle donatmalıyız” der Katya öğretmen, elleriyle toprağa dokunurken. “Siz de bize itina gösteriyorsunuz değil mi öğretmenim?” diye konuşur Meir. “Evet” diye yanıtlar Katya. Parmak kaldırarak söz ister Moşe “Öğretmenim size bir örnek vereyim “Arkadaşım Nesim daha önceki okulda hep küfreder dururdu. Annesi ve babası evde hep böyle konuşurlarmış. Orada öğretmenimiz bize Nesim’i örnek vermiş, ağaç yaşken eğilir, çocuklara özellikle minik kalplerine iyilik ve sevgi tohumları ekmeliyiz” demişti. “Bu çok güzel bir örnek Moşe” diye sırtını sıvazlar öğretmen. “Toprağa yalnızca ağaç dikmeyelim, etrafınızdaki insanlara özen göstererek, onların herbirinin kalbine bir iyilik ağacı dikelim. Bu ağaçları suladığımızda dünya daha güzel bir yer olacak” der Katya öğretmen. Çocuklar aldıkları o muhteşem hayat dersini unutmamak üzere, ağaç dikmeye koyulurlar. Herkes ağacını dikmiştir. Öğretmenleri onlardan bir söz ister; “Şimdi bu ağaçları diktiniz ama işimiz bitmedi, asıl işiniz bundan sonra başlıyor, herkes diktiği fidanı yıl boyunca gözlemleyecek, sulayacak ve özen gösterecek, altı ay sonra herbirimizin ağacına bakmaya geleceğim” Çocuklar hepbirden söz verirler. Herkes diktiği fidanın yanına bir işaret koyar, kimileri de iyice diktiği yeri kontrol eder. Katya öğretmen, herkese yardım ettikten sonra, otobüse doluşurlar ve evlerine bırakılmak üzere yola koyulurlar. Küçük Loni o akşam eve geldiğinde heyecanla olanları anlatır. Babası “Çok güzel bir iş yapmışsınız oğlum. Doğa sevgisi küçük yaşta başlar. Kimisi bize bu kadar yararları olan ormanları yok etmeye çalışıyor, sizin gibi çocuklar da ağaçlar dikiyor. Bu sevgi küçük yaşta beyninize, kalbinize işlemişse hep devam eder. Aferin oğlum” diye onu yüreklendirir. Annesi de “her insanın içine bir iyilik ağacı dikmeliyiz” lafını çok beğenir ve Loni’yi öperek kutlar. Dersler yalnızca okulda öğretilmez, hayatın her alanında öğretilmelidir. Nice insan bunları bilmez. Ayrıca bilmek de yetmez. Uygulamak gerekir” diye oğlunu cesaretlendirir. Birkaç ay sonra Katya öğretmen ağaçlara bakmaya gittiğinde, öğrencilerinin itinayla diktikleri fidanları suladıklarını görür. Küçük Loni bu olayı hiç unutmaz. Yıllar sonra ağaç diktikleri yerde kocaman bir ormanın olduğunu görür ve çok sevinir. Bir başka Tu Bişvat Bayramı’nda, kendi çocuklarını da alarak, ağaç dikmeye gittiğinde, yıllar önce öğrendiği dersleri çocuklarına da öğretir. Biliyordur ki, nesillerden nesillere “iyilik ağacı” diğer ağaçların yanısıra küçük kalplerde hep dikilecek ve var olacak.
• Ağaç dikmek bir vatandaşlık görevi olduğu gibi, dini açıdan da çok kutsaldır.
• Anneler, babalar, öğretmenler çocukları bilinçlendirmeli, yalnızca toprağa ağaç dikmekle kalmayıp, kalplere de iyilik ağacı dikmelidirler.
• Unutulmamalıdır ki, küçük yaşlarda minik kalplere dikilen iyilik fidanları boy verir ve insanların kalplerinde bir “iyilik ağacına” dönüşür.
• Hag Tu Bişvat Sameah...